Yıkık ve hissetmeyi reddeden bir kalbe sinmiş nefret ilikleri kurutacak kadar, bu kalbe yaşamı bahşeden nefes çarptığı bıçağı bileyecek kadar güçlüdür. Nefreti öldürdüğü bedenin kanına sızan herhangi bir katil de bu kurala dahildir. Bir fark ile: katiller bıçaklarındaki bu bilenmişliği kullanabilir, böylece nefret cesedin kanına sızar ve katilin ellerine sıçrayan bu karışım olur. Bir katile en çok haz veren de işte budur.
Odadan içeri süzülen ışık ve kahkaha sesleri aldığı yolda boğuluyor, duvarlara sinip bilincime çarpıyordu. Gözlerimi araladığımda pencere açıktı, boğaz bütün güzelliğiyle boydan boya pencereyle manzarayı süslüyordu. Bacaklarımı örten ince örtüden kurtulmak için ittirdim, yine de soğuk tüm hücrelerimi uyarıyordu. Saçlarım yüzüme yapışmıştı. Damağıma çökmüş susuzlukla gözlerimi araladım ve yavaşça gözlerimi açarken yanaklarıma zırh gibi çökmüş kirpiklerimi gördüm. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırınca görüntü netleşti, koridorun zeminine yansıyan ışığı farkettim. Kaşlarımı çattım, omuzlarımın üzerinden baktığım yerden bakışlarımı çekerek ayağa kalktım. Çıplak ayaklarım soğuk zemini adımda katetti ve odanın kapısına yaklaştım. birkaç Ya bugün hava kapalı ve kasvetliydi ya da saat oldukça erkendi. Odamın aralık kapısını yavaşça açtım bir üst kata- çalışma odası, spor odası, misafirler için yatak odası, ufak bir içki mahzeni, çamaşır odası bulunurdu- giden merdivende ayak sesleri duydum. Babam sabah sabah mahzene çıkacak değildi, çalışanımız yatılı da değildi; yani çamaşır odası ihitmali de yoktu. Pozan muhtemelen spor odasında yürüyüş yapıyordur diye düşündüm." Pozan gürültü yapma git uyu. Erken değil mi? " periyodik sesler tekrar başladı ve duvarlara sinip boğuklaşmaya başlayan sesler tekrar berraklaştı.
" Andaç ben geldim!. Uyandırdığım için üzgünüm. " İrem koşarak yanıma geldiğinde dudağımın yanı hafifçe kıvrıldı. " Babam dün bahsetti ama bugün olduğunu bilmiyordum. "
" Naber! " dedi her zamanki neşesiyle. Uçları platine yakın omreli saçları omuzlarının birkaç parmak altındaydı. Gözleri her zaman ışıldardı.
" Üniversite nasıl? " dedim ilgili gözükmek için çaba sarfederek. Dudaklarım susuz kalmış çöl toprağı gibi çatlamıştı.
İyice çukurlaşmış gamzesini gösterdi" Süper bir arkadaş ortamı var Andaç. Tabii değişir okuluna da bölümüne göre de. " dedi. "Sınava hazırlanırken okula uğruyor musun? " dedi konuyu bana yönelterek.
" Hayır, sürekli evdeyim. " dedim alt katın merdivenlerine yönelirken. Babamın sesi duyuluyordu. " Haftanın dört günü özel ders alıyorum. Okula gitmek zaman kaybı. "
" Ben de gitmemiştim, evet." İrem benden iki yaş büyüktü, ingiliz edebiyatı okuyordu.
Aşağı indiğimizde Pozan mutfaktan fındık ezmesi ve bal ile çıkıyordu. Saçları dağınıktı, alnını nerdeyse tamemen kapatıyordu. Düşük bel eşofmanının üzerinde siyah sporcu atleti vardı. Babam ise Zafer Beyle masada oturuyordu. Zafer Bey kafasını hafifçe sola çevirdi. Kır saçlıydı, kirli sakalı yüzünü tutuyoedu.mÖzellikle babamın grileşmeye yeni başlamış saçlarının yanında. Bize bakarak hafifçe gülümsedi ve " Bulmuşlar yine birbirlerini." dedi.
" Hayret Andaç; nasıl erken kalkabildin hem de saat beşte? " Babam eliyle masayı gösterdi. " Gelip yemek yiyin. İrem bir hafta burda. Çalışanımız yedi buçukta gelir, bugün kahvaltıyı oğlum hazırladı.
" Belli, " dedim kaşlarımı çatıp elimdeki çatalla domateslerle oynarken. Çatala kocaman domates dilimlerinden bir tane batırdım ve Pozan' a gösterdim. " Pozan bu ne biçim domates? "
Kaşlarını çattı ve alaycı bir şekilde güldü. Kahverengi gözleri büyüyen göz bebeğiyle siyahlaştı. " Baba görüyor musun hiç hakaret etmedim. "
" Aferin benim uslu oğlum. " dedi peçeteyle ağzını silerken. " Bir hafta idare et kızları. E zaten Andaç da sınava girecek o sürede, kavga etmezsiniz sınavdan önce. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİN ESİRİN
RomanceGözlerine hep içine attığı çaresizlikleri birikmişti. Yorgundu. Kirli sakalı yüzünü kaç gündür tutuyordu? Elmacık kemiklerinin üzerine gerilmiş derisi bu kadar ince miydi? Sırtımı yasladığım duvar alçısız mıydı? Dişlerini dudaklarına geçirmiş bakıy...