Bir asırmış gibi gelen süre boyunca gözlerimiz birbirine kenetli kaldı gereğinden fazla o şekilde durduğumuzu fark edince yerimden kalkıp yatağa geri çıktım ve kızaran yüzümü saçlarımla gizledim. Altan'a bakmamaya çalışıyordum ama pek mümkün olmuyordu hareketlendiğini gördüm yataktan çıktı ve karşıma dikilip "Birde peşimde dolanmadığını söylersin." dedi. Yüzümü ona çevirdim tam ağzımı açıp yine bir şeyler geveleyecektim ki dudakları alayla yukarı kıvrıldı. Benimle eğleniyordu sesimi çıkarmadım ve yüzümü tekrar gizlediğimde dolaptan havlu alıp odadan çıktı.O gider gitmez kapıyı kapattım ve pencereden etrafı kontrol ettim yağmur azalmıştı gitmememiz için hiçbir sebep yoktu hızlıca odayı toplamaya başladım. Çok geçmeden Altan Ağa içeri geldi ve dolabın kenarında duran çantasını alıp "Konağa gidiyoruz." dedi. Sevincimi gizlemeye gerek duymadan işimi bitirdim ve mutfağa gidip önceden yıkadığım tabakları sepete yerleştirdim. Kapının açılma sesiyle irkildim ve yüzümü sesin geldiği yöne çevirdim Altan kapının eşiğinde kaşları çatılmış bir şekilde duruyordu. "Konağa gidiyoruz dediğimi hatırlıyorum."
Keyfimden bekletiyormuşum gibi davranıyordu sepeti elime aldım ve kapıya doğru ilerledim dışarı çıktığımda o da arabasına binmiş beni bekliyordu. Arabaya doğru koştum ön tarafa mı arkaya mı oturmam daha doğru olur karar verememiştim. Sonunda arka tarafa bindiğimde Altan kafasını bana çevirdi ve "Sen beni şoförün mü sandın?" her zaman ki gibi kaşları çatılmıştı ve sesi otoriter çıkıyordu.
İstemeye istemeye arabadan indim ve ön tarafa geçtim onunla iletişimim ne kadar az olursa o kadar sorunsuz bir yolculuk geçireceğimi biliyordum o yüzden sessizliğimi korudum ve konağa varınca anneme ne söyleyeceğimi düşünmeye başladım.
Gece boyunca yağmur yağdığı için yollar çamur olmuştu, yağmurlu gün sayısı az olduğu için yağmuru severdim ama gök gürültüsünden de bir o kadar korkardım. Kafamı cama yasladım ve gözlerimi kapattım aradan beş dakika geçmemişti ki Altan'ın telefonu çalmıştı. Gözlerimi araladığımda telefonuna uzandığını gördüm, telofonunu açıp konuşmaya başladı. Telofondakinin ne söylediği pek anlaşılmıyordu sesi ağlamaklı çıkıyordu Altan'ın tepki vermesini bekledim ama o konuşmadı telefondaki de sessizliğini koruduğunda Altan telefonu kapatıp torpido gözüne fırlattı.
Bakışları beni bulduğunda gözlerinde gördüğüm şeyle içim ürperdi, endişe dolu gözlerle bakıyordu bundan ne çıkarmam gerekiyordu bilmiyorum ama iyi bir şey olmadığı kesindi.
Kaşları çatılmıştı bunu genelde sinirliyken yapardı ama bu sefer tuhaf hissettiriyordu onunla başbaşa konağa gitmek zaten beni geriyordu üstüne de bakışlarındaki o garip hava beni ürkütmüştü. Arabayı daha hızlı sürmeye başladığında yerime sindim ve tek kelime dahi etmedik. Hızlı sürdüğü için çok geçmeden varmıştık aceleyle arabadan inip konağa girdim, Altan'la armızdaki mesafeyi arttırmaya çalışıyordum ama o hemen arkamdan gelmişti. Konakta bir hareketlilik vardı ama kimse konuşmuyordu, içeri girdiğimde bana doğru dönen bakışlar gözlerimin içine bakamıyordu ya da bana öyle geliyordu. Gözüm kalabalığın içinde Hamide Teyze'yi buldu iç çektiğini gördüm sanki nefes alamıyor gibiydi. Kötü bir şey olmuştu ve ben öğrenmeye korkuyordum ürkek adımlarla kalabalığa doğru yaklaştım.
Yerde gördüğüm kan lekeleriyle olduğum yerde kalakaldım ne olmuştu burada, kimin kanıydı bu? Altan kalabalığı aşıp telaşla bir şeyler söylediğinde Rezan Hanım'a bir şey olduğundan şüphelenmeye başladım.
Bir an önce annemi bulup ne olduğunu öğrenmeliydim şu an ona çok ihtiyacım vardı. Elimdeki sepeti yere bıraktım ve kalabalığa bir kez daha baktım annem burada değildi bu yüzden mutfağa doğru gittim. Burada değildi hızla odaya doğru döndüm ve kapıyı açtım burada da yoktu sıkıntıyla kendimi yatağa attım. Kötü şeyler düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi, dışarı çıkıp annemi sormak da istemiyordum yerimden kalktım ve dolabı açtım çantası yerindeydi bir yere gitmemişti. Ellerimi sıkıntıyla saçlarımın arasına geçirdim çok endişeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ #Wattys2019
RomantizmDicle, yapraklarını teker teker düşüren sonbahar ağacı gibi sonunda yine kendisiyle başbaşa kalmıştı . Yalnızlığın kıyısında kaybolmuşken fark etmeden tutunduğu bir liman onun tek sığınağı olmuştu. Artık kaybedecek çok şeyi vardı. Onun en de...