Multimedya:kertenkele bacaklı bukelemun suratlı çakma sarı çiyan (her bölümde elimden geldiğince farklı kişilerin fotoğrafını koymaya çalışacağım.)
İYİ OKUMALAR...Kalktığımda hava aydınlanmamıştı. Çok üşüyordum üşümeyi bırakın titriyordum. Saate baktığımda saatin gecenin dördü olduğunu gördüm. Ağzıma ilaçlarımı attım ama durumum daha kötüye gidiyordu. Hemen Doruk'u aradım. Titrediğim için sesim garip çıkıyordu.
" Doruk ben iyi değilim."
"Nehir sakin ol ben hemen geliyorum hastaneye götürcem seni."
"Bekliyorum." Elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Yüzüme soğuk su atmam bende şok etkisi yaratmıştı. Kapı çaldığında ne kadar hızlı hareket etmek istesemde ağır adımlarla kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımdakinin Doruk olduğunu görünce burukça gülümsedim. Doruk beni kucağına alıp arabaya götürdüğünde kendimi serbest bıraktım. Hastaneye ulaştığımızda Doruk yeniden beni kucağına alıp hastanenin girişine yöneldi. Halsizlikten kendimi serbest bırakmıştım bu yüzden kolum aşağıya sarkıyordu. Kolumun bir yerlere çarpmaması için elimi Doruk'un boynuna doladım.
"Doruk" dedim gözlerine odaklanmaya çalışarak. Gözlerimin içine bakarak:
"Efendim ufaklık." Dedi.
"Beni sakın bırakma."
"Merak etme ufaklık seni sen istesende bırakamam." Kendimi çok yorgun hissediyordum. Bu yüzden gözlerimi kapadım ve kendimi uykunun kollarına daha doğrusu Doruk'un kollarına bıraktım. Gözlerimi açtığımda kendimi hastanede buldum. Başka nerde bulabilirdin uyuduğunda hastanenin girişine geliyordun ya yarım akıllı. Dedi Dürdaniye. Off Dürdaniye şimdi sana tekme felan atamam ama belki laf sokabilirim. Düşünüyorum evet buldum. Seviyesine erişemediğin birisine yarım akıllı deme bu durumda kendin ne oluyorsun. Koluma serum takılmıştı serum takılırken uyumam hemşirelerin işine gelmişti. Eğer uyanık olsaydım hastaneyi başlarına yıkardım ve Doruk'a rezil olurdum. Kendimi düşüncelere o kadar çok kaptırmıştım yatağımın ucunda oturan Doruk'u unutmuşum. Allah aşkına bu çocuk unutulabilir mi yine bir ilki gerçekleştirdim. Guinnes dünya rekorlar kitabına girmeyi başardım. Elini alnıma koyarak düşünceli bir şekilde:
"Ateşin geçmiş gibi görünüyor." Dedi. Ne diyeceğimi bilemediğim için sessizlikle karşılık verdim. İçeriye bir hemşire girdi elinde de bir iğne vardı. Ne ne dedim ben hemşirenin elinde ucu en az 5cm olan iğne vardı ve o iğneyi bana yapıcaktı. Gözlerim farkında olmadan kocaman açılmıştı.
"Yakarım burayı. Al iğneni ikile o iğneyi bana yapamazsın. İmdaaattt! Adam öldüyolar yani kız pardon neyse ne be sonuçta insan imdat! İnsan öldürüyorlar hem de iğneyle." Diye bağırdım. Beni sakinleştirmeye çalışır gibi bir hali vardı.
"Sakin olun size değil iğnedeki ilacı seruma boşaltacağım yani iğneyi size değil seruma yapacağım."dedi hemşire.
"Hee tamam tamam napıyorsan yap bana dokunmayan yılan sonsuza kadar yaşasın banane." Gerçi seruma yapılan ilaç yine bana geliyordu ama olsun sonuçta iğne yok. No iğne no problem. Hemşire odadan çıkınca sanki odayı eşek değil eşekler sardı. Bu sesin Doruk dan geldiğini söyleseler inanmazdım ama malesef ses Doruk dan geliyordu. Kahkahasını durdurmaya çalışarak:
Neh Neh Nehir sen az önce küçücük bir iğneden mi korktun." Diyerek gülmesine devam etti. Çocuğa bak ya iğneye küçük dedi. Ona 'Allah seni alsın' bakışı atıp.
"Hadi ama ciddi olmadığını şöyle. Sen de gördün küçük dediğin iğnenin ucu sadece parmağım kadar kolumun bir tarafından girse diğer tarafından çıkar." Tabiki abartmadım saçmalamayın. O sırada ellerinde çiçeklerle kızlar geldiler. Bir dakika onların ne zaman ve nasıl haberi olmuştu. Doruk'a 'bunların nasıl haberi oldu' bakışı attım. O da bana'telefonun kapalıydı merak etmişlerdir diye ben haber verdim' bakışı attı. Evet bakışlarımızla destan yazabiliyoruz ayık olun. Nisa,Zeynep yanıma geldi. Daha ilk günden arkadaş olmuştuk kanım çabuk ısınmıştı. Ellerindeki çiçekleri bana uzattıktan sonra teker teker:
"Geçmiş olsun" tarzında şeyler söylediler. Doruk dışarı çıktığında onlara olayları anlattım. Hepsi 'oooo'lamaya başladı. İşe bak ya ben hastayım bunların takıldıkları konu Doruk'un beni kucağında hastaneye getirmesiydi. Evet biliyorum Doruk ben gelene kadar'bad boy' bir erkekti ama beni buraya yürütecek kadar taş kalpli değildi. Kızlarla on dakikaya yakın sohbet etmiştik. Doruk içeriye girdiğinde:
"Hadi yine iyisin hastaneden taburcu oluyorsun. Tabi haklı hemşireler de senin bağırışlarına dayanamamışlardır." Dedi.
"Bence kendine o kadar güvenme Doruk Bey bence senin anırmalarına dayanamamışlardır. Eee ben gidince sen de gidiceğine göre." Bir dakika kızlar neden benim yanımda kalmıyordu ki? Hani onlar benim en iyi arkadaşım dı? Hemşire işlemlerimizi hallettikten sonra hastaneden çıktık. Temiz hava iyi gelmişti iki gün hastanede kalınca beynime kan gitmemişti bence. Bir şu büyüklerimiz açık hava iştahı açar demişler ben bu sözü size kanıtlayabilirim hihihihi.
"Doruuuuuuukkkk"diye bağırdım. Kulaklarını kapatarak yüzünü ekşitti.
"Sağır değilim ve ayrıca yanındayım bağırmana gerek yok." Ona küçük masum bir kız çocuğu gibi bakarak "ben acıktım"dedim. Nehir kusura bakmada bu bakış'donuna kadar alıcam' bakışı daha çok çalışman gerekiyor. Dedi Dürdaniye. Aslında aklımı okumuştu amacım oydu. Hahahahahaha kötü kadın gülüşü. Alaycı gülümsemesini takınarak
" Nedense şaşırmadım ne zaman doydun ki?" Ona dirsek attığımda bana baktı ve tabiki ben de ona hain gülümsememden attım. Kafeye vardığımızda karnım patlamak üzere olana kadar yedim. Sonrada sandalyeme yaslanarak karnımı tuttum ve:
"Sanırım patlıyacağım." Dediğimde ikimizde kahkahalara boğulduk.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Sabah sabah okul mu olur ya. Kendime tost yapıp yanında da meyve suyu içtim. Okula gittiğimde sınıfta en ön sıra boştu. Oraya oturdum ve kitabımı okumaya başladım. Garip bir şekilde okuduğum kitap çok hoşuma gitmişti. İlk ders ingilizceydi. Hadi ama süpriz sınav mı? Bir de ingilizceden. Sınavım bittiğinde kağıdı doldurduğum için kendimle gurur duyuyordum. Tenefüste kızlarla okulun arka bahçesine gittik. Onlara neden benimle onların hastanede kalmadıklarını sordum. Onlarda Doruk'un böyle istediğini söylemişlerdi ama neden böyle bir şey söylesin ki? Acaba benimle kalmak istemedikleri için yalan mı söylemişlerdi. Ama onlara güveniyordum bana yalan söylemezlerdi. Son dersin bitişiyle çantamı alıp eve gittim. Bakkalı arayıp abur cubur siparişi verdim. Kapının çalmasıyla abur cuburları alıp içeriye girdim. Güzel bir film açtım ve izlemeye başladım. Sabah kalktığımda ev çöplüğe dönmüştü. Cips poşetleri, çikolata poşetleri, mendiller, kâseler ve daha neler. Hareketli bir müzik açıp evi toplamaya başladım. İlk önce çöpleri attım sonra makine attım,halıyı balkondan sirkeledim,toz aldım. En son işim bittiğinde kendimi koltuğa attım ve derin bir nefes aldım. O sırada telefonumdan mesaj geldi.Bir bölümün daha sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Beğendiyseniz oy verip yorum yapmayı unutmayın. Kendinize iyi bakın. SEVİLİYORSUNUZ...
VOTE+YORUM=İNANILMAZ MUTLULUK💓💓💓💓💓💓💓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Allahım Kurtar Beni: Lise
Humor"Ayyy pardon canım ya bilerek oldu"dedi ağzını yaya yaya konuşarak. "yolarım lan seni.O çakma sarışın saçlarını teker teker yolarım"dememle birlikte sırtına atlamam bir oldu.Tabi onun vücudu buna dayanamayıp yere yıkıldı.Bende böylelikle daha kolay...