Pasaport kontrolünde Derya çocuğu kesmekten beni bile unutmuştu. Deryanın kolunu çimdirerek:
"Hallo buradayım. Hani diyorum bir baksan"
"Betülcüm bakılacak daha güzel nimetler var ama merak etme seni seviyorum.
"Deryaa!"
"Betül senin yüzünden evlenme programlarına kalırsam, zorla seni yorumcu yapacağım."
İkimizde birlikte gülmeye başladık. Resmi olarak Hannover toprağına ayak basmaktaydık. Dil kursundan bizi karşılamaya gelen kişi, bonus saçları olan çok tatlı bir kızdı. Kısacık boyu ile minyon halini korurken, giyimi ile bir o kadar tatlı oluyordu. Bizi şirketin arabası ile otele kadar bıraktı. Camdan dışarı baktığım zaman binadan ve yağmurlu havadan başka bir şey görmüyordum. Anlattığı kadarı ile burada geçitler yapılıyormuş. En büyük alışveriş merkezleri, Galeria ve Primmarkmış. Bize okul hakkında pek bir şey bahsetmedi.
Otele girdiğimiz gibi iki tane tek kişilik yatak bulunmaktaydı. Duvarda füme rengi kristal şekiller ile kaplama olduğu için her şey oldukça modern görünüyordu. Derya kendini direk yatağa attığı gibi :
"Biraz dinlenelim. Sende dinlen sakın çalışayım deme. Yarın yazılı sınavı geçersen 2 gün sonra mülakat sınavın var." demesiyle bende en meymenetsiz surat ifademle :
"Gerçekten hatırlatarak o kadar rahatlatıyorsun ki"
"He Betül zaten seninde hiç aklında değildi."
"Doğru diyorsun of Derya ne yapacağım ?"
"Dışarı çıkacağız."
"Olmaz içer kalırsın şimdi birde.."
"Öyle değil yemek yemek için"
"He doğru diyorsun. Üstüne kalın bir şeyler al. Soğumuş iyice hava"
Üstümde salaş kazağım olmasına rağmen deri ceketimi alarak üşümemi engellemek istiyordum.Derya ile sokağa çıktığım zaman kendimi o kadar özgür hissediyordum ki. Bambaşka bir ülke. Bambaşka insanlar. Yepyeni yüzler. Farklı kokular. Farklı tatlar. Farklı Gülüşler. Seslerin farklı oluşu. Bütünüyle birleştiği zaman kendimi güçlü hissetmemi sağlayan bu armoniyi oluşturuyordu. Yemek yapmak gibi heyecan vericiydi benim için. Kendim olabildiğim ve ait olduğum yeri bulmuş gibi hissediyordum. Hani dersiniz ya : "biraz daha otursak veya ne çabuk bitti bu film. " İşte benimde duygularım bu sözlerle eş değerdi.
Yemek yedikten sonra yarını düşünmeden uyumak istedim. Yorgun oluşumdan mı bilemem ama hemen uykuya dalmıştım.
Sabah alarmdan bir saat önce uyanmama şaşırmıştım doğrusu. Sanıyorum beynimi fazla şartlamıştım. Üstümü güzelce değiştirerek, altıma siyah deri görünümlü pantolon giydim. Üstüme de babamın kırmızı oduncu gömleğini giyerek içime siyah atlet giymeyi unutmadım. Önünü açık bıraktığım gömleğin üstüne deri ceketimi giyerek yağmurlu havalara karşı hazırlıklı olma niyetindeydim. İnci kolyeme aynadan bakarak derin bir nefes aldım.
Deryaya bir not bırakarak okulun yolunu tuttum. Taksiyle gitmem en akıllıca fikir olacaktı benim için. Heyecandan geçtiğim yollarda neler olduğuna bile bakamadım. Bu düşünceli halim okulu görünce son bulmuştu. Kocaman bir üniversite olmasını hiç beklemiyordum. Şato gibi görüntüsü insanı git gide heyecanlandırıyordu.
Yavaşça okulun içine doğru adımlar atarken rüzgarı tüm bedenimde hissetmek enfes bir duyguydu. Garipti. Sanki evime dönmüş gibi hissediyordu. Mis gibi gelen yemek kokuları beni okula daha çok çekiyordu. Etrafta bir kaç önlüklü insan rastladıkça onlara bakmadan edemedim. Birden birine çarptığımı fark edince hemen sıçradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benmari
General FictionBazı hayatlar kendi ateşinde kavrulurken , bazıları içinse ateş kelimesinden uzak bir yansıma da suyun üstünde güçlenmeye yer tutan izler oluşur. Her yerin dolup taştığı dünyamızda tek bir kişinin hayatımızı değiştirme gerçeği saçma görünse de yaşam...