17. Bölüm

442 34 72
                                    

Herkese merhabaaa! Nasıl gidiyor? Umarım iyisinizdir. Bölüme geçmeden önce halinizi hatrınızı sormak istedim. ÇÜNKÜ SEVİLİYORSUNUZ.

İyi okumalar dilerim. :))



Kaçabilmek.

Herkesten, her şeyden en çok da kendinden. Bazen tek istediğimiz şey bu olurdu. Şu an da tek istediğim şey buydu. Kaçabilmek ve tüm sorunlarımı arkamda bırakabilmek. Kimseye hesap vermeden ve korku duymadan eski hayatıma dönebilmek istiyordum. Bu arabadan, yanımda bulunan adamdan kurtulmak istiyordum.

"Nereye gidiyoruz?"

Görkem'e bakmadan sordum. Doğruca önümdeki camdan dışarıyı izliyordum. Görkem her solladığı aracın ardından hızını daha da artırıyordu. Gitgide Ankara'dan uzaklaşıyorduk. Şehir merkezi arkamızda kalmıştı.

"Görkem nereye gidiyoruz?"

"Herhangi bir yere."

Bu bilinmeyenlerle dolu cevabı karşısında ofladım. Görkem önümüze çıkan ilk sağa saparak daha dar bir yola girdi. Araç sayısı azalmıştı, yeni yapılar artmıştı. Ankara'nın daha önce hiç görmediğim mahallelerinden birindeydim. Görkem aracı ilk gördüğü restoranın önüne park ettiği zaman hızlıca kendimi dışarı attım.

"Neden buraya geldik? Hem neredeyiz biz böyle?"

"Nerede olduğumuzun ne önemi var ki?" dedikten sonra kumandaya basarak kapıları kilitledi. Restoranın içine girdiğimiz zaman bambaşka bir atmosfer karşıladı bizi. Burası dışarıdan göründüğü kadar sade değildi. Bir restorandan çok kahve dükkanına benziyordu. Hatta bir kitap kafe gibiydi. Duvarlarda kitaplıklar vardı. Tepeden sarkan avizeler kitap yapraklarıyla kaplıydı. Ahşap masa ve sandalyeler içeriye bohem bir hava katmıştı.

"Bunu biliyor muydun?" diye sordum en az benim kadar şaşkın bakan Görkem'e. Sanki girdiğimiz kapı bir restoran kapısı değil de başka bir boyuta açılan sihirli bir kapıydı.

"Bence Ankara'dan epey uzaklaştık." dedi Görkem bana cevap olarak. Bunun aksine içerisi boştu. Böyle güzel bir yer boş kalmayı hak etmiyordu. Tek amacı saçma konseptler eşliğinde sundukları yiyecek ve içecekleri fahiş fiyatlara satmak olan beton duvarlar arasına sıkışmış kafelerin dolup taştığı bir devirde burası boş kalmamalıydı.

"Hoş geldiniz. Size hemen birer menü getireyim."

Masamızın başında dikilen kıza bakarak gülümsedim.

"Lütfen."

Kız arkasını dönerek uzaklaştığı zaman ben de sandalyeme yeterince yayıldım. Kız elindeki iki menüyü bize verdi ve yanımızdan ayrıldı. Küçük boy bir romana benzeyen menüyü açarak karıştırmaya başladım. Doğruca içeceklerin bulunduğu arka sayfaya geçtim.

"Yiyecek bir şeyler seç."

Görkem'in sert sesi bakışlarımı ona dikmeme neden oldu. O ise önündeki listeye bakmakla meşguldü.

"Aç değilim."

"Sabah kahvaltısıyla durduğuna eminim. Yiyecekler bir şeyler seç."

"Sürekli müdahale edip duramazsın."

Menüyü kapatarak masanın üzerine bıraktı. Nihayet gözleri gözlerime dokundu.

"Müdahale edebilirim ve ediyorum da."

Ona kötü kötü bakarak az önceki garsona el ettim. Yanımıza geldiği zaman ilk ben konuştum.

Belki Bir RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin