DOLANDIRICI - Tek Bölüm

14.8K 976 243
                                    


BİLGİLENDİRME... 

Hikayeyi okurken kelime cümle sorunları ile karşılaşan arkadaşlar ekran yenilemesi, dil tercihi gibi şeyleri denesin lütfen. Çünkü iki kez kontrol ettim, eklediğim halinde hiç sorun gözükmüyor. (Diliniz İngilizcede falan kalmış olabilir. Önceden de benzer sorunlar yaşanmıştı)




"Torun, aldıkların ağır olursa taksi tut."

"Olur, anneanne."

Kulaklarına inanamıyordu. Anneannesi hiç tanımadığı birine torun diyordu. Bir an durdu. Emin miydi, anneannesi miydi? Acele karar vermeden önce cep telefonundaki eski bir fotoğrafı açtı. Evet, oydu. Sadece biraz daha yaşlı, biraz daha kilolu, biraz daha beyaz saçlıydı. Annesinin genetiğini kimden aldığına gözleri ile şahit oluyordu. Yetmiş iki yaşında biri için çok iyi gözüküyordu. Tabii o ayağındaki alçı olmasa daha da iyi gözükebilirdi.

Anneannesini ilk kez kanlı canlı olarak görüyordu. Gerçi ilk karşılaşmada bir başkasına torun diyen bir kadın beklememişti. Annesi ile küs olan kadının bu genç kız tarafından kandırılmış olması mümkün müydü? Neden olmasın? Yaşı ilerledikçe belki yanında birileri olsun istemiş, bu açıkgöz de rahatlıkla oyun oynamış olabilirdi. Yine de bu kabul edilir şey değildi.

Polise haber vermeyi düşündü. Sonra, saçmalama Tuna, diye kendini azarladı. Ne diyecekti? Anneannem bir genç kıza torun diyor. Bu kızı tutuklayın mı? Karakoldan kovulacağını düşünüp bahçe kapısından çıkıp. Tuna'nın durduğu yerin ters istikametine yürüyen genç kıza baktı. Kot pantolon, bol penye tişört ile alışverişe gitmesi çok normaldi. Kotunun dar kesimi göze hoş geliyordu. Siyah saçlarını tepesinde toplamış, iki üç tutam saç isyan edip topuzdan kurtulmuştu. Kollarında ve kulaklarında takı görememişti. Acaba anneannesinin parasını falan çalıyor muydu? Belki de çalmıyor, hakkıymış gibi söyleyerek alıyordu. Anlayacaktı. Şüpheciliği ile hata yapmak yerine neyin ne olduğunu anlamak için önce biraz izlemeli, bilgi almalı ve gerekirse suçüstü yapmalıydı. Yine başını sallayıp kendine güldü. Polis değildi... Suç üstü yapmayacak, gerektiğinde polise ihbar edecek, yetkililere yaptırtacaktı. Buralara polis mi jandarma mı bakıyordu acaba? Öğrenilecek yeni bir noktaydı. Sonraya bıraktı.

Yürüyerek uzaklaşan genç kızın ardından kalçalarına bakmayı bırakıp az önce çıktığı kapıdan bir kez daha girdi. Nefis bir bahçeye girmişti. Anneannesinin durduğu tarafa bakınca az önce fark etmediği binaya takıldı gözleri. Nefis bir taş evdi. Çok büyük, çok bakımlıydı.

Annesinin elinde buralara ait hiç fotoğraf yoktu. Anlattıklarını biliyordu sadece. Geçmişten gelen tek fotoğraf anneannesi Dudu ile olandı. O sayede az önce gördüğü kadının kimliğini teşhis etmişti. Bahçe duvarlarının sınırları içinde iki bina daha gözüküyordu. Hepsi büyük olan binaların farklı işlevleri olduğunu düşündü. Birinin ön cepheden görünen hiç penceresi yoktu. Belki depo olarak kullanılıyordu. Etrafı inceleyecek vakti vardı. Artık içeri girmesi gerektiğine karar verip, iki yanında sardunyaların olduğu kapıya doğru yürüdü. Girdiği yerde küçük bir masa, üstünde bir dizüstü bilgisayar ve takvim vardı. Masanın arkasında oturan genç bir kadın, bir yandan ekrana bakıyor, bir yandan da kucağındaki yaşını asla tahmin edemeyeceği bebeğe yemek yediriyordu. Kendisini görünce toparlanıp gülümseyerek hoş geldiniz dedi.

"Hoş buldum. Boş odanız varmış sanırım."

"Evet, var."

Kimliğini uzatırken bir yandan da kendisine dikkatle bakan bebeğe gülümsedi. Yemeğin bir kısmı yanağında kalmıştı.

DOLANDIRICI - Tek BölümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin