-Dondurma yemeden asla yeni bölüm yazamıyorum.Medayayı dinleyin!-
YIL 550
En iç sur, kraliyet bahçesi.
Eren Jäger... kurtuldu. Arafın derinliklerindeki kızgın kızıl lavlar arasından bağırışlarını duyurmuş, genç kraliçe ona memnuniyetle yardım eli uzatmıştı. Şimdi ise lavların kırmızılığını cürretkar kokulu mevsimlik çiçeklere devrettiği bir yerin bahçesindeydi. Hayatta, tamamen canlı ve uyanık. Gözlerinin yeşil kısmının değdiği yerde yaşam, umut biriktirerek arkasında birçok şeyi bıraktığı gibi önünde onu bekleyen birçok şeyi merakla karşılayarak yoluna devam edecekti.
(Y.N- Yazarken dinlediğim şarkı "Vur Bana". İşimi yaparkenki ciddiyetimi size soracak değilim.)
Kraliyet bahçesinin göründüğü yerden yeniden geçerken ikindi rüzgarının nazlı ritmine kapılarak hoşnut sesler ile ona bir hoşgeldin melodisi bahşeden rüzgar çanları gözüne çarptı Historia'nın. Onlarcası henüz küçük yaşlardayken kaldığı çiftlik evinde de vardı. Tarçınlı kurabiye kadar sık rastlardı... Küçüldüğünü, ilkokul çağında bir kız çocuğu olduğunu düşledi. Bugün kraliyetin bahçesinde oturacaktı ve mektubu da orada açacaktı. Odası göğüs kafesinden fışkıracak olan duyguların afeti için fazlaca ufak kalıyordu.
Başından ayaklarına değin vararak uçuşan kelebeklere kendini teslim ederek kısa bir vakit mutluluğu kendine ödül gördü. Uzun elbisenin eteklerinden nazikçe tutarak odasına hızlı adımlar eşliğinde ilerleyerek vardı. Kafasını acıtan tacı bir kenara bıraktı. Sıkıca toplanmış saçlarını özgürlüklerine kavuşturdu, aynada cadı gibi olmuş saçlarına bakarak güldü ve elbisesini bir kenara bırakarak hafifledi. Sıska bedenini daha da incelten korseyi çözdü.
Günün yorgun,mayhoş görüntüsünden kendini tamamen arındırdığına inanarak üzerine rahat bir kıyafet geçirdi. Mektubu unutmayarak elinden düşürmeyecek bir biçimde sımsıkı tuttu. Geldiği gibi hızlı adımlar ile çıkarak çıplak ayaklar ile bahçeye indi. Bu saatlerde korumalar hariç diğer kişiler bir saatlik istirahate çekildiği için rahatça gezindi; çiçekleri,heykelleri inceledi. İçer kapısı ile birleşik korumalıksız olan balkonda ayaklarını uzatarak uzandı. (Japonların takami yer döşemesi ile yaptığı balkonlar, anladınız siz.) Eline mektup zarfını aldı ve görüş mesafesinde olan kasvetli gökyüzünün önüne koydu onu.
(Y.N- Ah ben bile sıkıldım artık. 7 bölüm bir zarf açamadı :(... ) .
Eskitilmiş zarfı heyecan ile açarak bir kenara bıraktı. Biraz özensiz katlanmış kağıdı açtı ve ilk işi olarak yazının sonundaki imzaya odaklandı. Hiç değişmeyen bazı şeyler sonsuz mutluluk ve tebessüm getirir. Kalp spazmı geçirtecek kadar hızla ve şehvetle atan nabzını yavaşlatmak adına derin bir nefes çekerek bir süre özgürlüğünü elinden aldı. Sonrasında tümce tümce sindirerek okumaya başladı.
Sevgili Historia,
Sana uzun uza yazacak zamanım yok ne yazık ki. Bu yüzden elimi olduğunca çabuk tutmaya uğraşıyorum. Umarım orada mutlusundur. Benim pek memnun olduğum söylenemez. Süslü kelimeler ile aram iyi değil belki de fazla odunum, senden farklı olarak... ancak duygularımı açabilmek için sadece yaşamam yeterli değil midir? Kelimelere ihtiyacım yok. Eğer bunca zamandır sana hissettiremediysem affet ancak... seni seviyorum! Bu sevgim kesinlikle arkadaşça değil. Beni reddedersen anlarım. Ancak cevabın ne olursa olsun benim fikrim asla değişmeyecek. Eğer şuan bunu okuyorsan eşyalarını toparlamaya başla. Sonraki günün akşamı seni görmeye, hayır daha doğrusu seni almaya geleceğim! Korumalar vs dert etme! Tutsak olduğum yerden kaçalı biraz zaman geçti. Berthold ve Reiner'ın izini kaybettim. Şuanda Rose duvarının Sina'ya yakın bir sınırındayım. Seni çok özledim, daha da güzelleştin mi? Merak ediyorum. Mektubu burada sonlandırmam gerekiyor, Sevgilerimle
Ymir-
Ymir... seni aptal. *Gözünden bir damla yaş firar eder*.
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Yumikuri-[I Know I'm a Wolf]-
FanficDear rabbit, ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ My legs are getting weak. If you knew,that is blood on my teeth. So I'm telling you... You'll be safe with me. And rabbit my claws are down now, So don't be afraid. I could keep you warm. As long as you can just...