1.Bölüm

49 5 5
                                    

Genç kız muayene edileceği odaya geldiğinde doktorun gelmesini bekliyordu.  Ayak bileğindeki ağrı gittikçe artarken oturduğu sedyede yatar hale geçti. Nasıl olmuştu da  merdivenin son basamağını görememişti? Birde bu doktor nerede kalmıştı ki? Kulağında hissettiği ıslaklıkla ağladığını anlaması geç olmamıştı. Hep böyle olurdu işte ne zaman acı çekse haberi olmadan gözünden o yaşlar süzülüverirdi. Kapının açılmasıyla doktorun geldiğini anladı fakat çektiği acıdan dolayı gözlerini sımsıkı kapatmıştı ve açmayada niyeti yoktu. Genç adam sedyenin üstünde yatan kızı görünce gözlerine inanamadı. Hayal mi görüyordu ki? Yok canım ne hayali kız capcanlı karşımda işte diye düşündü. Ne duruyordu ki o zaman hemen yardım etseydi ya? Hemen harekete geçti o an. Koşar adımlarla gidip kızı muayene etti. Bu sürede genç kız ne gözünü açabiliyor karşısındaki kişiyi görebiliyordu nede genç adam heyecandan tek kelime edebiliyordu. Elinin tersiyle yanaklarını silen Yağmur bileğinde bir hareketlenme hissetmeyince  işlemin bittiğini anladı. Yavaş yavaş gözlerini açtı ki karşısında gördüğü adamla tekrar kapattı. Bu kadarı olamazdı. Ikisi şu an aynı üniversitede olamazdı değil mi? Yanlış gördüğünü sanıp tekrar açtı gözlerini fakat yine aynı görüntü vardı karşısında. Ona tebessümle bakan Güneş.

"S-sen napıyosun burda ya?" Neden açmamıştı ki gözlerini eğer açsaydı görecekti karşısındaki adamı. İzin verir miydi sonra hiç ona yaklaşmasına.

"Ben, bu üniversitenin hastanesinden eğitim alıyorum. Seni sormalı?" Güneş aklından geçenler için içinden bildiği tüm duaları etti.

Genç kadın yerinde huzursuzca kıpırdandı. Nasıl onun olduğu üniversiteyi kazanırdı. Zoraki şekilde gülümseyip cevap verdi. "Mimarlık Fakültesi'ni kazandım." İşte Güneş'in istediği olmuştu. Duaları kabul olmuştu. Duyduğu cevapla kalkıp karşısındaki güzelliğe sarılmamak için zor tuttu kendini. Gülümseyerek yerinden kalktı ve  kendine ait olan masaya doğru yürüdü. Yağmur ise onunla aynı odada bir başına kalmak istemediği için bileğindeki ağrıyı unutup hızla ayağa kalktı. Kalktı kalmasına fakat hissettiği acıyla ağzından histirik bir çığlık kaçtı daha sonrada sedyeye geri attı kendini. Güneş kızın ne yaptığını anlayamadan ağzından acı dolu nidayi duyunca oturduğu sandalyeden fırladı hemen.

"Yağmur ne yaptığını sanıyorsun? Ayağını alçıya almam gerekirken sen ayağa kalkıyorsun." Genç adamda biliyordu aslında kızın onunla aynı ortamda kalmak istememesini fakat başka çare yoktu. El mahkûm bileğini Güneş'e teslim etmek zorundaydı güzel kız.

Genç kız panik olmuştu. "Alçı mı? Hayır alçı falan istemiyorum o kadar kötü değilim ben." Aslında bi o kadar kötüydü Yağmur. Sadece onun kendisine dokunmasını istemiyordu.

"Demek sen kötü değilsin, bileğini çok fena burkmuşsun ve en az iki haftaya kadar ayağının üstüne basamazsın. Eğer alçıya almazsak bu bir ayı bulur. Bir ay okula gelmediğini düşünebiliyor musun?" Güneş  kızı neresinden vuracağını biliyordu. Okul, Yağmur için olmazsa olmazdı.

Bir ay mı? Bir ay okula gelmemek demek onun için büyük kayıptı, hele ki ilk senesinde. "Tamam ne gerekiyorsa yapabilirsin. Bir an önce iyileşmek istiyorum."

Alçı işlemi bitince ikiside rahatlamıştı. Birbirlerine bu kadar yakın olmak ikisi içinde çölde sıcaktan kavrulmak, okyanusta ise derinliklere çekilmek gibi birşeydi. Yağmur en yakın arkadaşı  Nahide'nin de yardımıyla eve geldiğinde onun sorularından kaçmak için hemen kendisini odaya attı. Ama biliyordu ki ne üzerindeki kıyafetleri tek başına çıkarabilirdi nede çok sevdiği arkadaşının sorularından kaçabilirdi. Saniyeler sonra odanın kapısından bakan Nahide içeri girmek için izin istiyor gibiydi. Aslında hiçbir izine gerek yoktu. Ikisi arasında böyle şeylerin önemi bile olmazdı ama şu an durum farklıydı ve Yağmur patlamaya hazır bir bomba gibiydi.

"Bitanem gelebilir miyim?" Nasıl kırabilirdi can arkadaşını Yağmur, tabikide yanında olmasını istiyordu. Usulca başını salladı.

"Her zaman demiyor muyum sana? 'Aşk tesadüfleri sever' diye. Tesadüfün bu kadarı Yağmur. Baksana çocukla aynı üniversiteye düştün. Üniversitenin ilk günüde onun kolları arasına."

Genç kız bu sefer sıkılmaya başlamıştı. Tesadüf olabilir miydi herşey? Ya da ortada gerçekten bir aşk? Kafasındaki düşünceleri yok etmek ister gibi başını sağa sola salladı. "Ya Nahide inan bana bende şaşırdım ama ben inanmıyorum böyle şeylere. Sıradan tesadüf işte." Diye geçiştirmeye çalışsa da karşısındaki genç kız oldukça akıllıydı ve yıllardır tanıdığı dostunun aklından geçenleri biliyordu. Hele ki tereddütle bakan gözleri yok muydu? Evet, evet kesin bu sefer bişeyler kafasını kurcalıyor diye düşündü.

"Canım, ben seni yalnız bırakayım biraz düşün sen. Ama lütfen artık gerçeği gör ve kaçma." Iki arkadaş birbirine sımsıkı sarılıp ayrıldılar. Nahide Yağmur'un geceliklerini giymesine yardım ettikten sorna odadan çıktı ve genç kızı tatlı düşünceleriyle bir başına bıraktı.

Aylar öncesine gitti Yağmur. Güneş'in onun elini tuttuğu güne. Okul çıkışı, okuldan çıkmış evine giderken önünün bir anda kesilmesiyle irkilmişti Yağmur. Karşısında kendisinden yaşça büyük bir adam görünce ne yapacağını şaşırmıştı. Bakakalmıştı Güneş'in gözlerinin içine. Genç adamda dayanamamıştı artık o kadar mesaja cevap vermeyince sevdiği kız, taşmış sabrıyla kızın karşısına çıktı.

"O kadar mesaja bir insan neden cevap vermez." Yağmur ilk başta hiçbirşey anlamadı. Aklı dersten başka birşey için çalışmayan bir kızın gözü dış etkenlere karşı kördü. Avalak avalak karşısındaki çocuğa bakarken Güneş dayanamayıp elini tuttu kızın ve kustu tüm içini.

"Aşığım sana Yağmur! Sabrım taştı, dayanamıyorum. Bu kadar mı körsün? Hergün peşindeyim, her an seni izliyorum. Ama bir kez olsun fark edilmiyorum." Güneş tüm bunları söyledikten sonra rahat bir nefes verdi. Verdi vermesine fakat karşısındaki kızda gram tepki görmüyordu. O Yağmur'dan bir tepki beklerken Yağmur usulca elini sımsıcak ellerin içinden çekti. Ve hiçbirşey söylemeden ardında daha hiç tanımadığı çocuğu bırakıp evin yolunu tuttu.

Geçmişe gidip tekrar o anları yaşamak onu hüzünlendirmişti. Hata mı etmişti ki?  Hayır, hata falan yoktu ortada. Senelerce hiç erkek arkadaşı olmamışken daha hiç tanımadığı bir erkeğe sırf aşığım dedi diye inanamazdı. Hem onun o sıralar çok önemli bir sınavı vardı. Hayalleri için çok fazla ders çalışmalıydı ki çalıştı da. Çok istediği hayaline adım adım yaklaşıyordu. Kendi kendine rahatsız oluyordu. Nahide'nin de dediği gibi acaba aşk tesadüfü seviyor muydu? Artık kabul etse iyi olurdu. Koskoca şehirde onunla aynı üniversiteye düşmek koca ve anlamlı  bir tesadüfden başka birşey değildi. Ya bundan sonra ne yapacaktı?

"Bu sorununda cevabını yaşayarak öğreneceğim anlaşılan. Allah'ım sen yardım et bana." Sesli sesli konuştuktan sonra derin düşüncelerle gözlerini yumdu.

Umarım beğenirsiniz yeni hikayem keyifli okumalar.

Güneş'e Tutuluş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin