I.BÖLÜM
AĞLAMAK GÜZELDİR…
Canınız acır bazen, acıtırlar. Bıktırırlar hayattan nefret ettirirler ama ne olursa olsun yılmak istemem ben. Şimdi bir lisedeyim umduğum bir yer değil burası ama sakin sevecen bir yer Çanakkale’deyim. Hayatta birçok insan gördüm, tanıdım, sevdim… Ama hiç birine bu kadar bağlanmadım. Yürüyorum sokaklarda ıssız boş ve sakin sokaklar bunlar. Arada önüme birkaç kişi çıkıyor selam sabah soramadan gidiyorlar. Okula yaklaşıyorum o çıkıyor karşıma sokakta görmeyi beklediğim kişi Barış… Günaydın diyor bana karşılık veriyorum elindeki defteri bana uzatıyor bu senin diyor sonradan anlıyorum ki o benim kimseye göstermediğim –Lara’nın, İnci’nin Ada’nın bile içinde ne yazdığını bilmediği- defter Barış’ın elinde oluyor, ben o deftere her şeyi yazarım işte içinde Barıştan hoşlandığım da yazıyor, sanırım okumuş neyse sınıfa giriyoruz. Öğretmen geliyor dersini anlatıyor ve çıkıyor ben derste deftere bir şeyler yazıyorum. Ve teneffüs. Lara yanımdan kalkıp kantine gitmiş hiç duymadım omzuma biri dokunuyor korkuyorum ve dönüyorum yanıma bir bakıyorum yanımda ki Barış, biraz konuşalım diyor. Defterimi kapatıyorum ve bahçeye çıkıyoruz. Sanırım defterimi okumuş önce elini cebine atıyor bana göstermeden cebinden bir şey çıkarıyor sonra birkaç kez kekeleyip şöyle diyor ‘‘Defterini okudum önce özür dilerim sana karşı hislerim hiçte farklı değil… ‘‘ sanki o an ölüyorum ‘Benimle çıkar mısın ?’ diyor. Cevap veremiyorum. Yüzüme bakıyor Mira diye sesleniyor benden yanıt alamayınca kendi kendine ‘‘Peki zaten ben ...’’ EVET diyorum o daha cümlesini bitirememişken. Az önce cebinden çıkarıp bana göstermediği şeyi büyük bir istekle açıp bana veriyor. İçinde bir kolye olan hoş kutuya baktıkça bakıyorum. kolyeyi boynuma takmamı istiyor ve çıkarmamamı...
Beraber sınıfa geliyoruz İnci, Lara ve Ada hayret içinde bakıyor. Ders kimya en nefret ettiğim derslerden biri neyse ki hemen geçiyor teneffüste kızlarla bahçeye çıkıyoruz ne olmuş merak ediyorlar. Bende anlatıyorum olanları işte. Son derse giriyoruz. Ve çıkış ...
Barış çıkışta beni yurda bırakıyor yolda dondurma yiyoruz. Bana kendini anlatıyor bende anlatıyorum yazmayı çizmeyi konuşmayı çok sevdiğimi söylüyorum. Ben yurtta kalıyorum. Yurda girdiğimde eşyalarımın yerde olduğunu görüyorum. Sinirlenerek İnci ve Lara’yı arıyorum onlar daha yolda olduklarını söylüyorlar. Tüm odaları gezerek hesap soruyorum. Bunu yapanı buluyorum Derin. Sonradan öğreniyorum ki kız Barışı seviyormuş. O hızla odamı topluyorum İnci ve Lara da yardım ediyor sonra yanımıza Ada da geliyor hep beraber oturuyoruz. Telefonum çalıyor açıyorum arayan Doruk Silivri’den arıyor. Konuşuyoruz saatlerce sonra kapatıyoruz. Çok ağlatıyor beni. Doruk her şeydir. Benim için gerektiğinde dost, gerektiğinde kavalye, gerektiğinde sırdaş olur. Özlediğimi hissediyorum 8-C 'yi ve ağlıyorum. Birden bir telefon daha bu sefer de Eylül arıyor -kardeşim o bu sene anasınıfına başladı-. Özlemiş beni, çok yalvarıyor hafta sonu gelmemi istiyor kızlarla konuşup hafta sonu evlerimize gitmek için bilet alıyoruz. Ve Cuma okul çıkışı biniyoruz otobüse ellerimizde tabletler, telefonlar, mp3ler. Mola yerinden kardeşime kocaman bir ayıcık alıyorum yola devam ederken 2 kişilik koltukta ben, İnci ve ayıcıkla oturuyoruz. Eve gelince cumartesi için bir buluşma ayarlıyoruz. Tüm 8-C için. Tabi ben yemek yemekten başka bir şey yapamıyorum ki. Anne yemekleri çok özlenir derlerdi de inanmazdım. Doğruymuş. Cumartesi günü buluşuyoruz. O gün buluşacağımız kafeye giderken üzerime çiçekli mini elbisemi giyiyorum. Çok ısrar eden Barışa da bir ‘‘SELFİE’’ pozuyla fotoğraf gönderiyorum. Şimdi biz sevgili olunca kıskançlık krizleri tutuyor beyefendiyi. Sonra eğlence ve veda vakti baloda hiç ağlayamamıştık bir güzel ağlıyoruz. Gece eve gelince Barış arıyor beni konuşuyoruz beni çok özlemiş. Pazar sabahı güzel bir kahvaltı yapıyoruz ardından da güzel bir yolculuk. Ve Çanakkale’deyiz!
Güneş batarken varıyoruz Barış karşılıyor bizi yanında Can var ha bir de Yağız. Gökberk gelmemiş. -Can Lara’nın erkek arkadaşı, Yağız da İnci’nin. Erkekler anlaşmış bizi dondurmacıya götürüyorlar. Yolculuk nasıldı falan diye soruyorlar aslında onarın amacının bizim ortak cumartesi akşamki parti olduğu çok bariz ortada ama biz çaktırmadan devam ediyoruz. Dondurma yerken Gökberk geliyor. Ada’nın gözleri parlıyor. Biraz yürüyoruz ardından yurdun önüne geliyoruz. Küçük bir vedalaşma onlar gidiyorlar biz de odalarımıza çıkıyoruz. Hemen herkes telefonlara sarılıyor erkek arkadaşlarına mesaj yazıyor e tabi ben de yazıyorum. Barış arıyor beni camdan bakmamı söylüyor. Daha yarım saat önce buluşmuşken çağırmasını anlamıyorum ama bakıyorum. Elinde bir demet çiçek... şaşırıyorum haliyle. Çiçekleri almak için hemen yemekhaneye iniyorum camdan aldığım çiçeklerle yukarı çıkıyorum. Ve kocaman bir demet gülüm oluyor hepsi kıpkırmızı. Hemen bir şişeye koyuyorum onları, kızlar kıskanıyorlar hemen herkes birer mesaj atıyor sevgililerine tabi benim böyle bir derdim olmuyor. Biraz daha bağlanıyorum ona, biraz daha seviyorum onu. Sabah okula gidiyoruz sallana, oflana, puflana. Okul kapısında beni bekliyorBarış, koşarak sarılıyorum ona teşekkür ediyorum. Sınıfa el ele giriyoruz. Ders edebiyat -en çok sevdiğim ders- yazı yazdırıyor Zehra Hoca sonra okutturuyor ben kanser hastası birinin gözünden anlatıyorum hayatı öyle yazıyorum sınıfta ben okurken ayakta alkışlanıyorum çoğu kişi ağlıyor. Bir artı alıyorum. Aslında ders hiç bitmesin istiyorum ama nafile ve ne kadar istemesem de teneffüs. Barış ile kantine iniyoruz ben kahve içiyorum o bir şeyler yiyor sonra yanımıza Lara ve Can geliyor. Muhabbet ediyoruz tam sohbetin en iyi yerine gelmişken zil çalıyor. Sınıfa çıkıyoruz sınıfta bir gürültü, herkes bir yere toplanmış sonra bir bakıyorum İnci yerde! Öyle bir çığlık atmışım ki herkes sınıfa üşüşmüş. Ada İnci’nin yanında ağlıyor. Bende tutamıyorum kendimi düşünsenize en sevdiğin insan yerde öylece yatıyor...
İnci’yi hastaneye götürüyorlar ben Ada ve Lara da onlarla gidiyoruz. İnci gece hastanede kalıyor bizde yanında kalıyoruz. Ziyaretçimiz hiç bitmiyor. Lara istemedi diye ailesine haber vermiyoruz. Yanımıza Yağız geliyor bir buket çiçekle beraber. Can, Gökberk ve Barışta tabi ki. -Gelirken bir paket çikolata, meyve suyu ve bir şişe kolonya almışlar-. Barış ve ben dışarı çıkıyoruz beraber hamburger yiyoruz- bu arada ilk baş başa yemeğimiz.- Neyse acele acele yiyoruz bizden sonra Can ve Lara, Gökberk ve Adada gidiyor. İnci artık iyileşiyor 2 gece hastanede kalıyor sonra yurda dönüyoruz. İnci’nin hastalığı bize çok şey öğretiyor. Artık öyle her şeye ağlamıyoruz ama ağlamak insanı rahatlatır. AĞLAMAK GÜZELDİR!!!