#ASANSÖR Yine gözlerimi bu evdeki sessizliğe araladım.Küçük ama şirin bir evde tek başıma yaşıyordum.Üniversiteden mezun olur olmaz staj yaptığım hastaneye gidip psikolog asistanlığı yapmak için başvurmuştum.Pazartesi başlamam için anlaşılmıştı. Çok heyecanlıydım.Staj yaparken orada psikiyatrist olan Ekrem Bey'e minnettardım.Onun sayesinde bir iş sahibi olucaktım. Ama asistanlığını yapacağım kişi başka bir psikiyatristmiş. Olsun ne kadar değişik biri olur ki? Ne olursa olsun hayallerimi gerçekleştirecektim. İşe gitmek için adımlarımı banyoya yaklaştırdım. Rutin işlerimi hallettim;Nemlendirici sabun ile yüzümü yıkamak,diş fırçalamak,saçlarıma şekil vermek. Dolabımı açtığımda yeteri kadar kıyafetimin olduğunu biliyordum ama hergün farklı giyinmek istediğim için alışverişe gitmeyi aklımın bir köşesine not ettim. Kimi kandırıyordum ki,alışveriş yapmaya bayılıyordum. Hadi ama sevmeyen yoktur! Üzerime basic beyaz bir tişört altına siyah yırtık kotumu giydim. Saçlarımın uçlarına banyoda hareketlilikler vermiştim. Yüzümün solgunluğunu gidermek için makyaj yapmaya başladım. Fondöten,yüz kontürü yaparak yüzümü biçimli gösterdim. Göz kapaklarımı çok az bir beyaz far ile aydınlatıp ince eyeliner çektim. Gür ve uzun kirpiklerime rimel sürmeyi ihmal etmedim.Dudaklarıma mat koyu bir ruj sürerek makjayımı sonlandırdım. Ben canı sıkılınca makyaj yapan bir insandım. Seviyordum. Ayakkabı olarak ince bantlı topuklularımı giydim. Uzun olan boyumu biraz daha uzatarak estetik bir görüntü oluşturmuştu. Masa başı olduğum için fazla ayakta kalmıyordum. Topuklular ile bütün gün dolaşabilirdim. Bir taksi ile gösterişli özel hastanenin önüne gelmiştim. 1 kat merdiven basamaklarını çıkarak hastanenin kapısından giriş yaptım. Danışmanın sol tarafında bulunan asansöre doğru ilerledim. Asansör geldiğinde boş olması rahatlatmıştı.
İçeri girdim ve düğmeye bastım. Asansör tam hareketleneceği sırada kapı birinin ayağıyla durdurulması sonucu geriye doğru aralandı. Başımı eğip telefonumla ilgileniyormuş gibi yapıp gelene bakmadım. Burnuma dolan hoş koku gözlerimi kapatma isteği uyandırıyordu. Kokuyu çekici kılan şey ise kahveyle karışık çikolata gibi kokmasıydı. Başımı kaldırıp bakma isteği içimi kavururken kararsız kalmıştım. Sonuçta sırf kokusu için daha görmeden bir adamı beğenmiştim. Kendi iç sesimle kavga etmeyi bırakıp başımı ağır hareketlerle kaldırıp yüzüne baktım. Oh may Allah!
Yanımda duran şeyi görmemle gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ama sen haddinden fazla yakışıklısın. Siyah saçları yukarıya doğru havalanmış,kavisli kaşlarıyla uyum sağlıyordu. Buğday tenliydi. Uzun kirpikleri göz çukurlarına gölge düşürüyordu. Güzeldi.
Benden bile güzeldi!
Burnunun ucu hafif kalkıktı. Yüzüne yakışıyordu. Dudakları ne çok ince ne çok kalındı ama yeterince dolgundu. Düz çizgi şeklinde gerilmişti. Ona çok dikkatli baktığımı farkettiğin de omuzları kasıldı. Yoğun, siyaha çalan kahvelerini bana çevirdi. Hemen önüme döndüm. Ne kadar da aptalım!
Tanımadığım adamın dibine girmiş ilk defa erkek görüyormuşcasına inceliyordum. OF! Şuan yer yarılsa da en dibine gitsem,böyle yeri boylasam diye düşünürken sert otoriter sesini duymamla hızlıca düşüncelerimden sıyrıldım.
"İstersen ağzını kapamayı dene, gördüğünden beri açık kaldı."
Duyduğum sözlerle ağzım daha da fazla aralandı.
KABA!
Sinirden resmen gözlerim seğiriyordu. Onun ise dudağının sol kenarı alaylı bir biçimde kıvrılmıştı.
"Benim ne tarafa baktığım sizi hiç ilgilendirmez!" diyerek sağ ayağımla ritim tuttururken kollarımı da göğsümde bağlamıştım. Sinirden dudaklarımı kemiriyordum. Küçüklükten gelen bir alışkanlıktı.
Aslında normal olan bir süre ama bana yıllar gibi gelen asansör yolculuğu, asansörün sesiyle kapıların geriye açılması sonucu son bulmuştu. Benimle birlikte oda 5. kata adımladığında kaşlarım derinden çatıldı. Ruh hastalıkları bölümünde ne işi vardı. Kesin tıbbi tedavi alıyordur.
Deli!
Allah'tan böyle bir hocam yok. Gerçi daha kim olduğunu bilmiyordum ama elbet öğreniriz. Ekrem Bey'in isminin yazılı olduğu odaya doğru adımladım. Topuklu ayakkabının çıkardığı ses yüz buruşturma sebebiydi resmen. Kapısını tıklatarak içeri girdim. Kapıyı tam kapatacakken birinin eliyle ittirmesi sonuca geriye doğru aralandı. Geriye doğru çekilip gelen kişiye baktım.
Eh yeter ama!
"Sen beni mi takip ediyorsun?" Sorduğum soruyla bir an için gülecek gibi olsa da gülmedi. Ekrem Bey yerinden kalkarak konuşmaya başladı.
"Demek benim tanıştırmama gerek kalmadan tanışmışsınız."
Ne tanışması?
"Çocuklar, şöyle oturun bakalım." Ekrem Bey'in eliyle gösterdiği karşılıklı duran deri koltuklara baktım. Sağ taraftakine oturdum. O suratsız da karşıma oturmuştu.
Allah'ım suratsız dediğim için çarpma çok amin!
"Ben bu adamı tanımıyorum. Asansörden beri peşimde Ekrem Bey." dediğimde altta kalmayıp söze atıldı.
"Asıl ben aynı şeyi söyleyecektim. Bu kız sürekli gideceğim yerlere geliyor."
Ekrem Bey ellerini masanın üstünde birleştirerel konuştu."O zaman size iyi bir haberim var çocuklar." Yüzü gülüyordu. Pür dikkat dinlerken konuşmasına devam etti.
"Arden, Hazar KANDEMİR senin asistanlığını yapacağın psikolog."
İşte başlıyoruz!
_________
Evet gerçekten de başlıyoruz. Birbirlerine tepkileri nasıl olacak?
Yazım hataları olduğu için kusura bakmayın. Bilgisayardan kaynaklanıyor.
~Keyifli okumalar.~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I PSİKOLOG
Teen FictionNefesimi tutmuş, karşımdaki-*şahesere*-aman yani Hazar Hocaya bakıyordum. Şuan kesinlikle gözlerinden kalp çıkan emojilere benziyordum. Belinden düşecek gibi duran havlu, karın kaslarından süzülen su taneciklerinin adonis kasının orada gözden kaybol...