YUMOOOŞŞ

342 17 11
                                    

Multimedya:Yumoş

Bugün ki planımda Doruk la lunaparka gitmek vardı. Nerden buluyordu böyle fikirleri. Çocuk resmen bana eziyet ediyor du ya ben üşengeç takılmayı seviyorum bi kere. Ne giysem ki. Üzerime bir şeyler geçirdim ve aşağıya indim kahvaltı yapmadım çünki beyfendiyle kahvaltı yapıcakmışız düşününce Doruk'un çok konuştuğunu anladım. Kapının önünde siyah bir arabada siyahlara bürünmüş Doruk'u görünce ben şok ben iptal ben vefat. Siyah bir insana bu kadar yakışmamalıydı çocuk dünyanın dengesini bozmuş ya. Arabanın ön koltuğuna oturdum. Doruk kemerimi bağlamak için uzandığında kalbim yerinden çıkıcak gibiydi. Küçük bir kafenin önünde durduk. Küçük kafe dediğime bakmayın gayet lüks bir yer. Kahvaltımızı yapıp masaya bir ellilik bıraktık ve çıktık. Saat altıya kadar oyalanıp altıda lunaparka gidicektik. Saat altıya geliyordu. Yönümüzü lunapark a çevirdik. İndiğimizde Doruk'a yalvardım:
"Pamuk şeker alalım ne olur."
"Bu yaşta pamuk şeker mi yiyeceksin?"
"Ne varmış yaşımda canım."
"Sen az önce canım mı dedin?"
Gözlerimi büyüterek "hayır,sen yanlış duymuşsun."dedim. Uzun ısrarlar sonucu canım pamuk şekerime kavuştum. Hayatta en değer verdiğim şeylerden biri pamuk şekerdi.
"Nehir seni çözemiyorum."
"Hangi konuda?"
"Her konuda. Bazen asi bazen çocuk gibi oluyorsun."
Evet gerçekten de öyleydim. "Karakterim gereği adamına göre yerine göre davranırım da o yüzden. Bugün çocuksu kişiliğim öne çıkıcak buna alışsan iyi olur Dorki."
"Dorki mi?"
"Boşver açıklama yapmak istemiyorum." Biraz dolanmaya başladık bir oyun gördüm. Oyunda elinize bir tüfek veriyorlar o tüfekle karşıdaki ördekleri vuruyorsunuz. Doruk'un kolundan çekiştirip oraya getirmeye çalıştım. Çocuk kas yığını tabi getirene kadar anamla babam sırt sırta vererek ağladılar.
"Yine ne oldu Nehir?"
"Koş koş çabuk ol Dorki." Gülerek koşmaya devam ettik. Doruk'un eline tüfeği tutuşturup:
"Göster marifetini Dorki."dedim.
"Bu bana borçlu olduğun anlamına geliyor Nehir bedelini ödemeye hazırsan neden olmasın?"
"Ne istersen yaparım yeter ki bana karşıdaki kocaman tüylü kahverengi ayıcıgı al." Dedikten donra alt dudağımı aşağıya doğru sarkıttığımı fark ettim. Ceketini çıkarıp bana verdi. Aman Allahım o ne kaslar öyle gömleği kaslarını tamamen belli ederken oyunu unutup kaslarına odaklandım. Bütün ördekleri teker teker vururken 'haydi Doruk bunu başarabilirsin' diye bağırıyordum. Ördekleri vurduktan sonra ayıcığı bana verdi. Yani en azından ben öyle zannediyordum.
"Al bakalım ufaklık bu senin." Almaya çalışırken ayıcığı çekti.
"Bir bedeli var demiştim hatırlıyor musun?" Hatırlamaz olaydım.
"Hadi ama Doruk ver onu bana."
Elbette vericem yanağıma küçük bir öpücük kondurursan neden olmasın ki."
"Buna şantaj derler ya sen gıcıksın gıcık beni kullanıyorsun işte ayığınla sana mutluluklar dilerim Doruk."
"Hadi ama Nehir yalnızca küçük bir öpücük."
"Çok küçük ama." Parmak uçlarıma yükselip Doruk'un yanağına küçük bir buse kondurdum. Çocuğun boyu benden en az on santimetre uzundu. Bunu yaparken ne kadar da kızarmıştım bilemezsiniz.
"Söylesene Nehir neden bu kadar kızardın bu senin ilk öpücüğün müydü." Size kızardım demiştim ya şimdi daha kötü oldu patlıcan gibi morardım.
"Şey efendim ne demiştin sesin gelmedi seni duyamıyorum bir daha söylesen yine duymam boşuna kendini yorma."
Ağır adımlarla hızlı trene doğru yöneldik. Trene binip kemerlerimizi bağladık. Yumoşu da ortamıza koydum. Maalesef ona kemer bağlıyamadım sığamadık Yumoşcum acil diyete girmelisin tombişim. Tren yolculuğu başladı şimdi yukarıya çıkıyo iyi hoşta bunun inişi de var. Yukarıya çıkarken ne oldu biliyor musunuz? Ayyy yine ne oldu ya zaten hep ekşın bir taraflarınız rahat dursun kızsın sen kır dizini otur evde. Dedi Dürdaniye. Oooo ben de diyodum felaket tallalı nerde diye olum bak git sonun kötü olur seni Yumoşa yem ederim. Yumoş aşağıya düştü. Geldi ya felaket tellalı hepsi onun yüzünden.
"Yumoooşşşş"
"Nehir dur aşağıya düşeceksin  inince alırız." Size az öne çıkışın inişi de var demiştim ya işte tam da oraya gelmiş bulunmaktayız. Hani hızlı giden arabaların içindeki köpeğin dili dışarıya sarkar ağzı kocaman olur ya aynen öyle olmuştuk en azından ben öyle olmuştum. Kesin Doruk gülüyordu.
"Doruuuuuuuuuuuuk" bağırırken Doruk'a sarıldığımı farkettim ve ona can havliyle daha sıkı sarıldım. Doruk'un yüzünde alaycı bir bakış olduğunu tahmin edebiliyordum. Aşağıya indiğimizde görevli bana Yumoş'u uzattı. Yumoşa sıkı sıkı sarıldım. Doruk görevliye bir bakış attı. Ne bakışı attığını anlayamadım ama 'çıkışa gel' bakışını anımsatıyordu içimden okulda değiliz demek istesemde havayı bozmak istemiyorum.
"Doruk çarpışan arabalara binelim."
"Düş önüme başımın belası."
"Doruk ben senin başının belası mıyım?"
"Evet sen benim başımın tatlı belasısın." Sevinç dansımı yapmamak için zor duruyordum. Sevinç dansımı burada yapamazdım insanların bunu görmeye hazır olduklarından emin değilim. Bu genç yaşımda kâtil olmak istemiyorum. Çarpışan arabalara bindik. Doruk ve ben ayrı arabalara bindik. Aslında her zaman ki amacım kimseye çarpmamaktı. Sonuçta TÜRK olmak çarpışan arabalara binip kimseye çarpmamaktır. Ama bu sefer ki amacım olabildiğince Doruk'a çarpmak. Görünüşe bakılırsa onun amacı da olabildiğince bana çarpmaktı. Siren sesi çaldığında gaza yüklendim. Bir baktım ki Doruk'un arabası bir sürü kız arabası tarafından sıkıştırılmıştı. Anlamıyorum ki benim alnımda salak felan yazıyo da ben mi görmüyorum. Koş Nehir çabuk ol kas yığını elden gidiyor sonuna kadar arkandayım aslında çaktırma içindeyim. Her ne kadar sonunda saçma bir espiri yapsa da doğru söylüyordu Dürdaniyecim. Tabi bulmuşlar meteor gibi çocuğu bırakırlar mı? Peki ben bırakırmıyım saçmalamayın tabiki de hayır.
"Dayan Dorki geliyorum."diye bağırdım. Ve kalabalığa çarptım kalabalık puff oldu. Hepsi bir yana  dağıldı zafer benim dostlar. Çarpışan arabalara ayrılan süremizin de sonuna gelmiş bulunmaktayız.
"Ufaklık sen beni kıskandın mı?"
"Ne alakası var ben sadece oradan kurtulmak istemişsindir diye yardım ettim."
"Aslında gayet iyiydi ama." Bu sözünün üzerine bir tane geçirdim sırtına.
"Çok sert vurdun sen neymişsin be ufaklık."
"Boyuma bakma bir o kadar da yerin altında var."
"Çok korktum."
Saat gece on ikiye geldiğinde kafamı yastığa koydum ve kendimi derin uykunun kollarına bıraktım.

Bir bölümün daha sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Oy verip yorum yazarsanız beni çok mutlu edersiniz diğer bölümün bol kahkaha içerdiği ve bomba gibi geldiğine size şimdiden garanti verebilirim. Kendinize iyi bakın. SEVİLİYORSUNUZ...

VOTE+YORUM=İNANILMAZ MUTLULUK💛💛💛💛💛💛💛

Allahım Kurtar Beni: LiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin