Saate baktığımda aceleyle yataktan fırladım. Saat on ikiyi geçmişti. Yatağımı toplayıp hemen yeni bir tişört ve dünkü lacivert pantolonumu giydim. Mutfağa gidip hızlıca bir şeyler atıştırdım. Bir de kitapevinde olmalıyım. Bulaşıkları yıkayıp yerlerine yerleştirtim. Dışarısı güzel gözüküyor, bu yüzden sırtıma bir şey almadan çıktım.
Tahmin ettiğim gibi bugün de hava sıcak. Güzel havanın keyfini çıkarmak için adımlarımı yavaşlattım. Kitapevinin duvarına yaslayıp Lisa'yı beklemeye başladım. İçeri girmek istemiyorum. Luke'un ya da Bay Calloway'in suratını görmek de istemiyorum.
Tahminen yarım saat geçmişti. Kapının önünde bir o yana bu yana dönüp duruyordum. Neden her seferinde geç kalıyor bu kız? Cam kapının açıldığını belirten çan çalınca başımı kaldırıp kapıdaki şahsa baktım.
"Jason, sen burada mıydın? İçeri gelirsin sanıyordum." Kolları dirseklerine kadar, mavi bir tişört ve açık mavi bir jean giymişti. Saçlarını aşağıdan bağlamış. Sırtında da siyah minicik bir çanta.
"Muhtemelen yarım saattir buradayım."dedim kırgın bir sesle.
"Üzgünüm, kitapları inceliyordum."dedi baş parmağıyla arkayaı göstererek. "Eh, gidelim o zaman." Kapıyı kapatıp tek basamaktan inip yanıma geldi.
Yürümeye başladık. Nereye gittiğimizi bilmiyorum. O biliyormuş gibi görünüyordu.
"Nereye gidiyoruz?"diye sordum.
"Sürpriz, söylemem."dedi neşeli bir sesle.
"Ah, bir de sürprizimiz eksikti."diye mırıldandım ama duymamıştı bile. Yolun karşısına geçip sağa döndük. Hiç konuşmadan yürüdük. Bileğimden tutup çekiştirmeye başladı.
"Hadi gel." Bir süre koştuk. Sonunda Bay Dondurma'nın Binbir Çeşit Dondurmacısı'nın önünde durduk.
"Dondurma mı yemek istiyorsun?" İçeride kır saçlı, göbekli bir adam ve oğlu olduğunu düşündüğüm benim yaşlarımda sarışın bir oğlan vardı.
"Ho-hoo"Adam aynen Noel Baba gibi garip bir ses çıkardı. "Bay Dondurma'nın Binbir Çeşit Dondurmacısı'na hoşgeldiniz. Ne çeşit dondurma istersiniz?" dedi dondurma kaşığını sallayarak. Lisa parmaklarının üstünde yükselerek dondurma çeşitlerine dikkatle baktı. Benim boyum zaten uzun. Onlarca dondurma kabı bulunduran buzdolabına baktım. Dondurmaların aromaları kapların üstündeki plastiklerde yazıyordu. En baştaki dondurmalar gayet normaldi: Vanilyalı, çilekli, kakaolu, çikolata parçacıklı, limonlu... Ama alttaki kaplar: Karpuzlu, muzlu, naneli, maydanozlu, tarçınlı, patlıcanlı, yumurtalı... Iyyk, yumurtalı mı? Ben dolaptan uzaklaşırken Lisa hala karar verememişti.
"Hmm..." Umarım yumurtalı olanı seçmez.
"Benn... İki top... Limonlu alayım." Oh, iyi bari, limonlu o kadar mide bulandırıcı değil.
"İyi, bana de iki top limonlu." Adam iki külah çıkardı. Dondurma kaşığı açık sarı renkli dondurmanın üzerinde kaydı. Dondurma öyle rahatlatıcı bir şekilde yuvarlak bir şekil alıyor ki. İki topu ilk külaha koydu. Külahı Lisa'ya uzattı.
"Buyrun küçük hanım." Diğer iki topu da külaha koyarken elimi cebime attım. Ama cebim bomboştu. Ben gerekli olmadıkça yanımda para taşımam. Şuan olduğu gibi. Olmaz, dondurmayı alamam.
"Ben. Vazgeçtim, almayacağım." Lisa soran gözlerle bana baktı.
"Olmaz Jason, mutlaka denemelisin." Dondurmacı dondurmayı bana uzattı.
"Hadi al. Emin ol beğeneceksin." Utana sıkıla dondurmayı aldım. Lisa da para ödedi. Tekrar yürümeye başladık.
"Şeyy, benim. Yanımda para yoktu. Olsa öderdim. Gerçekten." Durup Lisa'ya döndüm. O da durdu.
"Önemli değil Jason." Omzunu silkip yürümeye devam etti.
Bir süre yine konuşmadık. Ama ben nereye gittiğimizi merak ediyordum.
"Nereye gidiyoruz?"
"Sabret, geldik sayılır."Yolun sonuna geldiğimizde ikimizin dondurması da bitmişti ve karşımıza en az iki metre uzunluğunda bir duvar ve bir birde kapı çıktı. Kapının üstündeki tabelada "Saklı Orman" yazıyordu. Küçükken buranın önünden birkaç kez geçmiştim. İçerisi çok karanlık ve ürkütücü göründüğünden hemen de uzaklaşırdım.
Dışarıdan içerisi küçük görünüyor ama içeri girince şaşkına dönüyorsunuz. İçerisi gerçekten karanlık. Cam ağaçları kocaman ve güneş ışınlarının tamamını engelliyor. Yol ikiye ayrılıyor, ortada yine ağaçlar. Banklarda oturan insanlar, biaikletliler. Ara ara bisiklet kiralama yerleri. Esen rüzgarla ürperdim.
"Ee, nereye oturalım?"
"Daha gelmedik."dedi Lisa ve bileğimi kavrayıp beni sürüklemeye başladı.