''BUL BENİ''
Arabamı çok dikkatli kullanıyorken kırmızı ışığa yakalanmıştım. Kurallara aykırı bir tip olduğumdan geçmek istedim bir anlığına ama trafikte bu aykırılığın başıma kötü şeyler getirebilme ihtimalinden olduğum yerde kalmayı tercih ettim. Geçmem için ışığın yanmasını beklerken radyoyu açmak geçti içimden. Bir şeyler dinleyerek yolculuk yapmak, güne daha keyifli devam etmemi sağlayacaktı. Açtığım radyo kanalında sunucuyu dinlemekle başladım. Oldukça iyi ve ikna edici bir diksiyonu olan sunucu kanalı değiştirmemi engellemişti.
''Evet sayın dinleyicilerim, bugünün keyifli geçmesine sebep olmak yapmayı en sevdiğim şeylerdendir. Keyfinize keyif katacak keşfedilmemiş şarkılar dinleyeceğiz bugün... Anonimin de anonimi en ücra köşelerde saklanmış bu şarkılara dinlemeye hazırsanız ilk şanslıyı gönderiyorum. Günün ilk keşfedilmemiş şarkısı 'Hope – Bul Beni' keyifli dinlemeler dilerim...''
Şarkıya giriş yapmadan hemen önce içimden kendime armağan ettiğim bu eşsiz melodiyi dinlemek iyi hissettiremişti. Saniyelik gözlerimi kapatıp şarkıya dalmıştım ki yüksek bir korna sesiyle yerimden zıpladım. Dikiz aynasından arkadaki araca homurdanıp yeşil yanan ışığın ardından hızla uzaklaştım. Keyfimi kaçırmak ve stres yapmamak adına sakin kalıp yoluma, yuvama, ofisime gidiyordum. Radyoda çalmaya devam eden şarkının nakaratı hafızama çoktan kazınmıştı bile. Yolculuğumda, şarkıya 'Bul beni karanlığa hapsolmuştum, çıkar beni gözlerinde kaybolmuştum' sözleriyle eşlik ediyordum. Geri kalan sözleri de oldukça dokunaklıydı. Bir yandan sözlerdeki anlama hapsolmuş ve iç çeke çeke, bir yandan da şarkıya eşlik ede ede ofise varmıştım.
Arabamı park etmek için otoparka girdiğimde daimi bana ait park yerimde başka bir araç vardı. Bunu bir saygısızlık görüp söylenmeye başlayacaktım ki kendimi frenleyip bugünü mahvetmemek adına susmayı tercih ettim. Arabamı hemen farklı bir yere park edip yukarı çıktım. Girişte beni stajyer karşılayıp hararetli bir şeyler anlatma derdindeydi. Önce onu sakinleşip düzgünce anlatmasını rica ettim.
''Ilca Hanım, yaklaşık bir saattir sizi bekleyen bir müşteriniz var odada ama fazlasıyla gergin biri. Sizi beklemekte de çok ısrarcıydı odanıza aldık o yüzden.''
''Tamam Azra ben hallederim. Teşekkürler. Ha birde bize iki sert kahve gönder.''
Stajyerimin başını sallayıp beni onaylamasından sonra arkamı dönüp derin bir nefes aldım. Görelim bakalım kimmiş bu haddini bilmez öğrenelim diye söylenerek odama girdim. İçeri girdiğim ilk andan hissettiğim yoğun bir gerginlik hakimdi neden ve kim olduğunu bilmediğim bu adama selam vermek adına elimi uzattım. Uzattığım eli sıkmak yerine bakmayı tercih edince hızla elimi indirdim. Masamın ardına geçip koltuğuma yerleştim. İçeri girdiğimde zaten ayakta olan beyefendiye oturması için elime işaret yaptım. Önce elime sonra da yüzüme bakan adamın ahraz olduğunu düşünmeye başladım.
''Öncelikle hoş geldiniz. Ben Mimar Ilca, size nasıl yardımcı olabilirim''
''Sonunda evimi mahveden mimarla tanışabildim. Sizinle konuşmamın vakti geldi de geçiyor. Yaptıklarınızı yeniden eski haline döndürmenizi ve bunun için hiçbir ödeme yapmayacağımı söylemek için geldim. Çalışmalara başlamanız için sadece 2 gününüz var. Başlanmadığı taktirde hukuki tüm işlemleri yapmaktan çekinmeyeceğim Ilca Hanım. İyi günler...''
Vereceğim cevabı beklemeden odadan ayrılan adamın arkasından baka kalmıştım. Hem tanımadığım hem de ne anlattığını anlamadığım bu adamın derdi neydi bizle öğrenmek zorundaydım. Yaşadığım bu şeyin ne olduğunu algılamaya çalışırken Azra'ya seslenip odama gelmesini rica ettim.