"Hiç kıyafetim yok, yağğğ!" Koridordan geçerken, bu manasız derece yüksek, BJK'nin desibel rekoru yanında halt etmiş, sanki bütün ev ahalisi duysun diye yükseltilmiş bir sesi "istemsiz" olarak duydum. Hemde, benim doymazlar doymazı kız kardeşimin odansından.O an kendimi eğip, büküp, yuvarlayıp camdan aşağı atasım geldi. Hatta, hiç bükmeyip direk atlayasım geldi. Çünkü ben koridorun sonundaki lavobayı kullanmıştım, koridorun bir sonraki kapısı ise hatta açık kapısı ise benim kız kardeşime aitti. Ya pencereden atlayacaktım, ya da o kapının önünden geçecektim. 'Neyse' dedim, 'Biraz erkek ol, Harun!' da dedim, 'Alt tarafı cebinden üç...', diyemedim, 'Çekilin ulan, atlıyorum!' dedim.
Ama sonra, Cemreciğim ve güzel bacakları aklıma gelince durdum. Kendimce bir plan yaptım. Şuan, dolabın önünde manasız bağırışına ek, birde manasız şekilde bakıyor olacağı için beni kesinlikle görmeyecekti. Bende hiçbir ses çıkartmadan, koridor Usain Boltu olarak hızlı hızlı geçecek, kardeşime görünmeyecek ve hemen giyinip, bu evden toz olacaktım. Bu sıcakta belki buharda olabilirdim. Bilemiyorum tabii.
Bir boğa edasıyla ayaklarımı geri geri gerdim, hızımı son sürat ayarladım ve koşmaya başladım! Nazlı'nın odasından geçerken, gözüm bir şeye, hatta bir şeylere takıldı. Dolap kocaman. Hatta karşı duvarın komplesine monte edilmiş. İçerisinde rahatlıkla mağaza açabilecek kadar kıyafet var. Hatta ve hatta, kıyafetlerin hepsini toparlasak ve Afrika'ya yollasak, Afrika'nın yarısının kıyafet ihtiyacını karşılarız. O kadar çok. Ve eminim ki çok olduğu kadar da lükstür. Bu ne doymamazlık? Kızım, sen bizden ne istiyorsun? Bu nedir? Alt tarafı baban emekli bir çiftçi, on üç tane dairesi var, büyük ağabeyin, yani ben özel ve büyük bir şirkette pazarlama genel müdürü, ortanca ağabeyin teknik direktör, ablan ve annende aynı senin gibi paragöz! Dur lan, kız haklıymış. Ben olsam bende harcarım. Ama ben ortanca ağabeyimden harcarım. Hep büyük, hep büyük... Bu ne, canım? Adam şampanya içiyor, şampanya! Üstelik müziğe de tutkulu. Anlar kıyafetin olmamayışından. Büyük ağabeyin tam bir kültür kuşağı. Benim aşık olduğum tek müzik, hatta tek ses, bankamatikte para çekerken oluşan, "tııırtt" sesi. Günah bana da.
Nazlı olayını atlattık, çok şükür. Evden hepten tüysem süper olacak, hatta mükemmel olacak. Saat zaten, sekiz. Dur yahu, saat sekiz lan! Bu kız, bu saatte nereye gidiyor? Ancak kahvaltı etmeye gidilir, oraya da sportif bir şeyler giyersin. Nedir bu elbise merakı? Sabahın sekizinde hiçbir AVM açık değil. Nereye kız?!
Ağabeylik iç güdülerimi kullanmak istemiyordum, Nazlı'ya sahip çıktığım kadar cüzdanıma da sahip çıkmam gerekiyordu. Tekrar mükemmel bir plan yaptım. Planıma göre; kıyafetlerimi giyip, ortanca ağabey olan ve benim ismimden bin kat daha güzel bir isme sahip olan, Devrim'in yanına gidecektim. Aslında bende yakışıklıyım. Fakat takdir ederseniz, benim küçüklüğüm çok çirkinmiş. O yüzden babam beni gördükten sonra: "Tövbe, estağfurullah." deyip, ikinci çocuk hareketlerine başlamışlar, oda bakmış ki, diğerinden bin kat güzel, Devrim koymuşlar. Neyse, bu konu hakkında fazla konuşmak istemiyorum. Yeterince incinmişim. Devrim'in kulağına fısıldayıp, "Kız kardeşin ne yapıyor, git öğren, benim toplantım var" diyecektim. Olur bence. Planım kusursuz işleyecekti.
Kıyafetlerimi giydim, soluğu Devrim'in odasında aldım. Böyle bir yatakta yatma pozisyonu yok. "X" şeklinde yatıyor. Hayır, böyle yatan bir çocuk nasıl mükemmel oluyor? Gerçekten evrene inanamıyorum. Bu çocuk futbolda da değişik pozisyonlarda oynuyor. Değişik şekillerde gol atıyor. "Pozisyon yaratmak ve gol atmak benim hobilerim arasında, anlamıyor musunuz?" dediğinde, evin içinde futboldan anlamayan ve eşlerini 3-5 sene önce kaybetmiş hala menopoza girmemiş yaşlı teyzeler vardı. Ben kafasına doğru çanta yiyecek sanıp kamerayı hazırlamıştım fakat onun yerine herkes ayrıntı istedi. "Yatakta olgun diye bir şey vaaar," dedi Devrim fısıldayarak. O gün bana fısıldamıştı ama ben her an o sesi duyuyor gibiydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şerefsizsin çünkü, yaparsın!
Humor"Valla, sende bizim öküzlüğümüzü sollayacak bir yapı görüyorum. En son sendeki pala bıyıkları rahmetli dedemde görmüştüm," "Aa! Ne güzel işte, arada dedeni anmaya fırsat veriyorum. Otur da bir dua et," "Subanallah, neler var, bize neler düşüyor...