"Siz ciddi misiniz bayan kate?" Bu soruyu yüzlerce kez sormuştum. Bayan kate'nin kızdığı umrumda değildi ama bu sorudan vazgeçmiyecektim. Şuan karşımıza geçmiş 'ben kararımı değiştirdim, size yardım edeceğim.' Demişti. İlk başta bu işte bir şey var desemde bayan kate'nin aklı şimdi yerindeydi. Yine kötü bir şey yapmasını düşünerek bu soruyu binlerce kez soruyordum.
"Eminim Malia. Ve birdahaki şu 'emin misin yoksa emmeta yine birşey yaparak bizim başımızı derde mi sokacaksın' gibi sorularını cevaplamayacağım." Dedi ve bay johnun yanındaki koltuğa oturdu.
"Merak etmeyin. Siz ne derseniz onu yapacağım. Ne de olsa herşey benim yüzümden oldu." Dedi ve başını eğdi. Neden şimdi ona acıma isteğim artmıştı? Ya da kendisini acındırıyordu. Ya da kendisini acındıramadığı için ona acıyorduk.
Ah, tamam.
"Bayan kate bu konuyu açmasak daha iyi aslında. Şimdi bay johnla konuşmanızı istiyorum." Dedim. Sandranın kolumu cimciklemesiyle yerimden sıçradım. Bu onun konuşma tarzında 'ne halt yiyorsun' demekti. Ona 'sus sandra' demek istesemde yapamayacağımı biliyordum. Bu konuyu geçelim.
"Ah, hayır. Bay john kesinlikle benimle konuşmayacaktır." Bunun nedenini bilmiyordum. O gün albert, sandra ve ben okuduğumuz kağıtta bir nedeni yazmıyordu. Ya da yazıyordu ama biz bilmiyorduk. Ne de olsa bütün sayfaları okumamıştık ki, zamanımız da yoktu. Bay john gelebilirdi. Ama bu önemli değildi. Biz haklıydık.
"Bayan kate, neden konuşmadığımızı bende bilmiyorum. Ama inanın ki o gün sadece 'böylesi daha iyi' demiştim. Ama şimdi.. Konuşmak daha mantıklı geliyor." Bay johnun bu konuşmasından sonra gözlerimi biraz kısıp ona baktım. İçinden neredeyse her duygularını dökecek gibiydi. Ama yarım kalmıştı sanki. Bay john elini uzattı barışmak istercesine. Yüzüne masum bir gülümseme yerleştirmişti.
Bayan kate onun bu yüzüne dayanamadı gibi bir hali vardı. Elini sıktı ve oda gülümsedi. Ellerimle aniden alkış yaptım. Bütün herkes bana döndüğünde gülümsedim. "Konumuza gelelim." Dedim ve bende boş kalan koltuklardan birine oturdum. Benim ardımdan albert ve sandrada oturdu. "Konuyu size bırakıyorum. Ben ne yapacağımı size soracağım." Dediğinde herkese tek tek baktım. Gözüm bay john'da takılı kaldı. Şimdi ne yapmasını onun söylemesi gerekiyordu. Bana baktığında yüzümle 'söyleyin' işareti yapmaya çalıştım. Bay john bu konuda kesinlikle becerikli olmalıydı. Çünkü beni anlayan tek kişi o çıkmıştı şu ana kadar. Bayan kate'ye döndü. "Sizin emmetı geri eski haline geri döndürmenizi istiyoruz. Emmet kendi duygularını kendi düşüncelerini tekrar geri aldığında zaten pişman olacak sizden özür dileyecektir. Bizdende tabii. Durum ortadan kalkacak. Kimsenin ölmesine daha fazla katlanamayız." Dedi bay john 'bizdende tabii' dediğinde bana bakarak. Onun tabiiki canavar olduğu için öldürdüğünü biliyoruz ama kim olsa onu bir 'özürle' affetmek istemezdi. Hatta hiç bir şeyle affetmek istemezdi. Ne olursa olsun yinede ölmüşlerdi insanlar, ailelerimiz.
"Size dediğim gibi çocuklar," bize baktı. "Güçlerim o kadar büyük değil artık. Küçük şeyler yapabiliyorum." Dediğinde somurttum. Neden bir çare bulduk dediğimizde o çare değilde 'kötü şans' olarak bize dönüyordu? Bunu aklımdan geçirmemiştim.
"Durun! Bir çaresi var ama zor biraz." Bayan katenin 'zor biraz' dediği yeri es geçerek en son düşündüğüm şeye lanet ettim. Kesinlikle bir çare vardı.
"Zor olan kısmı atlayalım o zaman. Direk geçelim." Dediğimde alayla herkes bana baktı. "Malia dalga geçemeyecek kadar büyük bir işle ilgileniyoruz." Bay johna döndüm. Bu adamı seviyorum derken yeniden beni kendinden nefret ettiriyordu. Her neyse, nefret edilen kişi oydu. Ben değil.
"Peki bir çare var dediniz?" Albert ilk kez kouşmuştu sanırım. Evet, onunla hala konuşuyorduk. O yaşadığımız şeyden sonra. Hiç birşey yaşanmamış gibi sanki kardeş gibiydik. Dost gibi davranıyorduk birbirimize. Bu nedense sinirime gitmişti. Sorarcasına bayan kateye baktı.
"Tanıdığım bir cadı daha var. Ama o-"
Söz kesmede uzman sayılırdım. Az kalmıştı.
"Yoksa onundamı bir yakını öldü veya kavgalasınız?" Dediğimde başını hayır anlamında salladı. Alayla demiştim ama bana düzgünce cevap vermişti.
"O yeterince kızgın biri diyecektim. Benim gibi çiçeklerin otların arasında değilde büyük bir cehennemin üstündeki kulede kalıyor. Herkesten nefret eder. Onunla bir konuşmamız olmuştu zaten." Dedi. Yine birini ikna edemezdim. Veya sinirlenip kolayca tek başıma gidemezdim. 'Cehennem' dediği şey alevler üstünde yaşamasıydı ve büyük bir köprüden kuleye ulaşmamızdı sanırım.
"Gitmek isterseniz eğer, dikkatli olun. Bir sözünüzden değil, onunla göz iletişimi kurmayıp ondan kaçtığınız için bile sizi alevlerin içine atabilir." Bayan kate güldüğünde ona anlamsızca baktım. Komik değildi ve alevler içine atılmak hoş değildi. Ya da bayan katenin aklı arada sırada gelip gidiyordu ve şuan gitmiş zamanındaydık. Her neyse, boşverelim.
Kesinlikle o kadında kafasını kaçırmıştı. Kim bu sebepten birisini alevler içine atarki?
O.
Tamam.
Herkes şaşkınca bayan kateye bakıyordu. "Oraya gitmek istersiniz değil mi?" Dediğinde "unutmayın son çaremiz, o en güçlü cadılardandır." Demeyi unutmadı.
Ama benim aklımdan sadece tek bir şey geçiyordu.
"En güçlü cadılardandır."
Bölüm nasıldı?
Vote ve yorum lütfen.. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt kız
Teen FictionÖlüm canavarı, kurtların başı. Yıllardır ondan kaçarak yaşadım. Annemin babamın ölümü bu yüzdendi. Ne annemi ne babamı kurtarabildim. Bizi bulmayı başarıyordu bir şekilde, biz ise korkarak başka bir yerlere gidiyorduk. Bıkmıştım. Önüme benim gibi ol...