Okula döndüklerinde herkes etraflarına toplanmıştı. Onlara garip garip bakıyorlardı. Çok garip bir histi. Aralarından bir erkek Bilgeos çıkar ve 'Iıııı o taş benim de alabilir miyim?' der utanarak. O onda da bizim deliyürek çakar kafayı.' Sen ne yaptığını sanıyorsun?' der Hıyarto. 'Asıl siz ne yapıyorsunuz? Cezalısınız!!! Odama hemen!!! ' der sert bir öğretmen. 4'ü odasına çıkarlar. Odanın girişinde Eskiciyya Hurdaciyya yazıyordur. Hıyarto hatırlar bu öğretmen Çekyatın Altındaki Eski Eşyalar Tarihi ( ÇAEET ) öğretmenidir. O bir Yılakuştur. 'Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Bu okulun kuralları var! Anlatın bakalım neden sen ona kafa attın ve siz neden o taştan çıktınız?' der. Ve Bilgeos konuşur; 'Efendim ben Mahmıt. Ben yeni icadım olan ışınşama taşını düşürdüm. Bu taş dokunanı ve temas halindekileri her seferinde garip yerlere ışınşar. Bu arkadaşlar da ona dokunmuşlar.' 'Gerisini ben anlatayım efendim; ben Hıyarto. Biz bu taşa dokununca bizi kocaman pamuk şekerden bir yumuşak g nin üzerine getirdi. Etrafta pompalarından zehir fışkırtan damacanalar vardı. Ve arkadaşımın yüzüne fışkırttı. Benimde terimin damlası yüzüne damlayınca iyileşti. Ve de buraya geldik. Gelince de arkadaş konuştu ben de dayanamadım kafa attım.' 'Hm anladım. Kafa atman normal yani.' 'Hayır efendim. Ama...' 'Yeter! Cezalısınız! Hepiniz! Sen o taşı yaptığın için, siz taşa dokunduğunuz için, sen de kafa attığın için. Cezanız, dördünüz de bu taşta bir gün geçireceksiniz. Şansınıza bakalım ne çıkacak?' 'Ama efendim..' 'Aması yok. Hadi dokunun.' der ve hepsi dokunurlar. Dokununca aniden kendilerini nerede bulsunlar?...
