Tarih Ödevi

724 39 2
                                    

Günler su gibi akıp geçiyordu, üç haftayı geride bırakmıştık ve ben resmen üç haftadır işkence çekiyordum. Evdekilerden gene dayak yemiştim ve çenemde ki morluğu kapatmak günde 2 saatimi almış, tamamen geçmesi ise bir hafta sürmüştü. Evde ki cehennem azabınıda bir kenara bıraktım, okulunda artık işkenceden başka bir geliri yoktu benim için. Darren'dan köşe bucak kaçıyordum, dersler dışında zaten hiç görmüyordum onu ama öğle aralarında bana baktığında hamburgerimi bile bitirmeden -düşünün o derece kaçıyorum ondan- kantini terk ediyordum. Derslerde, dersten çok ellerini inceliyordum çok pürüssüz elleri vardı ve kocamanlardı. Bazen Beden Eğitimi dersinde çaktırmadan ona bakıyordum ama hiç göz göze gelmiyorduk. Çocuk okulun yakışıklısı ve kötü çocuğu benim gibi birine bakmayacağı için, içimde ki duygulara kilit vurmuştum. Ama bir sorun vardı duygularım odanın içine sığmıyordu artık.

Şimdi ise Tarih dersindeydim ve onun yüzüne bakmamak için kendimle bir iç mücadele içindeydim.

"Bak hadi nereden görecek!" 

"Asla!"

"Bir kerecik ya düşünsene o gözleri bir daha gördüğünü."

"Asla!"

"Ama..."  Bay Joe Adımı seslenince aniden gerçek dünyaya döndüm.

"Ha?" diye bir ses çıkarınca bütün sınıf kahkahalarla gülmeye başladılar.

"Bayan Night?"

"Evet efendim?"

"Parelel dünyadan, günümüze geçiş yaptınız mı?" Darren'ın eline baktım kalemi çeviriyordu ve beni umursamıyordu.

"Sanırım." diyince sınıftan kıkırdamalar duyuldu.

"O zaman güzel. Şimdi genç hanımlar ve beyler bir hafta içinde sıranızda ki eşlerle hazırlamanızı istediğim bazı ödevler var." diyince herkezden bir inilti çıktı. Ben ise gözlerimi fal taşı gibi kocaman açmıştım. 

"Oh, hayır! Olamaz."  Bay Joe elinde bir beyzbol kaskıyla sıraları gezmeye başladı. Herkez içinden bir kart seçiyordu. Bizim sıramızda durunca Darren uzandı ve bir kart çekti. Kaşları çatıp kağıtta yazanı okudu ve kağıdı bana uzattı.

"Konumuz 'Orta Asya Türk Destan Ve Efsaneleri'. Ne zaman çalışacağız?" Bir kaç saniye duraksadım hala olanların şokundaydım. Sen onca hafta kaç sonra bir tarih ödevi bütün duvarları açsın.

"İyi o zaman bizim evde Cuma akşam altıda." Başımı aniden ona doğru çevirince duygusuzca bana baktı. Mavi gözleri... Ona şuan aptal olduğumu sanmasına yol açacakmışım gibi bakıyordum. Bir şey söylemeliydim. Herhangi bir şey...

"Neden sizin ev? Bizimkine gidelim?" Dedim pat diye. Demiştim, evet bir şeyler söylemiştim. evet kesinlikle demiştim ama bir gariplik vardı bu işte...

"Sizin ev mi?" Bizim ev mi? Aptal falan mıydım ben? Bizimkine nedir? Eve tek gecelik çocuk çağırırmış gibi. "Bak ne diyeceğim, senle uğraşamayacak kadar yoğunum o yüzden, ikimizinde dediği olsun.Cuma günü bize gel bitmezse Cumartesi sizde yaparız." Bunu sorar gibi değilde ya yaparsın yada tek başına takılırsın der gibi demişti bende usulca başımı salladım. "İyi o zaman." dedi ve önüne döndü. Ben ise hala ona bakıyordum. Kucağımda ki telefon titreyince alıp mesaja baktım. Mesaj Bella'dandı.

"Çocuğu yiyecekmiş gibi bakmaktan vazgeç." Kaşlarımı havaya kaldırdım. Darren'a göz ucuyla şöyle bir baktım, dudakları hafiften yukarı kalkmıştı ama hala boş boş dersi dinliyordu. Görmemiş olması için dua ettim. Ama şimdi daha büyük bir sorun vardı...

Allah'ım ben şimdi ne yapacağım?

                                          *****

 Günler su gibi geçmişti ve şimdi telefonun ekranında saate bakıyordum. 23.59 ve 00.00, resmen Cuma olmuştu, bu gün günlerden resmen Cumaydı. şaşkınlıktan tırnaklarımı dişliyordum ve son kez ekrana bakıp telefonu kapattım ve küçük çatı katı odamda uyumak için yaatağımda döndüm durdum.

Okul işkence gibiydi ders saarleri bitmek bilmiyordu sanki. Bella'yla bütün hafta bunu konuşmuştuk. Ne yapacaktım? Şimdi ise onun evinin adresini atmasını bekliyordum ve evlerie gitmeme iki saatten az kalmıştı. Bütün çantamı tarih kitaplarıyla doldurmuştum ve ne giyeceğime karar vermeye çalışıyordum. Telefonum titreyince heyecanla telefonu küçük çalışma masasının üzerinden kaptım ve hayal kırıklığıyla sarıldım, mesaj Bella'dandı. 

Naber bebek? Hemen cevap yazdım.

 İğrenç giyecek hiç bir şeyim yok!

Endişellenme, o krem rengi eteği giyebilirsin sana çok yakışıyor.

Saçmalama gel üzerime atla demekle aynı şey o etek çok kısa.

Dizinden sadece dört parmak yüksekliğinde.  Biraz düşününce haklı olduğu kafama dank etti.

Peki üstüme?

Mavi renk tişörtü giy üstüne de siyah-gri hırkayı giy bence.

Sana güveniyorum bebek. Dedim ve yazıp gönderdim. On beş dakika sonra çok şirin bir kız moduna girmiştim ve saçımı kafamın üstünden sıkı bir at kuyruğu yapmıştım. Saate baktım bir saaten az bir süre kalmıştı ve ben hala daha kararsızlıkla üstüme bakıyordum. Başımı salladım.

"Eliz ne yapıyorsun sen?" dedim ve üstümde ki kıyafetleri çıkartım. Bir kot pantolon giydim ve üstüme turkuaz mavi bir tişört geçirdim. Ayağıma ayakabıları geçirirken telefon titredi. Yarı sürünür yarı emekler halinde masadan telefonu aldım. Mesajda bir adres yazıyordu. Sevinçle ayağa kalktım ve yerimde zıplamaya başladım, bağcıklarıma takılıp düşmem bir kaç saniyemi aldı. Yalnız bir sorun vardı söylediği eve gitmem okul harçlığımın hepsine mal olabilirdi ve ne yazık ki sadece gidiş için yeterliydi. 

"Bittim ben!"

-Devam Edecek-

Şeytan - Aşk - OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin