episode 22| pizza

5.7K 372 223
                                    

Jungkook gideli beş ay olmuştu ve hala dönmeye yetecek kadar ilerleme kaydedememişlerdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jungkook gideli beş ay olmuştu ve hala dönmeye yetecek kadar ilerleme kaydedememişlerdi. En azından her gün olan konuşmamızda bunu söylemişti.

Annesi o gece onu ikna etmiş ve eşyalarını toplamak üzere Jungkook'u ve beni odasına göndermişlerdi. Bu, bir nevi bize veda etmek için zaman vermeleriydi ama ben bunu istemiyordum. Bir yıl uzun bir süreydi hatta bu süre daha da uzayabilirdi. İkimiz için de zor bir süreç olacağını hissediyordum.

Öyle de oldu. O gece vedalaştık ama tüm geceyi birlikte geçirerek eğlendik de. Ağlayarak vedalaşmak istemiyorduk bu yüzden tüm gece ayakta kalarak son saatlerimizi en güzel şekilde değerlendirdik. Hatta gizlice çalıştığım şirkete gidip Jungkook'a küçük bir yunus şovu da yapmıştım. Jungkook'un o an olan mutluluğunu görmek her şeye değmişti ve o anı hiçbir zaman unutamıyordum.

Gözlerinin içindeki pırıltı havaalanında vedalaştığımızda bile vardı. Ben ağlamak üzereydim ama o beni güldürmeye çalışmıştı ve başarılı da olmuştu. Ama o gittikten sonra ağlamıştım ve belki de o da ağlamıştı. Hayır, hüngür hüngür ağladığına emindim.

Birkaç gün sonra ise eşyalarımı toplarken defterimin arasına sıkıştırdığı minik bir notu bulmuştum. Nottan ziyade bana mektup yazmış gibiydi ve ben bunu görünce onu birkaç günde ne kadar özlediğimi fark edip daha çok ağlamıştım.

Sadece iki paragraftan oluşuyordu ama beni yazdığı son cümleler fazlasıyla etkilemiş ve yazdıklarından güç alarak onsuz beş ay geçirmemi sağlamıştı.

"Ve sen Roseanne Park. Bana verdiğin her şey için teşekkür ederim. Bu, bir veda gibi dursa da sana asla veda etmiyorum. Sana nasıl veda etmeye cesaret edebilirim ki? Bu, sadece dostluğumuza verdiğimiz ufak bir mola. Yakında... çok yakında tekrar görüşeceğiz Rose."

Bu satırlara tutunuyordum. Çok yakında tekrar bir araya gelecektik ve kaldığımız yerden devam edecektik. Mutlaka devam etmeliydik.

"Rose kapıya bakar mısın? Ben babanı çamaşır makinesinden kurtarmaya çalışıyorum. Yine sıkıştı."

İkisinin o halini görünce güldüm ve kapıya gittim. Billy gelip birkaç kitabı bana teslim edecekti bu yüzden onun olduğunu düşünerek kapıyı hızlıca açtım.

"Pizza teslimatı."

Şaşkınlıkla karşımdaki çocuğa ve elinde tuttuğu pizzaya bakıyordum. Annem gelip o da şaşkınca baktığında babamın sipariş ettiğini düşünerek yavaşça pizzayı çocuğun elinden aldım.

"Borcumuz nedir?"

Çocuk bir süre sessiz kaldığında gerilmiştim çünkü şapkayla yüzünü tamamen kapatmıştı ve hiçbir şekilde yüzü gözükmüyordu. Bu sıralar sapıkların ve katillerin bu tür yollar denediğini duymuştum bu yüzden kapıyı suratına kapatmaya kendimi hazırlıyordum.

"Borcunuz kocaman bir sarılma ve bolca gülücük."

Şapkasını çıkarıp bize doğru sırıtan suratı gördüğümde az kalsın ağlayacaktım. Annem gördüğü gibi çığlık atarak beni köşeye itti ve koşarak Jungkook'a sarıldı. Babam atılan çığlık yüzünden korkup gelmişti ama o da Jungkook'u görünce aynısını yaptı ve ben iyice bir köşeye itilmiş oldum.

Üçünün bu haline güldüm ve elimdeki pizzayı masaya koyarak Jungkook'a doğru ilerledim. Çok yakında Jungkook... çok yakında ben de sana geleceğim. Önümüzdeki güzel geleceği bekle Jungkook. Çok yakında tüm o güzel geleceği sana vereceğim.

SON 

 Goodbye, RoséHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin