Night Of June

57 4 5
                                    

           

16'yı 17'ye bağlayan gece...

Yağmur damlaları kaldırıma bir çivi gibi çakılırken siyahlı genç botlarıyla suları etrafa sıçratarak ilerliyordu. Sislere boğulmuş düşünceleri yağmurla sözleşme yapmış gibi durulmuyordu.  Şimşeklerin gökyüzüne öfkesini haykırdığı bu haziran gecesinde, gökyüzü mü yoksa kendisi mi daha kızgındı bilmiyordu. Ama bir düelloya çıkıp kapışsalar, öfkesinin gökyüzünün öfkesini yeneceğini içten içe hissediyordu. Hatta ona kalırsa şu an ayakları, yeri şiddetle kazımaya çalışan yağmur damlalarından bile daha öfkeli basıyordu yere. Saatin kaç olduğundan haberi yoktu. Onun için saat kavramı yoktu, havanın kararmış olması yetiyordu ona. Ya güneş olurdu, ya güneş olmazdı. Gerçi içine gömüldüğü şu durumda bile bunu fazla umursamıyordu. O, tüm kötülükleri ardına gizleyip koruyan geceyi severdi. Çünkü böylece kendi karanlığı gündüz olduğu gibi, bir güneş misali insanların gözünü yakmıyordu.

Gece onu gizlerdi, yargılamazdı, koynunu açardı ona. Gün batımı geldiğinde bazen istediği tek şey geceye sarılıp uyumak olurdu. Çünkü sadece gece ileyken eksiksizdi. Gün doğarken ise çekip gitmek istiyordu buralardan. Kaç kere istemişti bunu? On kere? Yüz kere? Belki de bin?

Ama gidemiyordu. Sebebi ise tam ensesindeydi.

Yakınlaştığını anlayınca adımlarını hızlandırdı. Genç adamla dalga geçer gibi yağmurda hızlandı. Ana caddede ilerlemesine rağmen etrafta neredeyse hiç kimse yoktu. Dünyayı sele verip önüne kattığı şeyleri cehenneme götürmek isteyen bu yağmurda hangi deli dışarıya çıkardı ki?

"Dur artık zavallı. Daha ne kadar kaçmaya çalışacaksın?"

Arkasındaki ses, nefesinin içine karışacak kadar yakındı. Genç adam küfretti ve en iyi saklandığı gecenin içerisinde koşmaya başladı. Yağmur o kadar şiddetliydi ki önünü bile göremiyor, nereye koştuğunu bile bilmiyordu. Ama kaçmalıydı.

Nefesi havada, etrafa karışmış kara bir duman gibiydi. Arkasından bir gürültü koptuğunda kalbi isyan eder gibi göğüs kafesini ısırmaya başlamıştı. Kalbinin bile ona ait olmak istemediğini biliyordu genç adam. Bu hayatta hiçbir şey ona ait olmak istemezdi.

İzini kaybettirmek isteyerek bir ara sokağa saptı. Eskiden bir şeyden korktuğunda oradan kaçamayacağını, çünkü korkudan gücü boşalan bacaklarının onu taşıyamayacağını düşünürdü.

Bu düşüncelerinin üzerinden tam altı yıl geçti. Artık korktuğu zaman normalden daha hızlı koşabildiğini biliyordu. Çünkü bunu günde en az üç kez tekrarlar olmuştu. Ama keşke yüzünü yıkamak isteyen şu yağmur olmasaydı. Yağmur bile onun yüzündeki izleri yok edemezdi. Yağmur bile, onu temizleyemezdi... Bu yüzden bazen küle dönüşmek istiyordu. Onun temizlenmek için suya değil, ateşe ihtiyacı vardı. Yanacak ve sonunda külleri gökyüzüne kavuştuğunda özgür olabilecekti.

Nefes almaya çalıştı genç adam. Ciğerleri yanıyordu. İçine derin derin nefesler çekse de yetmiyordu. Tükenmişti. Bir yanı; burada durmasını, daha fazla kaçmamasını, hikayesinin burada sonlandığını söylüyordu.

İnatçı yanı ise; 16 Haziran'ı 17 Haziran'a bağlayacak olan bu gecede, hikayesinin daha yeni başlayacağını söylüyordu.

Kalbi acıyordu, kalbi öylesine derin acıyordu ki, söküp atmayı her şeyden daha fazla istiyordu.

Birkaç saniyeliğine durmak istedi, bayılacak gibiydi. Ama durmadı, duramazdı. Gözlerini dolduran suları elleriyle silmeye çalıştı. Geceden daha koyu saçları alnına yapışmıştı. Üzerindeki kot ve tişört sıkılıp kurutulacak kıvamdaydı.

Tüm hayatı boyunca en fazla korktuğu şey tam arkasındaydı. Canavarın onu yakalamasına sadece saniyeler kalmıştı. Sonu gerçekten böyle mi olacaktı? Bir haziran gecesinde mi bitecekti her şey?

Dudaklarında beliren gülümsemeye şaşırdı genç adam. Madem sonu gelmişti, nasıl olacağına da kendisi karar verecekti. Eğer hayatı tamamen karanlığa gömülecekse, sonuna kendi imzasını atacaktı.

Geceyi tanırdı, gece ona her zaman yolunu gösterirdi. Koşmayı bıraktı, yüzündeki gülümseme giderek büyüdü.

Ve gözlerini kapattı genç adam. 18 yıllık hayatı boyunca en fazla istediği şeyi yapıyordu. Birkaç saniye sonra ölecekti. Başarmıştı! Yapmıştı!

Öylesine mutlu oldu ki, ruhundan önce aklını kaybedeceğini düşündü. Bedeni titremeye başladı ve gülümsemesi dudaklarına mühürlenmişken sanki uçabilirmiş gibi kollarını iki yana açtı. Başını gökyüzüne doğru kaldırdı, yüzüne düşen şiddetle düşen yağmura karşı gülümsemeye devam ederek fısıldadı.

"Zavallı."

İçine son kez derin bir nefes çekti. Korkmuyordu. Her zaman korkak olan adam, şu an ölümden bile korkmuyordu. Sonunun gelmiş olması, sadece canını yakmıştı.

Ölmeden önce son kez yıldızları görmek isterdi. Geceleri nehre doğru içerken ona eşlik eden sadece yıldızlar ve Han Nehri olurdu. Ölüme giderken de onları koynuna saklayıp yanında götürmek isterdi; çünkü orada da korkabilirdi genç adam. Orada tamamen yalnız kalacaktı; ama burada nehir ve yıldızlar vardı.

Şimdi gözlerini açsa bile göreceği tek şey kendisinden bile karanlık bulutlar olacaktı. O yüzden gözleri kapalıyken, yıldızları ve nehri hayal etti. Siyah beyaz televizyon görüntüsünü andıran hayalinde, nehre karşı tek başına oturmuştu. Peşinden takip eden rüzgar, sıcak haziran gecesinde gömleğinden içeriye süzülerek kalbini serinletmişti. Boğazını yakarak midesine inen içki, bir süre sonra yıldızlarla flört etmeye başlayacağının işaretiydi. İçkiye dayanıklı değildi. Ama yine de her gece bunu yapardı. Sarhoş olur ve dünyada gördüğü en parlak şeylerle, yıldızlarla flört ederdi.  Yıldızlardan daha parlak bir şey yoktu onun dünyasında.

Yıldızlar olmasa, gökyüzü de tıpkı kendisi gibi zifiri karanlık olacaktı. O yüzden genç adam, karanlıkta doğmuş bu parlak şeylere hayranlık duyuyordu. Karanlık ne kadar derin olursa olsun, yıldızlar her zaman kendisini belli ederdi.

Öne doğru bir adım attı. Hayalinde ise yıldızlara ulaşmak için olduğu yerde zıplıyordu. Bir tanesini eline alacak ve kalbinde açtığı deliğe saklayacaktı. Onu oraya saklayacaktı ki, ölünce yanında götürebilsin, orada yalnız kalmasın. İleriye doğru daha büyük bir adım atarken, hayalinde de yıldızlara ulaşmak için daha güçlü zıpladı. Ah... birini yakalayacak gibiydi.

İleriye doğru attığı yeni adımla birlikte, yıldızlara doğru son kez var gücüyle zıpladı genç adam. Geceyi sağır eden korna sesi kulaklarını doldururken, gözlerini ateşi andıran far aydınlattı. Ve yıldızını, güneşin geceyi aydınlatmasının tam öncesinde yakaladı genç adam.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 21, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

I'll Be Your Man Where stories live. Discover now