Elizabeth Lauren Everdeen
"teşekkür ederim Cece. seni seviyorum" dedim ve telefonumu kapattım. bavulumu hazırlamak için dolabımı açtım. Bahamalar'a gidiyordum bu yüzden serin tutacak kıyafetlerimi seçtim.
tam üç saat sonra bavulum hazırdı. şakaklarımı ovalayıp saate baktım. 02:28
şimdi yapmam gereken tek şey güzel bir uyku çekip yarın sabah erkenden Bahamalar'ın yolunu tutmak olacaktı.
Justin Drew Bieber
yeni şarkımın kayıt işlemini hallederken Scooter odaya girdi. "Hey Bizzle!" "Hey Scooter!" dedim ve klasiğimiz olan bir işaret yaptık.
"herşey tamam mı?" diye sordu. "evet. sadece son ayarlamaları yapıyoruz." "güzel. çünkü.... bir dakika! kaç saattir uyumuyorsun sen?" diyerek gözlerimi inceledi.
yanımdaki masada duran su şişesini açtım. "Umm yaklaşık 30 saat" diyip suyu içtim.
"Ne!!" diye bağırdı. "oh adamım! kız gibi ciyaklama, zaten başım ağrıyor."
"30 saat boyunca uyumazsan başın ağrır tabii" dedi ve sözlerine devam etti. "herneyse bu kadar yorgun olduğunu bildiğim için sana mükemmel bir tatil ayarladım."
"Ne tatili?" diye sordum.
"Bir haftalığına Bahamalar'a gidiyorsun Justin. yalnız. yanında kimse olmayacak. buna elektronik eşyaların da dahil."
"Ne!" diye itiraz ettim. "yalnız gidiyorum bari telefonum yanımda olsun."
"Hayır. psikoloğun bu şekilde dedi. ayrıca gece hayatı, kızlar, alkol, sigara, mirihuana ve yarışlar da yasak."
"Oh Tanrım! bari yeni Bugatti'mi götürmeme izin ver." diye yalvardım.
"Ha-yır" dedi.
vücudumu ele geçiren sinirle deri koltuğa bir tekme attım.
"Lanet olsun! 20 yaşındayım ama hala hayatımı başkaları yönetiyor!" dedim.
"20 yaşındasın evet ama sen Justin Bieber'sın. Bunu sakın unutma" diye beni uyardı Scooter.
"İşte bu yüzden kendimden nefret ediyorum" diye tısladım.
"Herneyse uçağın yarım saat sonra kalkacak. hazırlan" dedi. kapıyı açtı. tam çıkacakken duraksadı.
"ailenin tatile gittiğinden haberi var. Selena'ya haber vermek için bunu kullanabilirsin" dedi ve bana bir telefon fırlattı. reflekslerim sayesinde telefonu havada yakaladım.
elimi cebime attım ve "gerek yok. kendi tele..." derken cebimde telefonumun olmadığını ve Scooter'ın elinde salladığını fark ettim.
"Bunu nasıl yaptın?" diye sordum. "meslek sırrı" dedi ve odadan çıktı. arkasından "sikiyim meslek sırrını" diye tısladım.
Selena'yla -her zaman olduğu gibi- en son tartıştığımızı hatırladım. Bu yüzden onu aramamaya karar verdim. çünkü ararsam tüm sinirimi ondan çıkarıp yine kalbini kırardım.
sesli mesaj atmaya karar verdim. neden bilmiyorum ama onunla vedalaşır gibi konuştum. en sonunda onu çok sevdiğimi söyleyip mesajı gönderdim.
montumu alıp odadan çıktım. aşağı inip temiz havayı içime çektim ve arabaya doğru yöneldim. Scooter arabanın bagajına valizlerimi yerleştiriyordu. tek başınaydı. işi bittikten sonra anahtarları bana attı ve "bir hafta boyunca araba süremeyeceksin. sen sür" dedi ve ön koltuğa oturdu. bu adam bazen bir hayli sinirlerimi bozuyordu.
arabayı çalıştırdığım an gazı kökledim. Scooter arabanın kenarlarından tutundu. "yavaşla Justin" dedi.
"unutma, bir hafta boyunca hız yapamayacağım. hem de ilk Bugatti'mi almışken" dedim.
gözlerini devirdi ve "sadece senin iyiliğin için uğraşıyorum" diye karşılık verdi.
"Lanet olsun Scooter! bu iğrenç bir tatil olacak" diye bağırdım.
"dediklerimi aklından çıkarma Justin! oradaki tüm gece kulüpleriyle konuştum. seni içeri almayacaklar. sadece bir büyükanne gibi bir tatil geçir. kıçını kır ve otur. biraz da düşün lütfen" dedi.
ani bir frenle yavaşladım. gelmiştik. havalanının V.I.P bölümüne girdim ve arabayı gelişi güzel park ettim. arabadan indim ve bagajı açıp bavullarımı aldım. Scooter çoktan sürücü koltuğuna geçmişti. "bu arada, özel jetin bakımdaymış. bu yüzden 18 kişilik bir özel uçaktan bilet verdiler" dedi ve bileti uzattı. hiçbir şey demeden aldım ve içeri girdim.
alışkın olduğum pasaport, bilet kontrolu gibi gereksiz işlerden sonra uçaktaki koltuğuma oturdum. yolcular yerleşiyordu. tanınmak istemiyordum. bu yüzden kapşonumun kafasını şapkamın üzerine geçirdim. kollarımı birbirine bağladım ve uçağın minik camından dışarıdayı izlemeye başladım. yanımda bir hareketlilik sezerken boş koltuğu birinin doldurduğunu fark ettim.
Sexy hosteslerden biri baştan çıkarıcı sesiyle bana seslendi. "Afedersiniz Bay Bieber. battaniye ve yastık da ister misiniz?" diye sordu. tebessüm ederek "lütfen" dedim.
hostes giderken yanımdaki kız bana şaşkınlık içinde baktı. "sen Justin Bie..." derken elimle ağzını kapattım. "lütfen. tanınmak istemiyorum" diye fısıldadım. "Belieber mısın?" diye sordum. Birşeyler demişti ama anladım. derin bir nefes verdim ve "bak, bir resim çekinelim ve sen de yol boyunca ağzını kapalı tut. Nasıl fikir?" diye sordum. elimi ağzından çekti ve konuşmaya başladı. "ben sadece şaşırmıştım. resim falan istemiyorum. merak etme seni de rahatsız etmem. ayrıca sadece bir fanım" dedi ve kafadını diye diğer tarafa çevirdi.
Harika! yine birinin kalbini kırmıştım. pişmanlık duygusu içinde boğulurken hostesin uzattığı battaniye ve yastığı aldım. koltuğumu yatak haline getirdim ve uzandım. battaniyemi çekip gözlerimi kapattım. Belki de Scooter haklıydı. bu tatil iyi gelecekti.
hostesin beni hafifçe sarsmasıyla uyandım. gülümsedi ve "Bay Bieber, birşeyler içmek ister misiniz?" diye sordu. gülümseyerek "kahve" dedim. sıcak kahveyi bana uzatttı. kahvemi alıp yavaş yudumlarla içerken yanımdaki kızın telefonuna mesaj geldi. uçaktaydık ve telefonunu kapatması gerekiyordu. en azından uçak moduna alabilirdi.
kuz uyuyordu ve merakım iyice artmıştı. ne olabilirdi ki?? aldım ve mesajı açtım.
'Lauren! o uçağa sakın binme! Lanet olsun! Lütfen kendine dikkat et. hepsi benim hatam seni seviyorum
xxx Cece'Ne! neden bu uçağa binmemeliydi acaba?? kızın ismini de öğrenmiştim. Lauren. yoksa bir kaçak falan mıydı??
düşüncelerimden uçağın fena bir şekilde sarsılması kurtardı. tüm yolcular hissetmişti. minik mırıltılar duyuyordum. uçak tekrar kötü bir şekilde sarsılsı. birkaç yolcu çığlık attı. kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyordum. 'ya düşüyorsak?' diye geçirdim içimden. hostesler bizi sakinleştirmeye çalışıyordu. bir an iki hostesi de birileri kabinden sert bir şekilde çıkardı. herkes bir çığlık attı. Laure hala uyuyordu. yaklaşık on saniye sonra kabine terörist kılıklı elleri silahlı adamlar doldurdu. herkes çığlık atıyordu ve panik içindeydiler. adamlar "Kimse kıpırdamasın!" diye bağırıyorlardı. bir an bir kamera şakası mı diye düşündüm ama bu uçakta önemli iş adamları vardı ve bunu uçak iirketine ağır ödetirlerdi. sonra aklıma bir ihtimal daha geldi. bunlar hava korsanlarıydı ve biz kesinlikle kaçırılıyorduk.
ellerim havadaydı. böyle istemişlerdi. Lanet olsun Lauren hala uyuyordu. korsanlar fark etmeden hafifçe dürttüm onu. biraz kıpırrdandı. tekrar dürttüm. gözlerimi korsanlardan ayırmadan "Lauren uyan" diye fısıldadım. "geldik mi?" diye kalktı. tam ağzımı açacakken başımızda dikilen korsanı fark ettim.
"Enoria'ya hoşgeldiniz sürtükler"
kafama geçirilen siyah torbanın kokusuyla kendimden geçtim...
Selam! :D umarım beğenirsiniz ;) bu biraz fantastik bir hikaye olacak. sizi seviyorum :* vote ve yorumlarınızı bekliyorum ^-^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT (Justin Bieber Fan Fiction)
Fanfiction-Elizabeth Lauren Everdeen - - Justin Drew Bieber- ve daha niceleri.... onlar önceden seçilmiş kurbanlardı. önceden planlanmış bir uçak kazası hayatlarını değiştireceklerinden habersizlerdi... Dünya da onların ölümünden..