Özel -1-

30.1K 2K 1.3K
                                    

Eve dönmeyi bekleyemedin evlatlarım...

"Simsiyah bir cennet." diye mırıldandım denizden geldiğimizde Demir'e dikerek gözlerimi. Öyle bir yanmıştı ki! Tabi ben bolca 50 faktörlü güneş kremi sürmüş, suyun yanından bile geçmemiş, bir de şemsiyenin altında şezlonga havlu örterek oturmuştum.

"Cennetin duş alması gerekiyor." diye mırıldandı. Başımla onaylayıp koltuğa yerleştim. Kedi Demir bacaklarıma sürtünmeye başladığında onu avuçlayıp kucağıma koydum, sırtını okşamaya başladım. Mırlayarak başını kucağıma sürterken sırtüstü döndü. Sonunda kucağımdan atlayarak indiğinde zaten sahilde de sıkıldığım için iyice sıkılarak yüz üstü döndüm koltukta. Demir'i hayal etmeye başladım.

Üzerinde bir damatlık. Türkiye'de eşcinsel evlilik yasal olmuş. Bende de damatlık tabi ben o kadar yakışıklı götümü yırtsam görünemem. Öyle sevimli ki... Elinde bir çiçek demetiyle bana doğru yürüyor, elime tutuştururken gülümsüyor. Çiçekleri sevmem ama onun avucunda güzel duruyor. Geri uzatırken mırıldanıyorum. "Sana yakışıyor bu çiçekler. Mükemmel bir insana çiçek bile yakışır."  Ben çiçeklerden nefret edeli yıllar oluyordu. O annemin boş mezarı önünde bir sürü insan, ellerinde çiçekler... Hepsini anneme hediye ediyorlar ama annem orada değil. Deniz ev olmuş anneme de. Bana nasıl Demir ev olduysa...

Demir yalnızca gülümsüyor. Sonra masaya yüz üstü yatırıyor beni. Masa yumuşacık olup içine gömüyor, Demir yanağımı okşamaya başlarken...

Gözlerimi araladığımda koltuktaydım, yüz üstü uzanıyordum. Demir gülümseyerek yanağımı okşuyordu. Başımı kaldırmaya çalıştığımda ağzımın aralık olduğunu, yastıkta bir koyuluk olduğunu fark ettim. Salya!

Yüzümü buruşturduğumda Demir gülmeye başladı. Sadece diz hizasında bir şort giyinmiş, tişörtsüzdü. Onu süzmeye başladığımda muzipçe gülümsedi. Bu yutkunup bakışlarımı kaçırmama sebep oldu. "Üstünü giyin." diye mırıldandım.

"Yanıyorum, giyinemem." diye homurdanırken beni eliyle dibe itiştirip yanıma uzandı, beni göğsüne doğru çekip saçlarımla oynamaya başladı.

"Şey, başını salyaya koydun." Bakışları yüzüme kaydığında utandığımı hissettim.

"Bir şey olmaz." diye mırıldanıp alnımı uzun uzun öptü. Gözlerimi kapatıp gülümsedim. "Senin salyana kadar aşığım." diye mırıldandı. "Meleğim..." diye ekledi.

"Ya sen cennet misin cehennem mi? Her cümlende göğsümü yakıyorsun bak, bu konuda ciddiyim." Sırıttı.

"Ben cennetim. Ama sana bakarken şeytan olabiliyorum. Her şeyin suçlusu sensin."

"Melek ve şeytan?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Melek ve Cennet."

"Sarp ve Demir." dedim bu kez göz devirerek."

"Velet ve Adam." dedi gülümseyerek. Ona kaşlarımı çattım.

"Öğrenci ve Öğretmen." dedim onu düzelterek. Bu onu kıkırdattı.

"Pasif ve Aktif." Tek kaşımı kaldırdım bu kez.

"Ben alta geçmem."

"Henüz bunlar için çok erken." dedi göz devirerek konuyu o açtığı halde. Gerçi gözlerinde pişmanlığı görebiliyordum.

"Ama geçmem yani." dedim konunun hoşuna gitmediğini fark ederek onu sinirlendirmek için.

"Tamam Sarp." diye geçiştirdi beni. İyice kucağına tırmanıp göğsüyle karnı arasında bir noktaya oturdum.

"Bak üstteyim." dedim hain bir sırıtışla birlikte. Bana yamuk bir gülümseme sunup bir anda beni altına aldığında oyunuma dahil olduğu için memnundum. Bir yandan da göğsünün göğsüme baskısı heyecanlandırıyordu beni. Kalbi her attığında sağ tarafımda bir baskı oluşuyordu ve bu his anlatılamayacak kadar mükemmeldi. Ve o ritimden dinlenilecek en güzel müzik çıkabilirdi. Eğer sesim güzel olsaydı cennetle ilgili bir şarkı yazıp müziğini de onun kalp ritminden yapardım.

"Şimdi kim üstte?" dedi hafif yorgun bir sesle. Ellerimi göğsüne yerleştirdim.

"Senin canın acımıyor mu? O kadar yanmışsın." dedim hafifçe itiştirirken.

"Geçti bir anda." diye mırıldanırken gözleri bayıklaşıyordu.

"Öyle mi?" diye mırıldanırken gülümsedim. Hoş görünmeye çabalıyordum çünkü beni bir haftadır öpmüyordu. Ve kıvama gelmeye de başlamıştı.

Ama bir problem vardı. Birden irkildi, ayağa kalktı. Koltukta hafifçe doğrulup ona diktim gözlerimi. Bakışlarını kaçırırken odanın çıkışına yöneldi.

"Sorun ne?" diye seslendim.

"Hiçbir şey." dedi en yalancı sesiyle. Gözlerimi devirdim.

"Buraya gel." diye seslenirken peşine düştüm. Odasına girip yatağına uzandı, tavanı izlemeye başladı. "Garip davranıyorsun."

"Davranmıyorum." diye mırıldandı. Yine geçiştiriyordu beni. Gözlerimi kıstım. Cenneti kendi kalbime gömüp hapsetmek istiyorum.

"Beni bir haftadır öpmüyorsun bile!" Suratı yavaşça kızarmaya başlarken titrek ama sesli bir nefes aldı. Bu iyiye işaret değildi. Kızıyordu.

"Öpmek zorunda değilim." Gözlerimi irilttim. Yatağa tırmanıp ellerimi göğsünün iki yanına bastırarak sırtını yatağa gömdüm. Biri elimden almazsa onu kendi ellerimle öldürecektim.

"Ne demek bu ya? Kendine gelir misin?"

"Sarp başım ağrıyor. Sanırım güneş çarp-"

"Umrumda değil! Beni öpmek istemiyor musun yoksa ilgini mi kaybettin? Açık ol bana." Gözleri irilen o oldu bu kez.

"Saçmalama! Sen benim kalbime sahip tek kişisin-"

"O zaman problemin ne?" diye son sesle bağırırken ellerimi saçlarımdan geçirdim. İç geçirirken dudaklarını birbirine bastırdı, yalayarak tekrar araladı. Kedi bir sorun olduğunu anlamış gibi içeri girmiş, yatağa atlamıştı.

"Kendimden geçmeme sebep oluyorsun." derken hafifçe kızardı. "Seni çok fena arzuluyorum." Bu cümle başımı döndürürken tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Bu konuda ne kadar hassas olduğunu biliyordum, kızaran suratında bakışlarımı gezdirip kafamı eğdim, başımı göğsüne koyup beline sarıldım.

"Rüyamda evleniyorduk." diye mırıldanarak konuyu değiştirdim. Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda gülümsüyordu.

"Nasıldı?"

"Sen damatlıkla çok iyi görünüyordun." derken aynı gerçeğin rüyama yansıdığı gibi elimi yanağına koyup sakal izlerinde gezdirdim.

"Ya sen?"

"Sence?" dedim gülerek. Başı altındaki ellerini belime dolayıp sıkıca sardı beni, kendine iyice yasladı.

"Bence sen kesinlikle çok yakışıklı olmuşsundur."

Daddy Issues (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin