3. Bölüm

55 7 10
                                    

Uyandığımda saat on ikiye yaklaşıyordu.
Gerinerek yatağımdan doğruldum. Ne güzel bir gün. Haftanın yorgunluğunu üzerimden atmıştım. Ayağa kalkıp pencerenin önüne geçtim. Güneş tepeden el sallıyordu. Bugün hava güzel olacak gibi. Odadan çıkıp mutfağa girdim. Buzdolabını açmamla kapamam bir oldu. Buzdolabı tam anlamıyla bomboştu. Yiyecek namına hiçbir şey yok. Hayır, bugün kimse mutlu olmamı engelleyemez. Oturma odasında kimse yoktu, yatak odasında da. Babam erken gitmiş. Nereye gittiyse artık, ben de merak ediyorum.
Odama dönüp giyecek bir şeyler aramaya koyuldum. Dolabın derinliklerinden beyaz, üzerinde martı olduğunu düşündüğüm üç kuş olan bir tişört ve lacivert kot pantolon buldum. Giyindikten sonra yatağımı düzelttim ve üzerine oturdum. Ne yapacağım bugün? Dörde kadar markete falan gidip bir şeyler alabilirim. Domates, salatalık, ekmek ve peynir. Sanırım param bunları almama yeter.

Yere oturup çekmecemde, yastık kılıflarının altında sakladığım küçük bir sandık şeklindeki mücevher kutusunu çıkardım. Bu kutuyu bana Debbie hediye etmişti. Annemin fırında pişirdiği oyun hamurundan şekilleri saklamam için vermişti. Saklıyorum da. Ayrıca maaşımın kalanını ve yollarda bulduğum değişik şekilli taşları da bu kutuda saklıyorum.
Kutunun içinde dağınık haldeki paraları bir araya getirip masanın üstünde destelere ayırdım. Elimi tekrar kutunun içine daldırdım. Elime gelen değişik şekilli şeyi kutudan çıkarıp parmaklarımın arasında dikkatlice incelemeye başladım. Bu oyun hamurundan bir pasta. Hem de iki katlı. Pastanın keki kahverengi yani kakaolu, iki katın da etrafına pembe hamur sarılmış. Üstüne de yine hamurdan yapılma bir kiraz yerleştirilmiş. Bu pastayı Debbie benim için hazırlanmıştı. O günü anımsar gibiyim.
"Bak Jay, bunu senin doğum günün için yaptım."dedi Debbie ve elindeki pastayı bana doğru uzattı.
"Teşekkürler Deb ama daha doğum günüme daha çok var."
"Olsun, şimdiden yapmak istedim, istersen bir daha yaparım."dedi ve bana sarıldı. O zaman daha yedinyaşındaydık ve hamurdan şekiller yapmayı çok severdik. Annem de onları fırında pişirirdi bu sayede şekilleri hiç bozulmazdı.
Çok lezzetli görünen pastayı masaya bıraktım ve daha fazlasını görmek için kutuya eğildim. İşte bir tane daha. Bu bir yunus, bir papatya ve bir sandalye. Bu sandalyeden bir tane daha olması gerekiyordu. Bu sandalyeleri Debbie'nin evinde yapmıştık. Ve bir de masa yapacaktık, oyuncak bebeklerimiz Gloss ve Stella'nın çay partisi için. Gloss benim bebeğim, o bir kız ama yine de onu severdim. Simsiyah, uzun saçları vardı. Ama yapamadık, o günden sonra bir daha hiç karşılaşmadık. Bir süre sandalyeye baktıktan sonra onu da masaya koydum. Masanın üzeri şekilli oyun hamurlarıyla dolmuştu. Hepsini kutudan çıkarmıştım. Tüm taşları da masanın üzerine dizdikten sonra son kez kutuya eğildim.  Gördüğüm şey altın sarısından daha açık renkte metal bir anahtardı. Onu da çıkardım ve avcumun içinde incelemeye başladım. Bu eski evimizin anahtarıydı. Babamın cebinden çaldığım anahtar. Aslına bakarsan çalmış sayılmam, sonuçta ev benim de evim ve anahtarı benim de anahtarım sayılır.

Biraz lekelenmişti. Onu tişörtümün eteğiyle sildim. Eh idare eder. Eskisi gibi hala parlak. Babam her seferinde eve bu anahtarla girerdi. Biliyorum çünkü genellikle de kapının üzerinde unuturdu. Benim vazifem de o anahtarı yerinden çıkarıp babama getirmekti. Bir insan her gün aynı hatayı yapar mı? Belki de benim için yapıyordu. Beni oyalamak, benimle eğlenmek için. Buraya taşındığımızdan beri anahtarı bir daha kapının üzerinde hiç bırakmadı.

Anahtarı ve paraları cebime koydum ve ceketimi giyip evden çıktım. Uğramam gereken bazı yerler vardı.

Eski evimiz yeni evimize biraz uzak sayılır.
İşte açık kahve ve üzerinde altın rengi kaplama yatay çizgili kapı. Hep yaptığım gibi parmaklıklarımı çizgilerin üzerinde gezdirdim. Annemin gelip kapıyı açacağını hayal ettim. Biraz beklemem gerekecek çünkü o şuan kitabına dalmış durumda. Başımı eğip bekledim.  Birkaç dakika sonra. Kimse gelmedi. Ne kapıyı açan oldu, ne de beni kucaklayan, ne de öpüp koklayan. Başımı kaldırıp gerçek dünyaya döndüm. Gerçek dünyanın iğrenç bir yer olduğunu hatırladım. Elimi cebime attıp anahtarı çıkardım. Yavaşça deliğe soktum ve döndürdüm. Bir klik sesi duyuldu ve kapı ağır ağır açılmaya başladı. 

İSİMSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin