2# - YAĞMUR YAĞDIĞINDA

212 12 10
                                    


-15.10.2024-

Yavaşça gözlerimi açtım. Sol kolumla geri doğru uzanarak koltuğun arkasındaki sehpadan telefonumu aldım ve saati kontol ettim, saat sabah yediyi kırkbir geçiyordu. Telefonun kilidini kapattığımda ekrandan kendi yansımamı gördüm. Yüzümde yorgun fakat ufak bir tebessüm vardı. Beni çok mutlu eden bir rüya gördüğümü hatırlıyor ama hiçbir şey anımsayamıyordum. Yaşadığım duygu karmaşası beni kötü bir ruh haline bürüyordu. En kısa mutlu oluşum, bunun son olabileceği gerçeğini aklıma getiriyordu. Bütün bu ağırlık bana engel olsa da kalkmam gerekiyordu, gitmem gereken bir yer vardı.

Banyoya gidip yüzümü yıkadıktan sonra odama gidip siyah gömleğimi ve siyah pantolonumu giydim. Karnımın açlığına aldırmadan siyah kabanımı alıp evden çıktım. Son günlerde gökyüzü hep gri bulutlarla çevriliydi, ağlamak için bir nedenleri varmış gibi. Uzun bir yürüyüşün ardından istediğim yere varmıştım, aile mezarlığına. Annem ve babam ben on altı yaşımdayken trafik kazasında hayatlarını kaybettiler. O gün ailem ile mutfak için alışverişe çıkmıştık. Dönüş sırasında rüzgar annemin çok sevdiği beyaz hasır şapkasını yola doğru savurmuştu. Elimdeki ufak birkaç poşedi aniden yere bırakıp şapkanın peşinden koşmaya başlamıştım. Yolun ortasında şapkayı alıp arkamı döndüğümde son gördüğüm şey, annemle babamın bana dehşetler içerisinde koşmasıydı. Uyandığımda hastanedeydim, büyükannem ve büyükbabam yanımdaydı. Annemle babamı sorduğumda gözleri dolmuştu, ağlamamak için kendilerini zor tutuyorlardı.Bize bir arabanın çarptığını, annemle babamın sıkıca sarması sayesinde benim hayatta kaldığımı söylemişlerdi. O günden sonra bir sene boyunca büyükannemlerde kalmıştım, bana tek başıma yaşayabilmem için gereken her şeyi öğretmişti ve annem ile babamdan kalan tüm birikimi benim hesabıma aktarmışlardı. Bir senenin ardından tekrar evime dönmüştüm, okula ve hayatıma kaldığı yerden devam etmem gerekiyordu. Ama hiçbir şey eskisi gibi değildi, ben eskisi gibi değildim. Eski arkadaşlarım bir üst sınıfa geçmişlerdi, bütün okul hayatım boyunca Leon ve Eva ile ilk defa ayrı sınıflardaydık. Notlarımda bir sorun yoktu eskisine göre daha iyi notlar alıyordum, ama ne yeni sınıfımdaki insanlarla konuşuyor ne de eski arkadaşlarım çağırdığı zaman yanlarına gidiyordum. Çoğu zaman yüzümde yalancı bir tebessüm ile onları reddediyordum, ama ne yaparsam yapayım peşimden ayrılmayan sadece iki kişi vardı, Leon ve Eva. Uzun bir süre beni hiç yalnız bırakmamışlardı. Evlerimiz yakın olduğu için istedikleri zaman gelip gidebiliyorlardı, onlar sayesinde kendimi daha iyi hissediyordum. Liseden mezun olduklarında yaşadığımız şehre yarım saat uzaklıkta olan bir fakülteye yazıldılar. Leon makine mühendisliği, Eva ise edebiyat bölümüne başlamıştı. Geçen bir senenin ardından ben de mezun oldum ve onlarla aynı fakültede programlama bölümüne başladım.

"Anne, baba... Belki de o gün sizinle gelmeseydim..."

Gözlerimden yaşlar dökülmeye başlamıştı, onların ölümünden kendimi sorumlu hissediyordum, bu yaşananların suçlusu bendim.

"O gün aptal bir çocuk olmasaydım..! Bu gün beraber olabilirdik."

Ayakta durmakta zorluk çekiyordum. Mezarın yanındaki büyük ağacın gövdesine yaslanıp düşmemeye çalıştım.

"Belki de yine aptallık ettim. Korkaklık edip olması gerekenden kaçıyorum. Buna neden olduğum için çok özür dilerim, sizi gururlandıramadığım için özür dilerim..."

Yağmur yağmaya başlamıştı, başımı gökyüzüne kaldırdım ve bir süre daha orada kaldım. Yapraklarını dökmüş olan yaşlı ağaç, yağmur damlalarının saflığıyla pişmanlıklarımdan arınmama eşlik ediyordu. İçimdekileri döktüğüm için biraz daha hafif hissediyordum, artık ayrılma zamanı gelmişti.

ELFIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin