-20- Final

26.7K 1.9K 791
                                    

O cumartesi yine rıhtıma inip her zamanki banka oturdum. Havalar iyice ısınmıştı. Üzerimde siyah tişört, altımda koyu renk kot vardı ve sanırım birazdan kıyafetlerim terden sırılsıklam olacak, insanlar denize girdim sanacaktı. Çok sıcaktı.

Yanıma biri oturunca Cennet umuduyla oraya döndüm ama Kaan'la karşılaştım. Kahretsin.

"Yine mi sen?" diye homurdandım. Dudaklarını birbirine gömdü.

"Seni gün geçtikçe daha çok yanımda görmek istiyorum. Çıldırmak üzereyim Sarp." Elleriyle yüzünü sıvazladı, çenesine uzanan siyah saçlarını eliyle geriye itti.

"Yapma Kaan. Lütfen." diye homurdandım. Sınıra dayanma durumundan hayatım boyunca nefret etmiştim. Ve şimdi karşımda sınırına dayanmış biri vardı. Tehlikeliydi.

"Asıl ben lütfediyorum. Lütfen Sarp, bırak inadı." Eli yanağımı bulunca hızla ayağa kalktım.

"Sevgilim var benim, uzak tut ellerini." O da ayağa kalktı, yanıma yaklaştı.

"Sana inanmıyorum." Yüzü yüzüme uzandı, o anda iki el omuzlarımı yakalayıp çekti beni. Burnundan soluyan Yeis Kaan'a doğru yumruk salladı ama Kaan geriye attığı tek adımla kurtuldu.

"Kuzenimden uzak dur!" diye bağırdı birden Yeis. "Kim olduğunu biliyorum, verdiğin rahatsızlıktan ötürü dava edilmek istemiyorsan uzaklaş!" Kaan kaşlarını çattı, bana sert bir bakış atıp uzaklaştı. Şaşkınlıkla Yeis'e döndüm.

"Sen..."

"Seni takip ettim. Amacım Demir'i kesip amacını anlamaktı ama Kaan'la karşılaşmayı beklemiyordum."

"Ne biliyorsun onun hakkında?" dedim şaşkınlıkla başımı yana eğerek.

"Babamların şirketine rakip bir şirket olduğunu biliyorum. Kaan patronun oğlu. Amacı ne bilmiyorum ama-"

"Ben biliyorum." dedim başımı eğerek. "Bana yakın olup bilgi almaya çalışacaktı. Ama ben ne şirket, ne de babam konusunda pek bilgiye sahip değilim. Boşuna uğraşıyordu." Omuz silkti.

"Seni ne diye kandırmaya çalışıyordu?"

"Bana aşık gibi davranıyordu." Alaylı bir ses çıkarttı.

"Tam adamını bulmuş." Yeis'e en sert bakışlarımı yolladım. Sırıtıp saçlarımı karıştırdı. Acaba Kaan eşcinsel olduğumu nasıl anlamıştı? Gülerek başımı eğdim, kaldırdığımda Demir'le göz göze geldim. Bize doğru yürüyordu. Doğru, her hafta sonu bir erkekle buluşuyordum ve Kaan görüyordu.

"Merhaba?" dedi gözlerini Yeis'e dikip. Bana çatık kaşlarıyla kısa bir bakış atıp ciddi ifadesiyle tekrar Yeis'e döndü.

"Kuzenim." diye tanıttım Yeis'i. "Daha önce karşılaşmıştınız." Kaşlarını kaldırdı. Yeis gülümseyerek elini uzattı, el sıkıştılar. "Yeis seni zaten tanıyor ama... Demir, sevgilim." dedim gülümseyerek. Demir beni kolu altına çekip yanağıma minik bir öpücük bıraktığında başımı eğip kıkırdadım. Sonra garip bir sessizlik baş gösterdi. İkisi çaktırmadan birbirlerini süzerken arada kaldığımı hissettim. "Ee napıyoruz?" diye mırıldandım sonunda iç geçirerek.

"Hava sıcakken, denize mi girsek?" dedi Demir bana dönerek.

"Hah, Sarp bayılır zaten denize." dedi talassofobimi bilen Yeis. Titredim.

"Tamam işte." dedi Demir gülümseyerek. Yeis ona küçümser bir bakış attı.

"Sarp'ın talassofobisi var."

"Ne fobi?" dedi kaşlarını kaldırarak Demir. Elimle alnımı ovdum. Yalancının mumu yatsıya kadar...

"Talassofobi. Denizden korkuyor." Demir kaşlarını iyice kaldırıp bana döndü.

"Ne?"

"Annemle babamı denizde kaybettim." diye açıkladım. Yeis köprüyü işaret etti. Demir elleriyle yüzünü sıvazladı.

"Ve sen bana denize bayıldığını söyledin." Başımı eğdim.

"Bu utanç verici." dedim omuzlarımı kaldırarak.

"Değil." Başını hızla iki yana salladı. "Yaşadığın travmalar ne zamandır sana utanç verici geliyor? Utanç verici olan yalan söylemek olmalı!" Yerin dibine gömülmeyi diledim.

"Özür dilerim." Beni süzdü, suratındaki sinir biraz olsun dağılırken omuzları düştü.

"Korktukların utanılacak şeyler değil Sarp." dedi yumuşacık bir sesle. "27 yaşındayım ama hâlâ kabuslarımda Chucky'i görebiliyorum." Gülmemek için kendimi sıksam da beni neşelendirmeye çalıştığını fark etmem uzun sürmedi.

"Çok üzgünüm." dedim başımı eğerek.

*

Demir'in kolu altında uzanıyordum koltukta. Birlikte televizyon izliyorduk. "Baksana, benimle yaşamak ister miydin?" Başımı hızla kaldırıp ona döndüm.

"Sen ciddi misin?" Başıyla onayladı.

"Seni herkesten, her şeyden korurum. Hem baba, hem ağabey, hem sevgili olurum sana. Derslerinde de yardım ederim? Olmaz mı?" Dudaklarıma küçük bir tebessüm oturtup yanağından öptüm onu.

"Seni seviyorum." Bunu ilk söyleyişimdi. Sırıtarak kollarını belime doladı.

"Ben de seni seviyorum." Dudaklarımdan öptü beni. Cennete hapsoldum o gün bir kez daha. "Gerçekten, çok fena seviyorum." Bir öpücük daha. "Ölebilirim her an, öyle seviyorum."

"Cennet ölümsüz olmalı." dedim başımı göğsüne yaslayarak.

"Cennet sen olduğun sürece seni saracak. Senin için yaşayacak."

"Cennet başımın altında." dedim kalp çarpıntılarını dinlerken. Sonra gülümsedim.

"Cennet... Cennet senin için yeniden can buldu Sarp. Seni gördüğüm gün yıllar sonra kalbim yeniden hızla tekledi. Göksu'dan sonra ilk defa bu kadar hızlı çarptı. Kalbimin cehennemi beynime hücum etti ve kalbim senin için beyaza boyandı."

"Bizim cennetimiz siyah olsa da kabul. İçinde sen varsan..." Dudaklarımdan öptü bir kez daha.

"Ve içerdeki Sarp cennet kıldı evini." dedi gülümseyerek. "Senin cennetin," parmağını dudaklarım üzerine oturttu. "burada." Dudaklarımı kalbinin üzerine bastırdım.

"Cennetler buluştu o zaman?" Çocuk sever gibi bir ifadeyle gülümsedi. Cidden baba gibiydi.

"Sen gerçekten çocuksun henüz." Beni kucakladığı gibi dizlerine oturttu. Başımı boyun girintisine sakladım.

"Babalar oğullarını öpmez."

"Öpmez." diye mırıldanıp şakağımdan öptü beni. Parmakları parmaklarımı bulup iç içe geçirdi. "Cennetime meleksin Sarp."

"Sen de benim evimsin o halde?"

Daddy Issues (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin