Medyada sevdiğim bi şarkı var.
İyi okumalar...
"Ahsen' in Ağzından"
Elimde alkolsüz kokteylden son yudumumu alarak masaya koydum. Ardından başımı arkamdaki koltuğa yaslayıp gözlerimi kapattım. Allah aşkına kısın şu müziğin sesini. Bangır bangır ne bu ya? Başım çatladı, kulak zarım delindi kardeşim, yeter.
Birinin omzumu dürtüklemesiyle o tarafa döndüm. Beril bana bakarak "Bar tarafı daha sessizdir oraya git istersen." dedi, hâlimden anlayarak.
Bar tarafına baktığımda Deniz' i görmemle başımı onaylar anlamda sallayıp "Tamam oraya gidiyim. Hem Deniz' le sohbet ederim biraz." dedim ve telefonumu elime alarak ayağa kalktım. Herkes kendi hâlindeydi zaten, beni fark eden olmamıştı.
Deniz' in yanına gittiğimde kendimi direkt bar sandalyelerinden birine attım. Deniz önünde ki adama içeceğini verdikten sonra gülerek yanıma geldi ve "Müzikten boğulmuş bi sarışın görüyorum sanki. Naber?" diye takıldı.
Yanaklarımı şişirdikten sonra eski hâline döndürerek "Hiç sorma ya. Başım çatladı resmen. İyiyim bu arada. Senden naber?" diye karşılık verdim. Elindeki bardağı kokteylden doldurup "Ne olsun işte devam ediyoruz. Hep aynı." diye cevapladı, önüme bardağı koyarken.
Elimle müziği işaret edip "Sen simdi her gün bu gürültüyü mü çekiyosun?" diye sordum. Gülerek başını onaylar anlamda salladı ve "Yapıcak bi şey yok. Hem alışıyo insan bi süre sonra." dedi.
İçeceğimden bi yudum alarak "Her neyse. Sen de yok mu birileri kaç yaşında oldun? Sap geldin sap gitmeyi düşünüyosun her hâlde?" dedim gülerek.
Yüzünü buruşturduktan sonra "Bana diyene bak. Sende sap geldin sap gidicen, ben yüzüne vuruyo muyum senin?" diye çıkıştı. Gözlerimi kısarak "Daha on sekiz yaşındayım ben on sekiz. Bi dur üniversiteye geçiyim yani." diye homurdandım.
Omzu silkerek "Bende yirmi bir yaşındayım, daha üniversite bitmedi hem. Hele dur bi mesleğimi elime alıyım. Ondan sonra bakarsın çıkar karşıma birileri." dedi. Omuz silkerek "Öyle olsun bakalım." diye söylendim.
O anda birinin Deniz' i çağırmasıyla bana veda ederek oraya yöneldi. Kokteyli içerken bu kısmın cidden oturduğumuz yerden daha iyi olduğunu fark ettim. Ama hâlâ başım çatlıyodu. Kokteyli bi dikişte bitirdikten sonra gözlerimi kapatıp şakaklarımı ovuşturdum.
Sanki kafamın içindeki maymunlar o daldan o dala atlıyo, o derece bi şey. Anlata bildim mi?
"Çok mu fazla alkol aldın da başın ağrıyo?" diye bi ses duyduğumda ellerimi başımdan çekerek gözlerimi açtım.
Karşımda oturan Barış' ı gördüğümde göz devirerek "Alkol almadım. Seninle aynı ortamda kalınca sinirden başım ağırmaya başlıyo." dedim.
Saçmalamayın. Tabii ki müzikten başımın ağırdığını söylemeyip suçu ona atıcam. Çünkü... Neden atmayayım?
Barış yüzünü ellerinin arasına alıp derin bi nefes aldı ve "Böyle mi olucak artık aramız?" diye sordu. Anlamamış ayağına yatarak "Aramızda bi şey yok Barış. Gayet normaliz işte. Olmamız gerektiği gibi." dedim.
Barış tekrar bi şey diceği sırada aramıza giren başka bi beden ve sesle susmak zorunda kalmıştı. "Selam Ahsen. Nasılsın?" diye soran Emre' yle içimden 'Bi sen eksiktin, sende geldin tam oldu.' diye geçirdim. Sorusuna karşılık yapmacık bi şekilde gülümseyip "İyiyim Emre. Sen nasılsın?" diye sordum. Emre omuz silkerek "Aynı işte ne olsun?" diye cevapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir Kızı
Roman pour AdolescentsSonunda bizi de bulmuştu mutluluk. Kucağımdaki minik prensese bakıp hafifçe gülümsedim. Bazen annesi gibi hırçın bazense çok uysaldı. Bakışlarını annesine doğru döndürüp "Anne babam seni seviyor mu?" diye sormasıyla Defne bakışlarını bana döndürdü...