Arkadan gelen ayak sesleriyle pınar geriye döndü.
Nergis hanım elinde bastonuyla heybetli bi şekilde karşılarındaydı. Yıllar Nergis hanımdan aşkını götürsede huysuzluğuna dokunamamıştı.
Nergis hanım: Kuğu torunum mezun olurda ben gelmez miyim?
Herkesten önce gidip sarılmıştı güneşe... Kimsenin bilmediği bir bağ vardı aralarında... Nergis hanım korayın vefatından sonra doğan güneşe küçüklüğünden beri kuğu torunum derdi. Tabi bu durum boranı sinir etsede huysuz ihtiyarı karşısına almak akıllıca bir hareket olmadığı için gıkını çıkarmıyordu.
Nergis hanım güneşe sarılmasından sonra gözleri dolu dolu baktı güzel kıza...
Nergis hanım: Keşke orhanımda görebilseydi.
Güneş: Keşke...
Orhan beyin vefatı fazlasıyla ansızın olmuştu onlar için... Yaşlı adam piknikte yaşına bakmadan bir orda bir burdaydı. Kim diyecekti ki birden kalp krizi geçirecek? Orhan bey tüm ailesiyle birlikteyken orada daha vefat etmişti. Hani eğer sorsalar ölürken bi duygu yaşasaydın hangisini yaşardın diye orhan bey hiç düşünmeden mutluluk derdi. Evet belki herkesin gözü önünde öldüğü için herkesi üzdüğü için üzülebilirdi ama bir daha göremeyeceği yüzleri son kez görmek onu mutlu etmişti... Orhan bey her zaman yaşamımın vadesi senden önce dolsun ki allah beni senin acınla sınamasın nergisim derdi... Meğer çok içten söylermiş bu dileğini Nergis hanım sonradan anlamıştı. Nergis hanım daldığı yerden buruk bi tebessüm ile çıktı.
Poyraz ve güneşin birbirine bakan aşık gözlerini görünce göz pınarları yine hareketlenmişti. Sahi pınar demişken neredeydi gudubet gelini?
Nergis hanım: Kubilay?
Kubilay: Efendim anne
Nergis hanım: Nerde senin göl?
Pınar: Burdayım nergis hanım
Nergis hanım: Ay sen arkamda mı kaldın her zamanki gibi?
Pınar: Benim yanımdan hızlıca geçip diğerleriyle iletişime geçtiğiniz içindir belki?
Nergis hanım: Yıllar geçti ama sen hiç anlamadın benim olduğum yerde ne göl ne dere ne de pınar barınır!
Pınar: Sizinde anlamadığınız nokta bizim birbirimize aşık olduğumuzdu
Nergis hanım: Büyü mü yaptın anlamadım ki?
Kubilay: Annee tamam hadi içeri geçelim ne bu savaş modu? Sanırsınız beşiktaş derbisi öncesi!Mezuniyeti hafif laf sokmalar eşliğinde tamamlamışlardı. Güneş mezuniyet çekiminde poyrazla fotoğraf çekilmek istediğinde boranın engellemeye çalışmasını saymazsak Nergis hanımın cep telefon sesini her yer okyanus sen boğuldun derede yapmasına rağmen herşey gayet normaldi! Zaten bu durum onların alışık olduğu bi durumdu.
Akşam olduğunda mezuniyeti kutlamak için aile arasında yemek yendi. Herkes tek tek hediyeleri vermeye başladı güneşe...
Kubilaydan yeni sezon forması! Pınardan mac seti!
Annesinden kuğu kolyesi...
Babasındansa... Güneş bu yaşına kadar hep babasından aşk hikayelerini dinleyerek büyümüştü. Bu yaşından sonrada aşk hikayelerini okuyarak büyüyecekti! Boran mirayla yaşadıklarını kaleme almıştı. Sayfaları gençlik fotolarıyla bezemiş kendi yorumlarıyla harlamıştı! Arada kızına özel notlarda bırakmayı ihmal etmemişti. Kitabın isminde ellerini gezdirdi bir süre güneş... OYUNUN ADI: AŞK...
Aşkın tiyatronun tozlu sahnesinde nasıl başladığından tutunda ayrılık zamanlarına yaşadıkları anılara kadar hatta cihanı balkondan sallandırdıkları zamanı bile atlamamış yazmıştı!
Herkesin gözü poyraza kaydığındaysa nergis hanım çarpıl bir gülüş attı.
Poyraz cebinden kadife bi kutu çıkarıp genç kızın önüne bıraktığında boran lütfen yüzük olmasın allahım diye dua ediyordu. O küçücük kızını kimseyle paylaşamazdı ki! Her ne kadar küçük holiganı tanısada olmaz yapamazdı!
Güneş elleri titreye titreye kutuyu açınca gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Evet bir yüzüktü ama sıradan bir yüzük değil nergis hanımın asla parmağından çıkarmadığı ata yadigarı bir yüzüktü... Pınar ne zaman o yüzüğü istediğini belli etse orhanımdan yadigar olanı sana vermem o çok değerli deyip konuyu kapatırdı huysuz ihtiyar...
Güneş: Poyraz? Tontoşun yüzüğü bu?
Pınarın gözleri büyüdü. Nasıl yani bunca yıllık geliniydi ama değerli diye vermediği yüzüğü yeni yetme kıza mı verecekti?
Nergis hanım: Senden değerli değil kızım...
Boran: Aa ne güzel bi yüzük ama sizin parmaklarınızda daha güzel bence sen o yüzüğü geri ver güneşim
Güneş kafasını sallayıp tam nergis hanıma uzatıcaktı ki nergis hanımın attığı bakıştan korkmuştu.
Nergis banım: Bu çocuklar evlenicek bu yüzükte takılacak!
İşte nergis hanım son sözü yine söylemişti. Aksi kadın! Boran naparsa yapsın bu işten kurtulamıycanı biliyordu. Pınar yıllarca nergis hanımın zulmünü görmüştü o yüzden okların kendisine çevrilmesine hiç gerek yoktu.Aradan geçen günler sonunda güneşin kız istemesi vardı. Boran sabahın ilk ışıklarında markete gitmişti. Başta kimse anlamasada eve poşet poşet ve çeşit çeşit tuzla gelince herkes kahkahalara boğulmuştu.
Boransa tüm gün güneşe tuz karışımı yapması için baskı uyguluyodu. Hani belki olmaz ama olursa alerjisi tutarsa kız isteme iptal olur diye düşünüyordu.
Boranın tuzaklarına rağmen o kız isteme olmuştu. Resmen kızı sözlenmişti! Neyseki ikna etme kabiliyeti sayesinde üniversiteden sonra evlenmeleri için ikna etmişti! Şimdi önündeki 4 yılı nasıl değerlendireceği önemliydi!O sene sonunda güneş ve poyrazın ilk sahnesi vardı. Tabi ki en ön sırada boran miray nergis hanım pınar kubilay yerini almıştı. Boran poyrazın yeteneksizliğini devamlı eleştirirken olan olmuştu. Senaryo gereği güneşin biriyle aşk yaşaması gerekiyordu ve ilk el ele tutuşmada poyraz içeri dalıp çarşı herşeye karşı hele sana hepten karşı zırtapoz deyip çocuğun üstüne atlamıştı. Güneş şokun etkisinde olsada Kubilay helal olsun oğlum doğru düzgün vursana lan diye bağrıyodu. Pınar bu ikisiyle ne yapıcağını kara kara düşünürken boran güneşin yanına gitmiş çoktan kızını doldurmaya başlamıştı. Tabi ki bunu miray fark ettiğinde borana fazlasıyla kızmıştı. Herşey bittiğinde ortalık durulduğunda güneş poyrazla ağır bi kavga yaşamış ve yüzüğü poyraza değilde nergis hanıma teslim etmişti... Nergis hanımın kalbi bu sahneyi pek kaldıramadığı için olduğu yere yığılmıştı. Güneş bi an pişman olsada poyrazın adam olmayacağını düşünüyordu. Babası haklıydı!
Nergis hanım hastaneye kaldırıldığında doktorlar nergisin içeri güneşi ve poyrazı beklediğini söyledi. Genç ikili içeri girdiklerinde nergis hanım makinelere bağlıydı.
Yaşlı kadın titreyen ellerini açtığında içinde sakladığı yüzüğü sessizce güneşe uzattı. Güneş almak istemesede kıramadı yaşlı kadını...
Nergis hanım: Orhan beyi her zaman ne olursa olsun buramda sakladım.
Kalbini gösteriyordu yaşlı kadın...
Orhan beyle ilk kavgamız sizin gibiydi onun aşırı sinirli olmasından dolayı çıkmıştı. Ama bakın sevgimizin gücüne o burda yok ama ben o burdaymışcasına yaşıyorum... Sizde aşkınıza sevginize sahip çıkın. İlk olayda ilk kavgada bırakıp giderseniz bir gün geldiğinde pişman olduğunuzda geri dönüşü olmaz yollara girersiniz...
Poyraz yan gözle güneşe baktığında güneşin ağladığını gördü. Dayanamazdı ki o güneşine! Hemen sarıldı genç kıza... Güneş yüzüğü parmağına taktığında nergis hanım dışarı kovmuştu onları...
Nergis hanım: Sende beni özledin mi Orhan bey?
Makinelerden gelen sesleri duyabiliyordu kapanan gözlerine inat... Ama bu yıllarca aşık olduğu adama kavuşma heyecanını yok saymadı. Artık yan yanaydılar işte... Onca zamandan sonra özlem duyduğu adamlaydı nergis hanım...Gitmeden Nergis hanımında bir fotoğrafını şuraya bırakıyorum.
Nergis hanımın vefatıyla bitirdim hikayeyi... Bütün aşıkların kavuşmasıyla...
Biliyorum ansızın oldu bu final! Sizden ayrılmak bende istemezdim... Bu yüzden 5 tane özel bölümle size veda edicem... Güneşin poyrazla didişmesini, Boranın küçük holiganla uğraşmasını, mirayın boranı zapt etme çabasını, kubilayın beşiktaş aşkını, pınarın kubilayla sınanmasını... Hepsini çok özleyeceğim. Özel bölümler gelene kadar kendinize iyi bakın olur mu? Diğer hikayemle yoluma devam edicem. Eğer yolunuz düşerse orada görüşürüz belki sizinle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyunun adı: AŞK
FanficÖnceliklee bir adet miray ve boran hikayesiyle geri döndüğümü belirteyim. E arayı çok açmamak gerek öyle değil mi? 😌 Onların aşkı konservatuarda başlamıştı. Taa ki Boran mezun olup tiyatro turnesiyle gidene kadar. Mirayın terk edilmiş hissetmesine...