Ajdar sever miyim?
Severim tabiki.Ajdarı kim sevmez?
Bir diğer soru ise dünya üzerinde varlığımın unutulduğunu sanarken kim bana mesaj atardı?
Telefonu elime aldım ve cevap vermek için mesaja girdim.
Kimdin acaba sen?
"Şah damar favorim."
Yazıp gönderdim. Telefonu mutfak masasına bırakırken hap şişelerini çöpe boşalttım. Evren bana ajdar vasıtasıyla yaşamam gerektiğini söylemişti.Ne ironi ama.
İkinci bir ding sesiyle hızlıca telefonumu aldım. Mesaj yine ondandı.
"Garip."
Garip?Garip olan neydi acaba.
"Garip?"
Yazıp gönderdim.Anında cevap geldi.
"Müzik zevkimizin aynı olduğu biriyle karşılaşmak garip :)"
Gülümsedim. Kendimi nedensizce iyi hissettirmeye başlamıştı.
"Annemin ölümünden 2 hafta sonra beni güldürmen garip."
O sırada Firdevse mama koymak için kabını arıyordum. Ding sesi..Mesajı açtım.
"Anne önemsiz bir kavram benim için.Önemli olan anne sıfatını hakedebilecek karakter bence."
Kaşlarımı kaldırdım. Bir nevi haklıydı. Ne anneler vardı evlatlarını terk edip giden. Konuyu değiştirmek isteyerek yazdım.
"Peki sen kimsin?"
Mamayı kaba döktüm ve kedimin iştahla yemesini izledim. Telefonu açarak mesajlara baktım. Tam o gizli numaranın üstüne tıklayacakken mesaj geldi.
"Bi insan."
Ne kadar yaratıcı. Alkışlıyorum.
"Ciddi misin? "
Sıkılarak telefonu masaya fırlattım ve üstümü değiştirmek için odama gittim. Siyah xxl düz bluzumu altınada bol pantalonumu giydim. Saçlarımı sıkı bir topuz yaparak yüzüme baktım. Ağlamaktan şişmiş annemden aldığım yeşil gözlerim,birbirine karışmış siyah saçlarımla berbat görünüyordum. Vücudumdan bahsetmiyorum bile.
Göz altlarıma kapatıcı sürüp telefonumu elime aldım. Asosyalliğin dibini yaşıyordum. Okulda varlığımın fark edildiğinden bile emin değildim ve bu sene girdiğim üniversite sınavında iyi bir sıralama yapamadığım için mezuna kalmıştım.
Fakat benim daha iyi planlarım vardı. 15 yıl gibi uzun bir süre bu evde yalnızdım ve hayli birikmiş paramız vardı.
Küçüklüğümden beri hayalini kurduğum karaoke dünyasını açıp koleksiyonlarımı orada sergileyecektim.
Ne bir akrabamız vardı bizi umursayan, ne de baş sağlığı dileyen bir arkadaşım.
Yalnızlığın dibine vurmuştum açıkçası.
İnternete vereceğim ilanın detaylarını yazınca son bir kez göz atıp ilanı verdim.Kendime bir ev arkadaşı bulacaktım.Belki de böylece yalnızlığımı biraz unuturdum.
Bir de Oğuz vardı tabi.Ona karşı her ne kadar ümit beslemek istemesem de değişik şeyler hissediyordum ama onun gözü okulda ki sıfır beden ve Barbara özentisi kızlardan başkasını görmüyordu.
Ne bekliyordum ki?
Beni tanıdığından bile şüpheliyim.
Telefonum yine titreyince 3 yeni mesajın olduğunu gördüm.
"Numara salladım ve sen çıktın desem inanmazsın."
Kıkırdadım. Hangi devirdeydik?
"Hey!"
"Sanırım kedinle ilgileniyorsun."
1 dakika. Kedim derken?Bu kişi her kimse beni tanıyordu.Eğer okuldaki kızlardan biriyse cidden hiç çekemezdim.
"Kedim kendisi hakkında konuşulmasını sevmez.Ayrıca sen nerden biliyorsun?"
Bu olay gittikçe garipleşmeye başlarken dışarı çıkmaya karar verdim.
Belki biraz hava almak bana iyi gelebilirdi.Belki de köşedeki kahveciden kahve alırdım.
Kendimize ait olan evden çıkarken Gül ablanın işten ayrılmış olma ihtimali yeni dank etti kafama.
Büyük ihtimalle evi kapatıp yurt dışına gideceğimi tahmin ettiği için ayrılmıştı işten. Ya da babam olacak o adam çıkartmıştı.
Mahkemede bana ne kadar kötü baktığını görmüştüm. Sanırım benden nefret ediyordu.Çok üzüldüm.
Kaşlarımı çatarak arabama baktım. Durumumuz iyi olabilirdi.Ama yalnızlık beni çok bunaltmıştı. En son edindiğim arkadaşım lezbiyen çıkınca bir daha kimseye güvenememiştim.
Tanrım,ne kadar şanssızım.
Zaten kimse de benle arkadaş olmak için sıraya falan girmiyordu.
İnternetten edindiğim bikaç kişi vardı o kadar. Onlarda sadece sanal.
Ben bu düşüncelere dalarken arabamın etrafında 2 kere dönmüş ve incelemiştim. Çok fena sayılmazdı.
Arabamı satıp hayalimdeki karaoke dünyasını açabilirdim.
Kahve almak için yürümeye başladım.
5 dakikalık kısa bir yürüyüşten sonra dükkandan içeri girip fındıklı kahvemi aldım.
Bir masaya oturup telefonuma otomatik bağlanan wifi ağıyla internette gezinmeye başladım.
Birden gözüme bir site çarpınca merakla oraya girdim.
İnsanların kendi köşe yazılarını,anılarını,tecrübelerini paylaştığı bir siteydi bu.Üstelik oldukça da popülerdi.
Küçüklüğümden beri edebiyata karşı bir ilgim vardı.Öğretmen yazı ödevi verdiğinde ödev olduğunu unutur,kendimi kaptırarak yazardım.
Belki ben de bu siteye bir şeyler yazsam..
İyi de ne yazacaktım?
Anılarım?
Benim doğru düzgün anım falan yoktu.
Tecrübelerim?
Ne tecrübesi?Güldürmeyin beni.
Ben bu siteye kendimi yazamazdım. Ben bu siteye hayalimdeki kızı yazardım.
O nasıl bir kız mı?
Kesinlikle benden çok farklı bir kız.
Belki sahte kimliğe girebilirdi bu ama maksat kafa dağıtmaktı sonuçta.
Küçük hikaye tarzı yazıma başlamak için üye oldum.
Bir yandan kahvemi yudumlarken kullanıcı adı kısmına yine yaratıcılığımı kullanıp fındıklıkahve yazdım. Bence güzel bir kullanıcı adıydı. Yani,bence..
Şifre işini de halledip heyecanla siteye girdim. Daha sonra bir kaç fotoğraf bulup yüklerdim, kendimi yükleyecek halim yok ya..
Boş sayfaya girip tanıtım yazısınu yazmaya başladım. Uzmanlık alanım olan aşk (!) konusundan yazmayı düşünüyordum. Sanırım ben tam bir çılgındım.
Herkese selam!
Reddedilen çıkma teklifleri,platonikler,aşk acısı çeken zavallı yavrularım.
Artık bunlarla alakanız olmayacak çünkü artık ben varım.
Tecrübelerimi konuşturarak size en güzel tavsiyeleri vereceğime söz veriyorum.
Ne tecrübe ama.Derya mübarek. Devam ettim.
Yakışıklı çocuklar,kaslı çocuklar artık hayal değil.Çünkü biz kızlar her zaman en iyisini hakederiz.
Takipte kalın ve bir sonraki yazımı bekleyin.
-Fındıklıkahve
Kıkırdayıp siteye gönderdim. Site instagram gibiydi. Gönderiler ana ekranda çıkıyordu ama fotoğraf ve resimler yerine bloglar vardı. Bakalım insanları bu özgüvenli konuşmam ne kadar etkileyecek diye düşünürken telefonum titremeye başladı.Yazdığım yazıya dakikada 20 tane kalp gelmişti. Sanırım bu iş olacaktı.
Ee tabi,can damarlarından vurmuştum insancıkları,aşk..
Olmadığım biri gibi davranmayı biraz garipsesemde en fazla ne olabilir ki kafa yapısındaydım. Birazcık eğlenmek benimde hakkımdı.
Telefonu tam kapatıp kahveyle ilgilenecekken mesaj geldi.
"Fındıklı kahve,en sevdiğim.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mucize
RomanceMucizelere inanır mısın? Hayatımdaki her şey daha kötüye giderken sürekli bir mucize olmasını dilemek bence aptallıktı. Ölümle arkadaş olduğumuz o zamanlarda dostluğumuzu ölümsüzleştirmek için, ölmeye karar verirken içimden yaşamaya değer olmadığımı...