-TANITIM-
Sonsuzluk..
Ne garip bir şey değil mi?
Ölüm yok..Acı yok.. Sadece sonsuzluk var. Tabii bir de bu sonsuzluktan haberi olmayan 5 seçilmiş kişi..
Olivia, Justin, Angel, Zack ve Elena..
Kendi başlarının çaresine bakabilecekler mi?
Aşkı bulacaklar mı?..
**
Bu lanet yerden nefret ediyorum, arkadaşlarımdan nefret ediyorum ve en önemlisi ailemden nefret ediyorum.,
''Olivia sakinleş artık! Buraya geleli neredeyse bir ay oldu ama sen hala alışmaya çalışmamakta kararlısın. Justin bile bu kadar sorun çıkarmadı.''
''Justin bile mi? Ciddi misin Elena? Beni o piçle mi karşılaştırıyorsun?''
''Tanrım sen bana yardım et! Olivia kendine gel artık. Sana yardımcı olmaya çalışıyoruz anlasana.'' İşte bunu söylemelerine katlanamıyorum. Ben onlardan yardım mı istedim? Hayır, hiç sanmıyorum.
''Sizden yardım istediğimi hatırlamıyorum Elena?''
''Ne halin varsa gör Olivia. Artık seninle uğraşmayacağım.'' Çok da umrumdaydı! Ben yatağıma uzanırken Elena sinirli bir şekilde kapıyı çarpıp gitti. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken bu lanet yere getirildiğim ilk zaman aklıma geldi.
**
''Bırak beni be! Ne yaptığını zannediyorsun sen?'' Kollarımdan tutmuş iki kas yığınından kurtulmaya çalışırken babamın sesini duydum.
''Olivia zorluk çıkartma ve git onlarla!'' O pürüssüz, gür sesi gitmiş yerine çatlak ve tiz bir ses gelmişti. O da istemiyordu gitmemi işte!
''Neden gönderiyorsunuz beni? Bir şeyler yap baba, bırakma beni!'' Ağlıyordum, hem de deli gibi ama ne annem ne babam beni bu adamların elinden kurtarmıyorlardı.
''Gitmen gerek Olivia. Her şeyi gidince anlayacaksın, anlatacaklar sana. Affet beni kızım!'' Bu sözleri duyduktan sonra direnmeyi bıraktım. Direnecek gücüm de kalmamıştı zaten. Ailem beni istemiyor. Tanrım ben bunları hak edecek ne yaptım?
Tam kapıdan çıkacakken arkamı döndüm ve üç sözcük döküldü ağzımdan
''Sizden nefret ediyorum.''
**
Bu onlarla son konuşmam olmuştu. Şu an nerede olduğumu soracak olursanız -bende bilmiyorum! Çünkü geldiğimden beri yapılan hiçbir etkinliğe katılmadım. Tek bildiğim okul gibi bir yer olduğu. Ha bir de bizim -Ben, Elena, Angel, Zack bir de Justin denen piç- ''özel'' kişiler olduğumuz. Aman ne güzel! Bir bu eksikti zaten.
Yatakta dönüp durmaktan vazgeçip hazırlanmaya karar verdim. O kadar sıkılmıştım ki bari şu saçma salak derslere girip kafa dağıtayım diye düşündüm. Ne giyeceğime karar verdikten sonra Angel'ı aradım.
''Olivia?''
''Angel?''
''Ne oldu?''
''Odama gelsene çok önemli bir şey oldu.'' Ona böyle söylemeseydim eminim yavaş yavaş gelirdi -ve ben yavaşlığı hiç sevmem.
''Aman Tanrım hemen geliyorum Olivia.'' Angel'ı beklerken ben de aynanın karşısına geçip üstümü düzelttim. Kapının yumruklanmasıyla oraya yöneldim ve bilin bakalım gelen kimdi? Bildiniz tabi ki Angel!
''Sakin ol Angel.''
''Ne oldu Olivia? Çabuk anlat.''
Omuz silkip ''Hiiiç'' dedim ve kapıya doğru yürümeye başladım.
''Amacın ne Oli-- NE? Dur bir dakika sen odandan dışarı çıkıyorsun?! Aman Tanrım!''
''Abartma Angel.'' Abartma dediğime bakmayın. Cidden tam bir aydır o odadan çıkmadım, yemeklerimi bile koridorda gördüğüm birine bahşiş karşılığı odama getirttiriyordum.
''Nasıl abartmam? Geldiğimizden beri ilk defa odandan çıkıyorsun!'' Tepkisine sadece gözlerimi devirmekle yetindim.
**
''Sonunda derslere katılmaya başladın Olivia. Eğer biraz daha gelmeseydin zorla çıkartacaktık seni odandan.'' Sınıfa benzer bir odaya gelmiştik ve burada daha önceden söz ettiğim 5 kişi vardı. Tabi bir de az önce bana laf atan çarpık bacaklı öğretmen bozuntusu.
''Çok naziksiniz teşekkür ederim!'' Söylediklerime bozulsa da cevap vermedi.
''Sen yokken özel güçlüeriniz hakkında konuşmak istemedik ve sen de geldiğine göre başlayabiliriz artık.'' Neden bahsediyor bu kadın? Ne özel gücü be?
''Bir saniye, neden bahsediyorsunuz siz? Ne özel gücü?''
''Sana özel kişiler olduğunuz söylenmedi mi?'' dedi şaşkınlıkla
''Söylendi ama özel güç diye bir şeyden bahsetmediler.''
''O zaman sen yokken derslerde neler yaptığımızı biri sana anlatmalı.'' Ah bir bu eksikti! Bayan çarpık bacak ben hariç diğer herkesin üstünde gözlerini gezdirirken Justin'in üzerinde durdu ve konuşmaya başladı
''Bay Bieber, Bayan Shine'a siz yardım edeceksiniz.'' Ne? Tanrım neden beni böyle cezalandırıyorsun?
''Hayır hayır, lütfen bunu benden istemeyin Bayan Bee.''
''Tam da senden istiyorum Bieber. Olivia'ya sen yardımcı olacaksın. Bizim size anlattıklarımızı sen de ona anlatacaksın.'' Lanet olsun! Lanet olsun!
Ben şaşkınca Bayan Bee'ye bakarken gözlerim bir anlığına Justin'e kaydı. Bana öyle nefretle bakıyordu ki, ben de aynı şekilde ona bakmaya başladım. Ne ara böyle olmuştuk biz? Neredeydi eski Olivia? Neredeydi eski Justin?
Eski günler aklıma geldiğinde beynimin içinde bir kahkaha yükseldi. Delicesine gülüyordu iç sesim. Belki de şeytanım demeliyim.
'Asla eskisi gibi olamayacaksınız Olivia. Cehenneme hoşgeldin!'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Infinity
FanfictionSonsuzluk.. Ne garip bir şey değil mi? Ölüm yok..Acı yok.. Sadece sonsuzluk var. Tabii bir de bu sonsuzluktan haberi olmayan 5 seçilmiş kişi.. Olivia, Justin, Angel, Zack ve Elena.. Kendi başlarının çaresine bakabilecekler mi? Aşkı bulacaklar mı?..