[ Handsome Ghost-Promises ile birlikte okuyabilirsiniz.]
1 Hafta Sonra
Kapı hiç susmayacak gibi çalıyordu. Kafamı yastığın altına sokup uyumaya devam etmek istiyordum ama Harry kalkmaya çalışmıyordu bile. Kolunun tekini yastığın altından çekip beni yataktan itmek için kullanınca mecburen oflayarak kalktım. Saat daha sekiz bile olmadan kapımıza dayanan kişiye patlayacak bir bomba gibi ilerlemeye başladım.
Her tarafa dağılmış topuzum ve bana bol gelen Harry'nin pijamasıyla kapıyı açtım. Araladığım kapıya bir çift mavi Vans tekme atıp, tamamen açılmasını sağladığında ben korkudan bir adım geri kaçmıştım.
"Ben geldim!" diye bağırarak evin içerisine girdi.
Elinde tuttuğu neredeyse boyu kadar olan oyuncak bebeği kutusuyla beraber yere fırlatıp, güneş daha doğmadan taktığı güneş gözlüklerini çıkarıp bir kenara fırlattı. Diğer elinde tuttuğu Mc Donalds poşetini bebeğin kutusunun üzerine bırakıp salona yürüdü.
"Burada ne arıyorsun Louis?" dedim üzerimdeki şaşkınlığı atar atmaz.
Kendini büyük L koltuğun ucuna bırakıp, kafasını yastığa koydu ve ağzındaki sakızı sanki çok normal bir şeymiş gibi çıkarıp sehpaya yapıştırdı.
"Burası benim grup arkadaşımın evi Dorothy, aynı zamanda benim eski evim. Ne zaman istersem gelirim."Söylediği şeyi hâlâ algılamaya çalışırken, Harry uykulu gözleri ve benim sadece üstünü giydiğim pijamanın altıyla merdivenlerde göründü. Gözlerini açabilmek için ovuştururken, Louis çoktan eline kumandayı almış kanalları gezmeye başlamıştı bile. Merdivenlerin son birkaç basamağını indikten sonra tam yanımda durdu. Kolunu belime sararken benim gibi şaşkın şaşkın kanepede oturan ve bizi zerre umursamayan Louis'e bakıyordu.
"Burada ne arıyorsun Lou?" diye sorduğunda Louis öfleyerek televizyonu kapatıp, yattığı koltukta doğruldu.
Bize cevap vermek için ağzını açtığında biri kapıyı yumruklamaya başladı. Bu evde bir çocuk uyuyordu, kapıya zile basmayın veya kapıya yumruk atmayın yazılı bir pankart mı asmamız gerekiyordu? Olabildiğince hızlı bir şekilde kapıya gidip açtığımda bu sefer içeriye elinde tuttuğu minik köpekle -evet, gerçek bir köpekle- Liam girdi.
Köpeği kafesten çıkarmadan bir kenara bıraktı ve diğer elinde ki poşeti yere fırlattı. Harry bu sefer bakışlarını salonun içine yürüyen diğer arkadaşına çevirdi.
"Louis," dedi Liam neşeyle ve birbirlerine sarıldılar.
"Biri burada ne olduğunu açıklayabilir mi acaba?"
Harry ve ben birbirimize anlamsız bakışlar atıyorduk. Louis gözlerini bana çevirip hafifçe öksürdüğünde üzerimde sadece Harry'nin pijaması olduğunu fark ettim. Uçarak yukarı kata çıkıp üzerime bir şeyler geçirdim ve olabildiğince çabuk bir şekilde geri aşağıya indim.
"Evet beyler, bu ziyareti neye borçluyuz acaba?"
Ve sözü yine kesen bir zil sesi oldu. Ne boklar dönüyordu burada? Harry bir şeyleri anlamaya çalışmayı bırakıp koltuğa oturdu ve ben sabahın sekizinde üçüncü defa kapıya koştum. Kapıyı aralayıp, gelen kişiye yer açtığımda Niall küfrederek içeri girdi. Elinde üç katlı bir pastayla.
"Siktir ya," dedi pastayı dengede tutmaya çalışıp salona yürürken. "Ben Pamuk Prenses dedim onlar Uyuyan Güzel yapmışlar ve üstelik burnu yamuk. Gargamel'e benziyor."
Pastayı elime tutuşturup bir öpücük attı ve beni üç katlı prenses pastasıyla baş başa bıraktı. Pastayı anlam veremesemde, mutfak masasına bırakıp geri içeri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Palindrome | h.s
Фанфик"Hem eğer istersen biz, ileride seninle çocuğumuza böyle bir ad verebiliriz. Tersten ve düzden okunuşu aynı olur." palindrom: tersten okunuşu da aynı olan cümle, sözcük ve sayılara denilmektedir.