Uyandığımda aklımda dün geceki olan şey geldi. Tori ile Erik. okula hızlıca gitmek istiyordum. Onlara hesap sormak istiyordum. Tesadüf olamaz. Ne haltlar döndüğünü bilmem gerek. Her geçen dakika meraklanmama sebep oluyor. Hemen yatağımdan kalkarak yüzümü yıkamaya gittim. Odama geri döndüğümde bu sefer okul eteğimi değilde siyah dar paça pantolonumu giyip üzerime'de okul tişörtümü giymiştim. Hemen Art'ın odasına doğru yöneldim. Tam kapıyı açacakken o açtı. ''Selam Art.'' saçlarını karıştırarak. ''Selam Clary çok açım.'' gülümsedim. ''Ah tabii.'' hemen hızla mutfağa doğru gittik. Annemin yaptığı gevrekleri yerken Art ben ise çikolatalı ekmek yiyordum. Art'a uzattığımda şaka amaçlı ufak bir öğürtü yaptı bu beni güldürmüştü. Art gevreğini bende çikolatalı ekmeğimi bitirdiğimde aynı anda ayağa kalktık. Ben ince montumu aldım. Onada bir mont verdim. Montun kolları kısa kaldı. ''Bugün sana bir tane mont almalıyız.'' dedim kafası ile onayladı. Art etrafı inceliyordu. Renkleri, hayvanları, çiçekleri ve yaprakları dökülmüş ağaçları. Yerden bir tane yaprak aldı ve çantasından çıkardığı defterin arasına koydu. ''Art biliyorum Graphianı özledin ama elimden bir şey gelmiyor.'' ''Sorun değil Clary eninde sonunda gideceğim sadece çok fazla zaman var...'' 'Çok fazla zaman var' gitmesini istiyor muydum onu bile bilmiyorum. Ama böyle giderse arkadaşlığımız onu özleyecektim. Aklıma hala yer etmiş olan o düşünce geldi. Dün geceki şey. Okulun önünde beni bekleyen bir Tori ve Erik yoktu. Art bile şaşa kalmıştı. Hemen okulun içine girdik. Montumun fermuarını açarak derin bir nefes aldım hemen spor salonuna döndüm. Erik ve takım arkadaşları birde Tori toplanmış bir şeyler konuşup gülüyorlardı içime bir sıkıntı yerleşti. Kıskançlık değildi ama bir şeyler değişmişti bir şeyler oluyor. Yanlarına gidip 'selam!' Diye bağırdım. Erik'e döndüğümde potaya doğru koşup elindeki basketbol topunu atmaya çalışıyordu. Toriye döndüğümde kollarını birleştirip bana küçümseyici bakışlar atıyordu. Neler oluyor tanrım. Çocuklara döndüğümde yere ya da ayakkabılarına bakıyorlarmış gibi yapıyorlardı. Tori'nin hemen önünde geldim ve "Tanrı aşkına Tori neler oluyor." Beni baştan aşağı süzdükten sonra geldiğim yöne doğru baktı. "O uzaylı çocuk nerde?" Ne saçmalıyor bu. "Sınıfta ne alakası var neden onu soruyorsun. Hem bana hesap vermek zorundasınız!" Erik'e baktıktan sonra Toriye baktım. Beni omzumdan itti ve " Sen kimsin'de sana hesap vermek zorundayız!" Bu beni sarsmıştı. "N-ne diyorsun sen!" Tori bu saçmalığa son ver. Erik'e doğru ilerleyecektim ki bileğimden Tori tutmuştu. Erik bir şey olmamış gibi topu bırakıp Yanımıza geldi " Gitmemiz gerek." Dedi Erik "NELER OLUYOR BENDE GELİYORUM!!" Tori tekrar bana döndü ve gözlerini büyüttü. Ağlayacağım sinirden. Neler oluyor. Hala omzumdaki hafif acıyı hissede biliyorum. Hemen sınıfa koştum. Çantamdaki suyumu içip kafamı sıraya gömdüm ağlıyordum. Beni, sevgilisini nasıl dışlar. Beni bir çöp gibi attılar. Art sırtıma dokundu. ''Clary kafanı kaldır ve bana bak.'' dedi sakince. Ona bakmak istemiyorum, bu halimi görmesini istemiyorum. Bir kaç kez daha sırtıma dokundu. Omzumdan tutup kaldırdı. Yüzüm her an ağlayacakmış bir ifade ile kaplıydı. Elimden tutup beni kütüphaneye çıkardı. Kimse yoktu. Beni bir masaya oturttu. Önümde durdu ve eğilip bana sımsıkı sarıldı teselli amacı ile. ''Cly bana anlatmak ister misin? İyi gelebilir bu.'' yüzündeki ifade bana acırcasına bakar gibiydi. ''Arthur.''dediğim an omzuna kafamı gömdüm ağlıyordum hemde nedenini bilmiyorum. Beni sattıklarına değil Erik için ağlıyordum. Tori için ağlıyordum. Erik neden böyle yaptığını düşünüyordum. Kafamı kaldırdığımda Art bana odaklanmış bakıyordu. ''Sen çok ciddisin. Hadi bana anlat.'' Göz yaşlarımı silerek anlatmaya başladım dün geceyi bile anlattım. ''Tamam o zaman Erik ile bir işimiz var.'' dedi ne işi. Onunla falan mı konuşacaktık. ''Burada bekle tamam mı? Onu alacağım.'' kolunu tuttum ve.'' Dikkat et. Etrafında kimse olmadığı zaman onunla konuş tamam mı?'' tamam dercesine kafasını salladı. Kitabımı masanın üzerine koyup rafların arasında kayboluyordum. Şuanlık düşünmemek istiyordum. Birden kapının sesini duydum ve rafların arasından çıktım. Arthur ve Erik yan yanalardı. Erik yüzünde hiç bir ifade göstermiyordu. Art'a benziyordu. Karşısına geçtiğimde gözlerine baktım ama o karşısına bakıyordu. Art ise ortamızda dikiliyordu. Erik'in elini tutuğum an bana doğru baktı ve ''Bana dokunma!!'' dedikten sonra beni hızlıca itti. Art tam atılacaktı ama geri çekildi. Tekrar ettim eline dokundum. Bu sefer öfke ile patlayıp beni hızlıca itti yere düşmem bir oldu. Kolumu yere vurmuştum çok acıyordu. Art'ın yere düştüğümü görmesi ile Erik'e bir yumruk indirmesi bir oldu. Kavga etmeye başladılar. Erik kavga ederken 'Sana güvenmiyoruz pis yaratık' diye bağırıyordu. 'Siz insanlar aptalın tekisiniz' diye bağırıyordu. En son araya girdim tekrar beni itecekken Erik Art hızlıca duvara yapıştırdı. Sonra yüzüne ardı ardına 3 defa yumruk attı. İçeri giren biri oldu hepimiz bakışlarımızı kapıya çevirdik. Gelen Toriydi. Hemen koşup Arthur'u çekip benim yanıma itti. Erik'in yüzü ile ilgileniyordu birden Art'a döndü ve tam tokat atacakken bileğinden tuttum. Tekrar Erik'e döndü. Elini tuttu ve döndü bize doğru. ''Biz 2 haftadır sevgiliyiz Clary. O seni asla sevmedi. Ve uzaylı arkadaşına güvenme nede olsa o elbet bir gün gidecek.'' dedi. Ve Erik'in dudağını öptükten sonra hızlıca çıktılar. Hemen kütüphanenin en köşesi olan rafların arasına doğru koştum. Orada rahat rahat hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdim. Hemen peşimde olan Art beni tuttu. ''Kendine gel!!'' diye bağırdı bana.''D-Dudağın kanıyor Arthur.'' ''Umurumda değil Dudağım Clary! Sen iyi misin bir yerine bir şey olmadı değil mi.'' Hayır anlamında kafamı salladım. Cebimden çıkardığım peçete ile dudağının kenarındaki kanı sildim. Bana içten bakıyordu. Gözlerime içtenlikle bakıyordu. Sildikten sonra 'Tuvalete gitmem gerek' deyip yanından ayrıldım. Sınıfa gitmesini söyledim. Her şeyi daha iyi düşünüyordum. Tori'nin bir orospu olduğunu düşünüyordum. Onunla şuracıkta kavga edebilirdim. Erik aklıma geldikçe hem sinirlenip hemde ağlamak istiyordum. Beni aldatmıştı hemde en yakın arkadaşım ile. Yüzümü yıkadıktan sonra sınıf koştum. Etrafıma bakmıyordum. Belki onlarla karşılaşırım diye. Korkuyordum sebepsizce onlar ile karşılaşmaktan. Sınıfa geldiğimde derin bir 'oh' çektim. Arthur bana döndü hemen. ''Nasılsın.'' dedi ama cevap bile vermedim. Bana alakasız sorular sordu ama hiç birine de cevap vermedim. Ders boyu ona cevap vermedim. Konuşmaya çalıştı ancak dediklerine ne bir tepki nede bir cevap verdim. En sonunda pes etti. Kafamı sıraya koyup uyumak istedim hiç uyanmamak üzere. Hala kütüphanedeki olay aklıma geliyor. Erik'in beni hızla itmesi en önemlisi Torinin Erik'in dudağına yapışması. Elini tutması. Ah fena derecede başım ağrıyor eve gitmek istiyorum. Ağlıyordum hüngür hüngür. Ders boyunca ağlamıştım. Arthur tekrar başımda üşüştü. ''Kalk yemek yemeye gitmemiz gerek.'' ah şimdimi yemek zamanıydı cidden mi. ''Tamam hadi gidelim'' dedim. Sırtımı sıvazladı. Yemek haneye indiğimiz zaman rahatsız hissettim onlarla karşılaşacaktım çünkü biliyordum. ''Benim yerime tepsimi alabilir misin?'' gülümsedi.''Ah tabii'' dedi ve gitti. Yanımda Max oturuyordu. Okul 3. ''Selam Clary neden *Endorfin hormonunu (Mutluluk hormonu) az salgılıyorsun? '' çok mu belliydi ah tanrım. ''Şu uzaylı çocuk çok yaramaz.'' diye dalga geçtim. Gözlüğünü düzelterek oda güldü. ''Cidden Clary ne oldu?'' ''Bilmen değiştirmeyecek üzüntümü.'' o arada Arthur yanımıza geldi. Max selam verdi Arthur ise kafasını eğdi selam şeklinde. ''Hey Arthur sana bir soru soracağım.'' dedi Max. ''Tabii sor.'' soru coğrafya ile ilgiliydi. Bunu Max bilmesi gerek ya da Arthur'u deniyordu. Ama eğer deniyorsa yinede bilecektir Arthur. Soruya baktığı an cevabı söyledi Arthur. Sonra hepimiz önümüzdeki tepsilere döndük. Meyve suyu beni birazda olsa yatıştırdı ve mutlu etti. ''Biraz gül Clary.'' dedi Arthur. Sahte bir gülümseme takındım yüzüme sonra anında yüzümü astım. Yemek haneye bir kalabalık girdi refleks olarak kafamı kaldırıp baktım. Tori ve Erikdi bunlar. Onları görmüştüm Erik kolunu omzuna atıp elini tutuyordu. Tori bana doğru döndü ve göz devirdi. Anında önümdeki tepsiye döndüm. Herkes bir bana birde ikisine bakıyorlardı. Herkes aramızdaki şeyleri konuşuyordu Tori ile arkadaşlığımızı Erik ile bağlılığımızı. Bazıları Arthur'un aramızı açtığını beynimi kontrol ettiğini söylüyordu duyuluyordu ama kimin dediği belli olmuyordu. Hemen ayağa kalktım çıkışa doğru yöneldim yine arkamda Arthur vardı. Bahçede Art ve benden başka kimse yoktu herkes yemek yemek ile meşguldü. Sadece susuyorduk. Ancak Art sessizliğimizi bozdu ''Aranı herkes ile açtım öyle değil mi Clary.'' açmış mıydı. Hayır o bir şey yapmadı insanların ön yargıları beni bu duruma getirdi. Eve gittiğim zaman tamamen dünyadan kopacaktım. ''Hayır Arthur. Sen, sen açmadın.'' Elimi tutu hemen çektim elinin arasından elimi. ''Şey sadece seni teselli etmek istiyorum Cly'' gülümsedim iyimserce. ''Biliyorum Art.'' ''Eve gitmek için can atıyorsun değil mi?'' güldü ardından. Kafamı evet anlamında sallarken bende güldüm. Aklımdan okuldan kaçmak geliyordu. Hiçbir şey umurumda değildi. Ormana gitmek istiyordum. Art'ın da oraya bayılacağından eminim. Kaçma planları kuruyordum kafamdan. En sonunda oluşturmuştum kafamda hemen Art'a açıklayıp elinden tuttum. Dediklerimi yapmasını söyled,m hızlıca koşmasını ve dikkat çekmemesini istedim. Tamam dedi. Heyecanlanmıştı. ''Bu çok delice Clary çok heyecanlandım.'' Ah daha neler yapıyoruz Art bir bilsen. içimden güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARS
Science FictionBaşka bir gezegenden gelen bir çocuk onun dünyadaki ismi Arthur. Ve bir kız. Sahiplenici ailenin kızı ve eyaletin en zeki kızı. Kaç milyar ışık yılı mesafeler artık bir araya geliyor. Clary'nin hayatı artık eskisi gibi normal gitmeyecekti.