Ne yapmalıydım? Başında öylece durmuş bekliyor, hareket edemiyordum. Ama zaman kaybetmemem gerekiyordu. Elime geçen bu fırsatı değerlendirmeliydim. Hızlı adımlarla odanın kapısına geldiğimde kilitli olmamasına şükrederek çıktım. Yan tarafımda duran düğmeden ışıkları açtığımda içim biraz olsun rahatlamıştı. Hangi akıllı insan lambanın düğmesini odanın dışında bırakır ki?
Bunu düşünmeyi erteleyip ilerlemeye devam ettim. Merdivenleri koşarak inip dış kapıya ulaştığımda elimi kapı kulpuna koydum. Birkaç kere zorladım ama hayır açılmıyordu. Sinirle tıslayıp elimi geri çektim. Anahtar? Anahtar nerde olabilir? Salona gidip etrafı aramaya başladım ama hiç bir yerde anahtar yoktu. Merdivenleri tırmanıp tekrar odaya çıktığımda Karan hâla aynı şekilde yerde yatıyordu. Yanına yaklaştım. Balki anahtarı üstümde taşıyordur diye ceplerine baktığımda sonuç yine hüsrandı. Nerdeydi bu anahtar?
Duvara yaslanıp yere çöktüğümde pes etmiştim artık. Burdan kurtulamıyordum! Karan bayılmıştı ama bu defa da anahtar belasına takılmıştım! Karan kendine gelince ne olacaktı? Çok sinirlenecektir. Ya beni yine karanlıkta bırakırsa! Hayır, hayır buna izin veremem! Gözümden hiç durmayan yaşlar tekrar akmaya başladığında tırnaklarımı etime geçiriyordum. Hiç iyi değildim! Sımsıkı kapattığım göz kapaklarım sızlıyordu.
Midemden gelen sesler acıktığımı gösteriyordu. Ama şuan çokta umrumda değildi. Tek önemli olan şey burdan nasıl kurtulacağımdı. Ayza'ya da haber vermiştim ama hâla bir hareketlilik yoktu. Belki de anahtarı aramaya devam etmeliydim. Ayağa kalkıp iki adım attıktan sonra gözlerimin kararmasıyla sendeledim. Duvara tutunup ayakta kalmayı başardığımda önce karnımı doyurmaya karar verdim. Şuan vaktimi yemek yemeye harcayacağıma inanamıyorum. Ama zaten bir şey yapamıyorum ki! En azından midemden gelen sesleri sustururum.
Odadan çıkıp merdivenleri indim. Mutfak kapısından girdiğimde hızla dolabın kapağını açtım. Karşılaştığım manzara ise boş bir dolaptı! İnsan evinde yiyecek bir şeyler bulundurmaz mı ya! Ama insan işte! Karan insan değil!
Ne yapmalıydım şimdi? Hiç odaya gitmek istemiyordum. Karan'ın olduğu hiç bir ortamda bulunmak istemiyordum. Salona doğru yürürken adım atmakta zorlanıyordum. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Hem fiziksel hem de psikolojik olarak.
Salondaki kanepeye kendimi atıp uzandım. Artık yapacak hiç bir şeyim kalmamıştı. Sadece dua edebilirdim.
Gözlerimi kapatıp düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. Karan'ın ne durumda olduğu ise umrumda bile değildi.
•••
Omzumdan sertçe dürtülmemle gözlerimi açtım. Ne ara uyumuşum! Karşımda gözlerinde öfkeden başka bir şey olmayan Karan duruyordu. Hızla doğruldum. Kolumdan tutup ayağa kaldırdı. O kadar sert tutuyordu ki sonradan moraracağına eminim.
"Hemen yukarı çık. " diye tıslarcasına konuştu. Yerimden kımıldamadığımda tekrar dudaklarını araladı. "Bak ben sinir hastasıyım, elimden bir kaza çıkmadan hemen yukarı çık!"
Daha önce olanları hatırladığımda onu dinlemem gerektiğini düşündüm. Bir daha karanlıkta kalmaktansa onu dinlemeyi yeğlerim. Arkama dönüp merdivenlere doğru yürümeye başladım.
O sırada kulaklarıma Karan'ın sesi ulaştı. "Ama bu yaptığın cezasız kalmayacak. Sadece şimdilik bir şey yapmıyorum. Mutlaka bunu ödeyeceksin!"
Dayanamayıp geri döndüm. "Ödeyeceğim öyle mi? Sen bana ne yaşattığını farkında mısın? Hayatımı mahvettin! Beni en büyük korkumla baş başa bıraktın sen! Beni karanlıkta bıraktın ve çekip gittin. Ne yaşayacağımı düşünmeden!"
Sözlerimi bitirdiğimde yine gözlerim dolmuştu. Bana bir adım yaklaştı ve ellerini omuzlarıma koydu. Öfkeyle ittirdiğimde nefesini dışarı verip konuşmaya başladı.
"Sana söyledim, ben sinir hastasıyım! Dayanamıyorum. Beni o kadar öfkelendirmiştin ki kendime hakim olamadım."
Kendine hakim olamamış! "Ne halin varsa gör! " deyip merdivenlere yöneldim. Çok yorulmuştum artık, bıkmıştım. "Özür dilerim! " diye seslendiğinde dönüp bakmadım. Umrumda değildi. Sürekli hatalar yapıp özür dilemekle olmuyordu. Gelip kolumdan yakaladığında başımı ona çevirdim. Beni kendine çekip sarıldı. Pislik! İttirmeye çalıştığım ama kollarından kurtulamıyordum.
"Gökyüzüm, kendimde değildim. Ne yaptığımı bilmiyordum. Yoksa seni böyle üzmek, korkutmak ister miydim hiç! Sinirlendiğimde gözüm dönüyor. Affet beni! " dediğinde onu bütün gücümle ittirip uzaklaşmayı başarmıştım. "Dokunma bana! Ne affetmesi be! Yaptıklarından hangi birini affedeyim? Demek beni üzmek istemezsin! Sen galiba yaptıklarını görmüyorsun. Ben her gün ölüyorum be! Eğer beni üzmek istemiyorsan ilk önce burdan gitmeme izin vermen gerekir!"dedim ve bir şey söylemesine izin vermeden merdivenleri çıkıp odaya girdim. Arkamdan gelmemiş olması iyiydi. Bu kavga daha fazla uzasın istemiyordum. Gerçi onunla her zaman kavga halindeyiz ama!
Koltuğa oturup başımı geriye yasladım. Gözümden yaşlar sürülüyordu. Yine ve yine kaçamamıştım! Sanırım bunu hiç başaramayacaktım!
•••
Aşağıdan gelen seslerle gözümü pencereden ayırdım ve gelen seslere odaklandım.
"O nerde?"diye biri bağırdığında bu sesi gayet iyi tanımıştım. Arel! O gelmişti. Yüzümde uzun zamandır oluşmayan gülümseme yerini aldığında hemen yerimden kalkıp kapıya ulaştım. O sırada hâla kulaklarıma sesleri doluyordu. Karan "Kimden bahsettiğini anlamıyorum, burda kimse yok. Evime bu şekilde giremezsin çık dışarı. " dediğinde sesindeki panik kendini belli ediyordu. Kapının kilitli olmaması bir kere daha beni gülümsetirken hızla odadan çıktım. Neredeyse kahkaha atacaktım! Belki de burdan kurtulmama çok az kalmıştı.
Arel "Nefes'in burda olduğunu biliyorum. Şimdi çekil önümden!"dediğinde Karan bağırmıştı "Hey! Bekle nereye gidiyorsun?"
O sırada bende hızla merdivenlerden iniyordum. Birkaç basamak daha indiğimde Arel görüş alanıma girmişti. Olduğum yerde kalakaldım. Kurtulacaktım! Beni kurtarmaya gelmişti.
Karşıya bakmadan merdiven basamaklarını çıkıyordu. Birden başını kaldırdığında o da olduğu yerde kalmıştı. Kendine geldiğinde gülümseyip hızla yanıma ulaştı. Ellerimizi birbirine kenetlediğinde sesimi çıkarmadım. Bana güven veriyordu. "Sonunda seni buldum!"dedi. Gülümsedim, birlikte merdivenleri inmeye başladık. Sın basamağın ardından Karan karşımıza dikildi "Nefes hiç bir yere gitmeyecek!"dedi. Arel bir kahkaha atıp tekrar ciddi haline büründü. "O, benimle geliyor! Şimdi kes sesini!"dedi. Hiç bir şey demeden öylece Arel'in arkasında duruyordum.
"Onu burdan bu kadar kolay götürebileceğini mi sanıyorsun?" dedi Karan alayla. Arel'in cevabıyla ise ona olan güvenim daha da artmıştı. "Kolay ya da zor, onu burda bırakmayacağım!"
Karan "Nefes, benim Arel. Bunu aklına sok!"dediğinde Arel dayanamayıp yumruğunu Karan'ın suratına geçirmişti. Karan yere düşünce Arel elimi bırakıp onun üstüne eğildi. Bir yumruk daha atıp "Bana bak Nefes'imi kaçırmanın hesabını sonra vereceksin. O yüzden şimdi bir şey yapmıyorum. Ama bunun yanına kalacağını sanma ve beni çileden çıkarma. Sınırlarını zorlama! Nefes hiç bir zaman senin olmadı, olmayacak!Sonra tekrar görüşeceğiz! " dedi ve ondan uzaklaştı. Yanıma gelip ellerimizi kenetledi. Gözlerimin içine bakıp "Gidelim. " dediğinde içimde oluşan mutluluğun tarifi yoktu. Sonunda bitmişti! Kapıya doğru ilerlemeye başladık. Arel tam kapıyı açmak üzereyken duyduğum tıkırtılarla arkama baktığımda gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Karan nerden eline geçirdiğini bilmediğim bir sopayla Arel'e doğru yaklaşıyordu. Ne yapacağımı şaşırırken panikle bağırdım.
"Arel!! "
•••
Oy ve yorum sayıları biraz artana kadar bölüm gelmeyecektir. Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin. Eleştiriye açığım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARESİZ
Teen Fiction"Öp beni" "Ne! " Başını bana çevirdi. "Duydun, öp beni. " Dediklerini yapıyordum evet ama bu fazlaydı. Ben bunu yapamazdım. Başıma karşıya çevirdiğimde ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Tam karşıda Arel oturuyordu. Öfkeli gözlerini üzerimize dikmi...