Medya; Kim Chung Ha - Why Don't You Know
"Sen nasıl bir salaksın?" dedi Lisa. Telefonda arkadaşını azarlıyordu. "Senin için ne kadar endişelendik haberin var mı? Telefonlarını açmıyorsun, mesajlara cevap vermiyorsun. Tanrım! Rose, evine bile geldik ama kapıyı açmadın. Bugün de gelmeseydin eğer, polise gidecektik."
Tatlı bir şekilde güldü Rose. Elbette, arkadaşlarını endişelendirmek istememişti ama yalnız kalmaya ve düşünmeye çok ihtiyacı vardı. Bu süreçte daha iyi hissetmiş, biraz da olsa kendine gelmişti.
"Özür dilerim gerçekten,"
"Eğer bir daha böyle bir şey yaparsan, öldürürüm seni. Biz senin dostlarınız kötü bir şey olduğunda bize gelip anlatmalısın. Kendini eve hapsetmemelisin."
"Haklısın, özür dilerim."
Yaklaşık yarım saattir Lisa telefondan Rose'a tehditler ve öğütler yağdırıyordu. Rose ise Lisa'nın dediği her cümle için özür diliyordu. Çünkü kendisini onların yerine koymuştu ve düşündüğünde yaptığı bu şeyin ne kadar saçma ve çocuksu görünebileceğinin de farkındaydı.
"Pekala," diyerek derin bir nefes aldı. "Donghyun ve Yoongi ile olan olaylar da neydi öyle? Tüm okul sizi konuşuyordu."
"Donghyun ile bu üç gün içinde birkaç kez buluştuk."
"Ne! Neden?"
"Aslında ilk başta amacım sadece Yoongi'yi kıskandırmaktı," dedi Rose derin bir iç çekip. "Fakat, zaten Donghyun'dan zarar gelmezmiş bana."
"Ya, Rose! Hemen ona güvendiğini söyleme bana. Bir hafta öncesine dek ondan deli gibi nefret ediyordun."
"Evet, öyle, ama.." Doğru cümleleri bulmaya çalıştı. "Donghyun kızlardan hoşlanmıyormuş."
"Ne!"
Lisa ikinci kez bağırdığında Rose telefonu kulağından çekmek zorunda kalmıştı. Lisa'nın tepkisine gülümsedi. İlk öğrendiğinde kendisinin de ondan bir farkı yoktu aslında.
"Emin misin Rose? Bu çocuk seni kandırıyor olmasın?"
"Hayır, sevgilisiyle bile tanıştım."
"Vay canına."
"Ama," diyerek güldü. "Yoongi bunu bilmiyor, bu yüzden sonuna dek onu çıldırtmaya devam edeceğim."
"Bu çıldırtma işlemine kampta devam edebilirsin."
"Kamp mı?"
Lisa derin bir nefes alıp bütün detayları arkadaşına anlattı. Okul ilk defa öğrencilerin kafa dağıtması ve eğlenmesi için bir kamp düzenleme kararı almıştı. Üç dört gün kadar duracaklardı ve yarın sabah gideceklerdi. Rose ilk başta gelmek istemese de Lisa'nın tehditlerine dayanamamış ve en sonunda kabul etmek zorunda kalmıştı.
"Yarın öğleden sonra ikide otobüs kalkacak. Sakın geç kalma, yoksa aynı otobüse binemeyiz ve iki buçuktaki otobüse binmek zorunda kalırsın."
"Herkes gelecek değil mi?"
"Evet, bizimkiler de orada olacak. Dediğim gibi Rose sakın ama sakın geç kalma!"
Rose, Lisa'nın göremeyeceğini bilse bile gözlerini devirdi. Aynı şeyi iki kez söylemesine gerek yoktu ki, anlamıştı herhalde.
"Tamam ya anladık! Geç kalmam asla."
***
Rose geç kalmıştı. Saat ikiyi çeyrek geçiyordu ve o, otobüslerin kalkacağı alana daha yeni gelmişti. Lisa'nın kendisine saydırıyor olduğu mesajları umursamayarak telefonunu cebine attı ve iki buçukta kalkacak olan otobüse ilerledi. Neyse ki bu otobüs fazla kalabalık değildi. Yan tarafı boş olan ikili koltuklardan birine oturdu ve çantasını da üst taraftaki bölmeye yerleştirdi. Üç gündür okula gitmiyordu. Açıkcası gece kalbine çöken ağırlıkla ve beyninden bir an olsun uzaklaşmayan düşüncelerle boğuşmaktan uyuyamıyor, gündüz de geç uyanıyordu. Haliyle otobüse de gecikmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
real or not ❅ bts•bp ✓
Fanfiction"Seni neden bu kadar seviyorum, bilmiyorum." + Kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükkanı'ndan satın alınmıştır. Başlangıç: 14.07.2017 Bitiş: 09.04.2018 ©nemesislau2017