Açmamış Gül

7.2K 243 30
                                    

Evet. Güzel bir gün için güzel bir sabah. Kuşlar cıvıl cıvıl ötüyor ve güneş ışığı geniş camlardan içeri giriyordu. Sevgilime kahvaltı hazırlamak için mükemmel bir sabahtı. Zack'in yanağına küçük bir günaydın öpücüğü kondurdum. Gözlerini açmadan sırıtmaya başladı.

"Günaydın" dedi gülerek.

"Günaydın. Kahvaltılık bir şeyler almaya çıkıyorum. Telefonunu alabilir miyim? Arkadaşımı aramam lazım"

"Hangi arkadaşını?" diye gözleri kapalı kaşını kaldırdı. Çok şirin gözüküyordu.

"Katt. Tanıyorsun. Bahsetmiştim sana"

"Hatırladım."

"Alabilir miyim telefonunu yani?"

"Tamam. Dikkat et."Dedi ve uykusuna devam etmeye başladı.

"Seni seviyorum" dedim ve komodinin üzerinde duran telefonunu aldım. Pantolonunun cebinden de bir kaç bozukluk alıp dışarı çıktım.

Telefonu elime aldım ve Katnissin numarasını tuşladım. Fırın çok uzakta sayılmazdı.

"Alo" diyerek açtı telefonu.

"Benim Tess. Nasılsın?"

"Beni daha sık aramalısın! Nasıl olacağım seni merak ediyorum ve yanındakini. Sana bir şey yapıyor mu? Kafasını kırarım onun. Katt tarzı intikam görür." dedi acımasız bir sesle ama benim için mutlu gibiydi.

"Tanışacaksın merak etme. Puanların nasıl? Tercihleri yaptın mı?"

"Beklediğimiz gibi ve tek tercih yaptım. İstediğim yere çok rahat bir şekilde girebiliyorum.Sende durum nasıl?"

"Bende tıp yazmaya karar verdim. Kahvaltılık bir şeyler almak için dışarı çıktım. Bergende bir evde kalıyoruz. Biliyor musun Zackin kardeşi de seninle aynı bölümde okuyacakmış.Beni unutup onla kanka olmak yok"dedim gülerek.

"Hangi üniversiteyi yazmış?"

"Sormadım. Aynı üniversiteye denk geldiğinizi düşünsene"

"Sen hangi üniversiteyi yazdın?"

"Dresten'i yazdım."

"Aaa sen şimdi benim abimle aynı üniversitede ve bölümde mi okuyacaksın" dedi sahte bir şaşkınlıkla. Beni mi taklit ediyordu yoksa ciddi miydi?

"Abin mi?"dedim ağzımdan kaçırarak. Abisi olduğunu bile unutmuştum.

"Aslında uzun hikaye. Abim neredeyse 5 yıl önce çok asi bir çocuktu ve sürekli bizimkilerle kavga ederdi. En sonunda sanırım 14-15 yaşında evden kaçtı. Ama biz konuşmaya devam ettik.  Seninle tanıştığımız yıllarda bizimkilerle arasını düzeltti ama genede bizimkiler ona fazla karışamıyorlar." dedi sonunda derin bir nefes vererek.Hatırladım. Bizden bir yaş büyüktü. Ama hiç fotografı yoktu. Katt gibi siyah saçlara sahip olduğuna emindim gerçi.

"Umarım aranız bozulmaz. Sesinden abini ne kadar sevdiğini anlayabiliyorum. Büyümüş abin zaten daha ne kadar karışabilirlerdi ki?" dedim moral vermeye çalışarak.Ama bu işte her zaman berbattım.

"Önemli değil.Aramız gayet iyi. "Bu sevindiriciydi işte. Keşke benimde abim olsaydı.

Fırına giderken birinin beni izlediğine yemin edebilirdim. Arkamı döndüm ve siyah büyük bir araba gördüm. Arabanın içinden biri çıktı. Bende fırına giden yola saptım. O sırada Katt konuşuyordu ama dediklerini anlayamıyordum. Fırından ekmeği aldım ve çıktım. Gene o adamı görünce tamamiyle paniklemeye başladım.

"Katt. Şimdi sakince beni dinle. Bu telefon Zack'e ait. Bergen deyiz. Ve birinin beni takip ettiğine eminim." dedim. Biliyordum o da panikleyecekti ama o kadar sakin bir tepki verdi ki şaşırmama neden oldu.

"Hemen polisi arıyorum. Araç veya adamın tipiyle ilgili ne söylebilirsin?" dedi soğukkanlılıkla.

"Plaka BH ...  ve adamda siyah bir takım giyen kel ve rayban gözlük takmış.Şu cenazelerde acımız büyük gözlüklerinden. Senden uzun. Arkama dönüp bakardım ama çok şüpheli gözüküyor."

"Tamam. Telefonu kimsenin göremeyeceği bir yerine koy ve umarım şarjı vardır."

"Daha önce böyle şeyler yapmış gibi konuşuyorsun."dedim gülerek. Biri yolumu kesti. Hemen telefonu kapadım. Kafamı kaldırdığımda karşımda o keltoşu beklemiyordum.

"Ateşiniz var mı?" diye sordu. O kadar yolu ateş sormak için takip etmiyordu beni herhalde?

"Yok"dedim ve önünden çekildim ve yürümeye devam ettim. Birden ağzıma gazlı bez tutmaya başladı. Gerçekten kaçırılıyordum! Zihnim kapanmadan önce yaptığım tek şey telefonu pantolonumun içine sokmak oldu.

Uyandığımda o filmlerdeki terk edilmiş fabrikalardan birindeydim. Bir sandalyeye oturtulmuş ve ellerim sıkıca bağlanmıştı. Çevrede kimse yok gibi gözüküyordu. Bu iyiydi. Buradan kurtulma şansım vardı.Geçen yıl beraber gittiğimiz bir aksiyon filminin ardından Katt bana bu tarz bir bağdan kurtulma yöntemini göstermişti. Ama merakım bastırıyordu. Beni kim niye kaçırmak istesin ki? Ne ailem zengin ne ben. Para olamaz o zaman. Babamın borçları yüzünden olan bir şeymi acaba? Sebebini öğrenmeliydim.

Düşüncelere dalmışken birden pantolonumun içinde bir titreşim hissettim ve ödüm koptu. Neyse hala açıktı ve şarjı vardı. Hala umut vardı demek ki.

Soldan bir yerden o kel adam çıktı.Bana yaklaştı.

"Açılmamış gül'  bu demek ki. O kadar da güzel değilmiş ama sırf meraktan pakedi açabilirim" dedi pis pis sırıtarak. Bu kesinlikle iğrençti.

"Aa pakedi açarsan değeri kaçar"dedim iğneleyici olmaya çalışarak.

"Neden burada olduğunu biliyor musun ufaklık?" dedi. 18 olmuştum ve çocuk gibi göstermediğime emindim. Ne diyorum ben yaa.

"Söylemek için burada olduğuna eminim"dedim. Kendini ne sanıyor bu kel.

"Aslında söyleyebilirim de söyleyebilirim de. Yalan da söyleyebilirim,doğruyu da." dedi kafasını bir sağa bir sola yatırarak.

"Saç tellerin kadar konuş"dememle bana sert bir  tokat attı. Buna devam edersem ölümüm daha çabuk olurdu. Kurtarılmak için umudum varsa zaman kazanmalıydım.

"Neden buradayım?" diye sordum.

"İntikam"dedi sinirle.

"Kimin intikamı?"dediğimde çevresinde adamlar toplanmaya başladı.

"Efendim.Geldiler." dedi arkadaki adamlardan biri silahını hazırlarken. Dışardan birkaç silah sesi gelmeye başladı.

"Ah yapma ama eğlenecek fırsatımız bile olmadı" dedi üzgün bir sahte suratla.

"Kimin intikamı" diye yineledim.

"Göreceksin. Bu kadar yakınında olan insanların kim olduklarından bile haberin yok."dedi bana daha çok yaklaşarak.

"Seni pamuklara sarıyormuş"

"Kimden bahsediyorsun?" dedim ama cevap vermedi.

"Sana dokunmaya bile kıyamamış"

"Hangi anlamda?" dedim amacım yakınlaşmasını yavaşlatmak veya durdurmaktı. Sonra bu dediğinin bir sürü anlamlara çıkabileceği geldi ve keşke çenemi kapalı tutsaydım diye düşündüm.

"Eğer o kıyamamışsa sende kıymasan iyi edersin. Sana biri hediye verse ve hediye pakedini başkası açsa pek mutlu olmazsın" diye bir  tehdit savurdum. Kimden bahsettiğimi ise bilmiyordum.

"Ah. Belki pakedi açana verir hevesi kaçıp da" dedi boynuma bir öpücük  bırakarak. Öğürmeme sebep oldu ve neredeyse kusacakım.

"Kusura bakma tipim değilsin." dedim sandalyede çırpınmaya başlayarak.

"Ya sana onu tanımadığını söylesem?" dedi biraz uzaklaşarak.

"Kimden bahsediyorsun?" diye sordum şüpheyle.Artık aklıma tek bir isim geliyordu. Geri kalan tek şey doğrulatmaktı.

TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin