~ SUDE'YE ÖZLEM ~
Çok sevende gider bazen. Sebebsizce ve sessizce. Bir insan seviyorsa neden gider ki? Defalarca sorarız bu soruyu kendimize. Hep bir cevap ararız ama aradığımızla kalırız. Bulmak için her ne kadar çırpınsakta bulamayız. Giden gider ve biz sadece arkasından bakarız. Elimizden başka bir şey gelmez çünkü. Kal demek isteriz ama diyemeyiz. Zaten gidiyorsa kal desek ne değişir ki? Bana göre hiçbir şey. Kendimi bildim bileli, hiçbir gidene kal demedim. Çok demek istedim ama desem de giden için bir anlam ifade etmeyeceğini biliyordum hep. Zaten kal dememizi istediği için mi gider bir insan? Öyleyse bizde ki değerini ölçüyor demektir. Bu onlara her ne kadar doğru gelse de koskocaman bir yanlış. Ve o yanlışın içinde biz de varız.
Kal demeyi çok istedim ama zaten benim yüzümden gitti. Gitti ve acısı bende kaldı. Tek bir kelime yüzünden yaşadıklarımızı ardında bıraktı. Beni hiç tanımıyormuş gibi davrandı. Gitti ve ardında onun için atan bir kalp bıraktı. O sadece gitti. Gitmek istemiyorum dedi ama gitti. Zaten en önden gidenler değil miydi seni hiç bırakmayacağım diyenler? Öyleydi.
'Çok yakında kavuşmak üzere Fatih Aykan!'- İki ay sonra-
"Evet kızım az kaldı, OLACAK!"Git gide hırslanan bir ben ve yanımdan hiç ayrılmayan annem. Tam üç haftadır her gün hastanede olmayı başarabilen bir kızım ben. Asla pes etmedim. Asla da pes etmeyeceğim. Çok yaklaştım. Az kaldı. Çok az kaldı. Yavaş yavaş adım atmaya başladım sonunda. Hissedebiliyorum. Evet doğru, bacaklarımı hissedebiliyorum. Çok fazla yürüyemiyorum ama şimdilik adım atmakla yetiniyorum. Çünkü kendimi çok yormamalıyım. Bu bile yetiyor bana. Yere basabiliyorum. Ayaklarımın yere değdiğini hissedebiliyorum. Bir an olsun vazgeçmek nedir diye düşünmedim. Hep daha iyisine odaklandım ve sonunda başardım. Ayağa kalkacağım dedim ve kalktım. Bu da benim zaferim olsun o zaman.
Tedavimin son bulmasıyla birlikte arabaya doğru ilerleyemeye başladık. Yavaş yavaş adımlar atarak. Nihayet arabaya bindik ve eve doğru yola koyulduk.
"Kendini nasıl hissediyorsun canım?" dedi annem bir tebbessümle.
"Biraz yorgun ama aynı zamanda da çok mutluyum."
"Mutlu olmana sevindim. Uzun zaman sonra seni böyle mutlu görmek çok iyi."
Haklıydı. Uzun zaman sonra ilk defa böyle mutluydum. Aylardır içimde hep yarım kalan, kendimi suçlu hissettiren duygularla uğraşıp durdum. Ama ayağa kalkmamla birlikte kendimi mutlu hissetmeye başladım. Tam arabanın içinde yaşadıklarımla ilgili düşüncelere kapılacakken arabanın durduğunu hissettim. Ne çabuk geldik eve?
Arabadan önce şoförümüz sonra da annem indi. Kapımı açtım ve annemden destek alarak evin kapısına doğru ilerledim. Kapının açılmasıyla birlikte gözlerimin tamamıyla açılmasıda bir oldu. Her yer özenle süslenmiş ve en sevdiğim şarkı açılmış. Salona doğru adımlar atmaya başladım. Annem bir an olsun bırakmıyordu kolumu. Sonra döndüm ve sordum."Anne ne oluyor?" bana baktı ve gülümsedi. Sonra da kafasını mutfağa çevirdi.
"SÜPRİZ!" Bu..bunlar... İnanamıyorum! Pelin'le, Miray! Burdalar. Her geçen saniye heyecanım daha çok artmaya başladı. Gözlerim doldu. Pelin'in elinde pasta vardı. Miray koşarak gelip bana sarıldı.
"Çok özledik seni. Daha fazla dayanamadık ve geldik." dedi sarılırken. Bir an kemiklerim kırıldı sandım. Ama çok özlediğim için sarılmayı asla bırakmadım.
"Kıskanıyorum ama! Bana sarılmak yok mu?" dedi Pelin ve elindeki pastayı anneme vererek yanıma gelip, sımsıkı sarıldı. "Çok özlemişim seni kıvırcık!" deyip sarılmayı bıraktı. Üzerimdeki şok etkisini hâlâ atlatamadım bile. Bir rüya sandım ama kendimi gerçek bir sahnenin içinde buldum. Hayatımda bana yapılan en güzel süpriz diyebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜSME AŞKA
RomanceAynı günde hem geleceğe yeni bir adım atarken hem de o adımla yere çakıldım. Daha yürüyemiyorken ona koşmayı seçtim ben. Önümdeki yolları bilmeden gittim ona. Bilmiyordum beni neler bekleyeceğini. Öğrendiğimde yeniden nasıl düşeceğimi. "SÖZ VERİYOR...