BÖLÜM - 1
Yağmur damlaları karşı binadaki balkon demirlerine çarpmaya başladı. Düşen her bir damla etrafa yayılırken balkona çıkan kadınla göz göze geldiğim için bakışlarımı kaçırdım. Kurumak üzere balkona astığı çamaşırlarını yağmur ıslatmasın diye toplamaya başladı büyük bir telaşla. Bakışlarımı önümdeki sınav kağıdına odakladım.
Bina yüksekliği 3 metre olan, pencerenin bir kanadı açılmış, köşede bir koltuk, önünde puf, yanında sehpa üzerinde vazo ve küllük, yanında ayaklı aydınlatma, ortada bir kilim ve kilim üzerinde iki terlikten oluşan bu mekanı çiziniz. Böyle sınav mı olur dediklerinizi duyar gibiyim ama mimarlık okuyunca bu tip sorular hayatınızın parçası oluyor ne yazık ki.
Kalemi aldım ve belli orantıları hesaplamaya başladım. Daha önce buna benzer bir sürü örnek yaptığım için çok zorlanmadım. Biraz cetvel yardımıyla çizimi fena değil durumuna getirdim. Mükemmel olmasa da vizeyi geçmek için yeterliydi. Çizimi bitirir bitirmez Zümra hocaya verdim ve çantamı alarak sınıftan çıktım.
Fakültenin labirenti andıran koridorlarında yürürken telefonum çalmaya başladı. İçine adeta dünyaları tıktığım Gucci marka çantamda durmadan çalan telefonu aramaya başladım. Göründüğüm gibi zengin biri değilim. Annem halkla ilişkiler uzmanı. Aslında daha çok zengin iş adamlarıyla ilişkiler uzmanı. Kendimi bildim bileli her haftasonu farklı biriyle iş yemeğine çıkar ve o gece eve gelmez. O zaman ki aklımla anlayamıyordum tabii.
Büyük uğraşlar sonucu telefonu buldum. Arayan Aslıydı. Aslı benim en yakın arkadaşımdır ve aynı zamanda 2 yıldır aynı evi paylaşıyoruz. Daha fazla bekletmeden telefonu açtım. "Hele şükür Derin. Niye geç açıyosun? " Aslı'm ya merak etmiş beni. "Telefonu çantamdan zor buldum Aslı."
Bir yandan yürürken bir yandan da söylenmemesi için dua ediyordum. "İçine lazım olur diye gerekli gereksiz her şeyi atarsan böyle olur işte." Ah klasik aslı... "Of aslı bir kere de söylenme lütfen." Derin bir nefes alarak ağzındaki baklayı çıkardı. "Tamam tamam, bak sana ne diyeceğim. Bu gün vizeler bitiyor, bence bunu kutlayalım." Vize yorgunluğuyla bir iki bira ne güzel olurdu. "Süper fikir nereye gidiyoruz?" Aklımı okurmuşcasına " Yeni açılan bara gidelim mi? Herkes oraya gitmeyi planlıyor. Hem bir sürü yakışıklı erkekler de vardır." dedi gülerek. En iyi arkadaş böyle olur işte.
Aslı deli dolu, sarı bukleleriyle oldukça güzel ve biraz da yırtık bir kızdır. 2 yıldır tanışıyoruz ve bu güne kadar hiç aşık olmamış. Aşka inanmıyor ve duygusuz sekse destek verenlerden. Ayrıca doğum kontrol haplarına tapıyor. Ona nazaran ben daha uslu bir kızım. Omuzlarımdan biraz uzun, koyu kumral saçlarım ve saçıma göre daha açık olan tenim var. 1.70 boyuma rağmen balık etli görüntümü çok sevmesem de güzel kategorisine giriyorum. Daha önce kimseyle yatmadım ama fiziksel olarak yakınlaştım. Bekaret benim için kutsal bir şey ve ilk sefer özel olmalı.
"Tamam bakalım eve gidince konuşuruz." dedim ve telefonu kapattım. Şimdiden ne giysem diye düşünmeye başladım bile.
Telefonu kapatmamla birine çarpmam bir oldu. O kadar sert çarpıştık ki dengemi kaybedip yere düştüm. Telefonumla çantam da yere savruldular. Olayın şokuyla çantamdan dökülen eşyaları toplarken bir el koluma dokundu. "Ayaklarını yerden kestim sanırım. Bu kadar heyecanlanacağını bilsem önceden haber verirdim."
Kafamı kaldırıp kalbimi yakan bu sesin sahibine baktım. Beni hapseden koyu gözlerini tanımam uzun sürmedi. Öperken tadına doyamadığım dudaklarını, sinir etmek için bozduğum yumuşacık saçlarını nasıl unutabilirdim ki. Hele kokusu, hafızama kazınmış bir kere.
Hayır olamaz. Bu bir rüya olmalı. Beni terkedip giden çocukluk aşkımla fakültenin koridorunda çarpışmamalıydım. Bir gün karşılaşıcağımızı biliyordum ama böyle olmamalıydı. Hızla ayağa kalktım. Tam yoluma devam edicektim ki önümde durdu. Gözlerine bakmak istemiyordum. Ona o kadar kızgındım ki. Gözlerim dolmaya başladı ama ağlamamalıydım. Göz yaşlarımı geri yolladım ve sert çıkması umuduyla "Önümden çekil." dedim.
Yüzüne çarpık bir gülümseme yayıldı."İnsan çocukluk aşkını böyle mi karşılar? Beni gördüğüne sevinmedin mi yoksa?" Yüzünü alaycı bir ifade kapladı. Hayal kırıklığına uğradığımı hissettim. Ne bekliyordum ki. Bana sarılıp özür dilemesini mi? Nefret dolu bakışlar atarak "Senden nefret ediyorum Alaz." dedim. İsmini sesli söylemek biraz garip hissettirmişti. Eskiden sarılmaya doyamadığım insana çok uzaktım şimdi "Bir zamanlar bana deli gibi aşık olduğunu unuttun galiba."
Ne sanıyordu bu çocuk kendini. Bu özgüven nereden geldi böyle. Ama her şeye rağmen haklıydı, deli gibi aşıktım. "O zamanlar terkedip gideceğini bilseydim inan aşık olmazdım, hem bu karşılıklıydı." Ah lanet olsun. Neden böyle bir şey söyledim ki. Sadece sussam ve yoluma devam etsem olmaz mıydı sanki. "Belki de hala karşılıklıdır." Aman Allah'ım ne diyor bu çocuk. Karşısında eridim adeta. Hemen kendime gelmeliydim. Sert ve buz gibi duvarlarımı yeniden inşa ederek "İşim var. Seninle vakit kaybedemem. Şimdi çekil önümden." dedim.
Onu hızla ittim ve yürümeye başladım. Arkamdan seslendiğimi duydum. "Bende seni özledim Lavinya."
**Herkese merhaba. Bu benim ilk hikayem ve çok heyecanlıyım. Çok büyük hedeflerim yok. Bir tane okuyucum olsa bile seve seve yazacağım. Baştan sona kadar kurgulanmış bir hikayedir. Ara sıra geçmişe gidip bazı sırları açığa çıkaracağız. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVİNYA ❄
ChickLitBu gidişleri neye borçluyuz? Neden sadece gidişe alınır biletler? Dönüşü yok mu bu aşkın? Bir yandan nefret ve hırs, diğer yandan aşk ve şehvet.. Hangisi daha üstün? Peki ya işin içine intikam girerse? Her şeyi alt üst edebilir mi?