20. BÖLÜM

24 6 0
                                    

~ VAZGEÇİŞ ~

Fatih şoförü aradı. Ona gelmesini söyledi. Telefonunu kapattıktan sonra beni tekerlekli sandalyeme bindirdi. Kumsaldan, yola çıktık beraber. Köşede bir kafe vardı.

"Güzelim, Ahmet bey gelene kadar şu kafede oturalım mı?"

"Olur."

Kafeye geçip oturduk. Saat daha çok erkendi. Gece uyumadığım için çok uykusuzdum. Eve gidip bir an önce uyumak istiyordum. Gözlerim bir kapanıyor bir açılıyor adeta.

"Fatih lavaboya gitmem için yardım edebilir misin?"

"Olur güzelim." dedi. Saat erken olduğu için kafede bizden başka müşteri yoktu. Fatih'le lavaboya geldikten sonra, yardıma gerek olmadığını söyledim. Fatih çıktıktan sonra önce elimi yüzümü yıkadım. O sırada lavaboya biri girdi. 50-55 yaşlarında bir kadın. Güleryüzlü ve  bir o kadar da masum bir kadın. Üstelik tam da yardıma ihtiyacım olduğu anda gelen bir melek gibi. Yardım isteyecek kadar dil tecrübem olduğu için bu şans değil de ne?

Biraz bekledikten sonra yardım istedim. Tabiki de geri çevrilmedim. Lavabodaki işim bittikten sonra Fatih'in yanına gidiyordum ki, bana yardım eden kadının burada çalıştığını gördüm. Bana gülümseyerek kafa salladıktan sonra mutfağa gitti. Bende Fatih'in yanına geldim.

"Sen gelene kadar ben siparişi verdim sevgilim."

"Tamam birtanem." dedim uykulu sesimle. "Ahmet bey ne zaman gelir?"

"Yarım saate burada olur sevgilim."

O sırada siparişlerimiz geldi. Masaya bakınca bile doyduğumu hissettim. Masayı bir cümleyle anlatmak istesem bu; 'Sofrada bir kuş sütü eksik.' olurdu.

-İki saat sonra-
Gözlerimi açtığımda Fatih'in kucağında buldum kendimi. Evdeydik ve beni odama götürüyordu. Hiç bozuntuya vermeden gözlerimi, kucağında tekrar kapattım. Bir kaç dakika sonra yatağa bırakıldığımı hissettim. Yarı açık gözlerimle Fatih'inde yanıma uzandığını gördüm. Gözlerimi kapattım. Bana doğru yaklaştı ve beni kollarıyla sardı. Gözlerimi tekrar açtığımda, gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Bütün gece hiç uyumadık. Oldukça yorgunduk. Bu duruma pek şaşırmadım. Her ne kadar uykulu olsam da Fatih'e bakmayı seçtim. Onun sayesinde attığım ilk adımı düşündüm. Ben Fatih'e adım atacağım demiştim bu yolun başında. Ve öyle de oldu. Ben bugün ilk adımımı Fatih'e attım. Onun sayesinde, ona. Bana o kadar güvendi ki, yapabileceğime o kadar inandı ki beni asla yarı yolda bırakmadı. 'Yapamazsın.' demedi mesela. Bir an olsun bundan şüphe duymadı. Her şeyden önemlisi 'Ben seninle Almanya'ya gelemem!' demedi. İstese diyebilirdi. Ama o benim yanımda olmak istedi.

Bazı adamlar vardır hayatımızda bizi asla yarım bırakmaz. Ne olursa olsun bizimle olmayı seçer. Ve ben öyle bir adam sevdim ki, beni asla yarım bırakmayı denemedi. Bu yolu seçmedi. O hep benim yanımda olmayı seçti. Elinden gelen her şeyi yaptı. Ve baze elinden gelenin daha fazlasını yapmak için çırpındı, çabaladı. Yorulmadı, pes etmedi, gitmek istemedi. Her şeye rağmen beni seçti. 'Olmaz! Yapamam!' demedi hiçbir zaman. Öyle biradam sevdim ki, bana ben olduğumu hatırlatan, bana yeniden adım attıran. İyi ki sevmişim.

Gözlerimi kapattım huzurlu bir şekilde. Düşünceleri bir kenara bıraktım yine. Yorgunluğumu gidermek icin uykuya bıraktım kendimi. Ve gözlerimi kapatmamla, uyuyakalmam bir oldu.

-Uyanınca-
O kadar huzurlu bir uykunun içindeydim ki alarm çalana kadar. Yine o ses. Yine sabaha bir alarm sesiyle açtım gözlerimi. Farklı bir sesle, Fatih'in gözlerine açtım gözlerimi. İkimizde aynı sesle, birbirimize bakarak uyandık bu sabah. Gülümseyerek baktım ona, o da bana.

"Günaydın sevgilim."

"Günaydın güzelim."

"Ben eve gideyim. Duşa girip,  üzerimi değiştireyim. Sen, ben gelene kadar biraz dinlen."

"Tamam sevgilim."

Fatih'in odadan çıkmasıyla gözlerimi bir kez daha kapattım. O kadar uykusuzum ki gözlerimi açmak istemiyorum. Tek düşüncem uyku şuan.

-Bir saat sonra-
Gözlerimi açtığımda kendimi arabanın arka koltuğunda uyurken buldum.

"Fatih?"

"Efendim güzelim?"

"Nereye gidiyoruz?"

"Uykucu. Tabikide hastaneye gidiyoruz. Ama eğer başka bir yere gitmek istiyorsan ..."

"Ya Fatih ..."

"Tamam aşkım tamam." dedi ve ardından ufak bir kahkaha atttı.

Hastaneye geldik. Her zamanki gibi beni kucağına alıp, arabadan çıkardı. Birlikte hastaneye girdik. Ve girer girmez Sıla'yı karşımda gördüm. Bize doğru geliyordu.
Yanımıza geldi. Sinirliydi.

"Ben Türkiye'ye dönüyorum. İstediğiniz oldu Sude hanım." dedi sert bir şekilde.

"Kıyamam ya. Çok üzüldüm. Böyle olması gerekiyormuş canım. Üzülme!" dedim dalga geçer bir ses tonuyla. Gülümsemeye ve ona bakmaya devam ettim. Elini uzattı Fatih'e. Fatih bana baktı. Kafamı çevirdim. Fatih'te Sıla'nın elini sıktı. Sinirlendim ama nasıl olsa bir daha görmeyecektik kızı. Birden hiç beklemediğim bir şey oldu. Bana doğru eğildi ve fısıldadı.

"Bu, burada bitmedi Sude hanım!" dedi kendinden emin bir şekilde. Duymamazlıktan geldim. Olanları anlamaya çalıştım ama nasıl olsa bir daha hayatımızda Sıla diye bir şey olmayacaktı.

Fatih, beni odaya götürdü. Sedyenin üzerine bırakıp doktoru çağırmak için dışarı çıktı. Birkaç dakika sonra doktorla beraber geldi. Doktorla merhabalaştıktan sonra Fatih'e baktım. Tam dışarı çıkıyordu ki;

"Dur!" dedim.

"Ne oldu sevgilim?"

"Seninde kalmanı istiyorum. Hem Sıla'da gittiğine göre yeni çevirmen sen sayılırsın." dedim gülümseyerek.

"Tamam o zaman." diyerek kafasını salladı.

Doktora durumu anlattı. Ve doktorda anlayışla karşıladı.
Aslında Fatih'in bugün tedavide olmaması gerekiyordu. Çünkü ben bugün planı uygulamaya başlayacaktım. Ama yaşadığımız şeyleri düşününce vazgeçtim. Çünkü Fatih'in böyle bir şey haketmediğini düşündüm. Oyunda, planda yok artık.

KÜSME AŞKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin