No, I Wasn't Saved. I Wasn't Safe From You.

116 8 0
                                    

Evden çıkmıştım ve verandada oturmuş sigara içiyordum. Kendimi boşluğun içinde gibi hissediyordum. Uzun zamandır böyle hissetmemiştim. Ve gerçekten çok kötü bir histi. İlk önce annem kanser olmuştu, tedaviyi bırakıp ölmeyi seçmişti. Bizi bırakmayı seçmişti. Sonra da Matt. Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Matt’in o halini hafızamdan silmek için çok çaba sarf etmiştim, ama hiçbir zaman unutamayacağımı biliyordum. Hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağımı biliyordum. Geçmişte çok kötü şeyler yaşamıştım. Ve dört yıl önceden beri hayatımı babamın iğrendiği şeyleri yapmaya harcamıştım. Herkesle yatıyor, içki içiyor, uyuşturucu kullanıyor ve her akşam haberlere konu oluyordum. Babam bundan nefret ediyordu. Babamın nefret etmesi benim hoşuma gidiyordu. Çünkü her şey onun suçuydu. O sorumsuzdu. Sadece işini düşünürdü. Annem onun yüzünden ölmüştü. Evet onun yüzünden ölmüştü. Annemin cenazesinde bile lanet telefonunu kapatmamıştı. Annem gömülürken o lanet telefonu hiç susmamıştı. Hala işini düşünmüştü. O lanet bir adamdı.

Şimdi de onun hayatını daha fazla mahvetmemem için beni sürtük birine emanet etmişti. Ondan nefret ediyordum. Herkesten nefret ediyordum. Sigaramdan bir duman daha aldım.

“Öyle şeyler söylediğim için üzgünüm.”

Alex’in sesiyle irkildim. Yanımda oturduğunu yeni fark etmiştim. Ellerini birleştirmiş, gözünü karanlığa dikmişti. Lanet geçmişimi tek saniyede açıp beni yerle bir ettiği için gelip özür dilemişti. Harika. Özür dilemesi onun bir piç kurusu olduğunu değiştirmezdi.

“Senden nefret ediyorum.”

“Biliyorum, bence bunun sebebi ona çok benzemem.”

Ona demişti. O dediği Matt’miydi? O kendini Matt ile bir tutamazdı. “Onu tanımıyorsun.”

“Tanıyorum Momsen, sandığından daha iyi. Lanet babam onun annesini becermişti. Matthew benim üvey kardeşimdi. Baban bunun duyulmaması için elinden geleni yaptı, kadını biriyle evlendirdi ve hizmetkâr olarak onları yanına aldı.”

Ağzım açık bir şekilde ona bakakaldım. “Böyle bir şey olsaydı bilirdim.”

“O da bilmiyordu Momsen. Üzgünüm.”

“Üzgün değilsin Alex. Sadece üzgünümü oynuyorsun. Senin ruhuna kötülük işlemiş, hiçbir zaman iyi biri olmayacaksın.”

“Sen olacak mısın?”

Ona cevap vermemiştim. Bitmiş sigaramı fırlattım ve bir tane daha yaktım. Alex’in telefonu çalıyordu.

“Evet?” diyerek cevapladı.

Telefonda konuşan kişiyi dinledikten sonra, “Ne zaman?” diye sordu.

“Pekala, orada olmaya çalışırım,” dedikten sonra kapattı.

Başımı ona çevirdiğimde canı sıkılmışa benziyordu. Ama ne olduğu umurumda değildi.

“Buradan ne zaman gideceğiz?”

“Baban ne zaman gitmemizi isterse.”

“Eğer senin işlerin varsa halletmeye gidebilirsin. Ben burada olacağım,” dedim yalan söyleyerek.

Alex gülümsedi. “Eğer seni burada bırakırsam kaçmaya çalışırsın Momsen, o kadar aptal olacağımı mı sanıyorsun? Bu yüzden seni bagajda taşımam daha mantıklı olur.”

İnanamayarak ona baktım. Gülümsemeyi kesmişti, suratı ciddiydi. “Dalga geçiyor olmalısın.”

“Tabii,” dedi mırıldanarak. Elimden tuttu ve beni yerimden kaldırdı. “Hadi, gidiyoruz.”

BAD CHOICEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin