5. Bölüm

7 2 0
                                    

-"Peki bu kalıntılar eski bir krallığa mı ait?" diye sordum merakla.
-"Öyle de denebilir fazla araştıramadım burayı daha yeni buldum ve sana süpriz yapmak istedim. Ama çok sevecegin bir şey daha var. Kalıntıların içinde bir oda var ve.. Dur en iyisi göstermek." dedi ve takip etmem için işaret etti. Zamanla bozulmuş ve yosun tutmuş merdivenlerden çıkmaya başladık. Önce büyükçe bir odadan geçtik sonrasında ise asıl ulaşmamız gereken yere ulaştık ki zaten Archie de durmuş gelmemi bekliyordu. Gülümsedi ve:
-" Sanırım bundan sonra burası senin küçük krallığın olacak." dedi.
Şaşkınlıktan bir kez daha nutkum tutulmuştu. Çünkü bu sefer hayatımda en çok sevdiğim ( kılıç kullanmaktan bile çok) şeylerle karşı karşıyaydım. Kitaplar. Bir sürü eski ve güzel bir sürü kitap. Kendimi tutamadım ve hemen koştum. Hepsinin kapaklarını okşamak ve sayfalarına dokunmak istiyordum. Kendimden geçmiş haldeydim. Bir prenses olsaydım belki bu kadar sevinmezdim çünkü onlar ne isteseler ayaklarına kadar gelir ama burada yaşıyorsanız eğer kitap bulmanız çok zordur. Archie beni dikkatle izlerken hiç sesini çıkarmıyordu. Bir an sonra durdum ve:
-"SEN EVRENIN EN IYI ARKADAŞISIN ARCHAIMBAUD!" dedim ve sarıldım. Bu sefer hiç bırakmayacak kadar sıkı sarılmış olmalıyım ki Archie'bin 'dur boğuluyorum' dediğini duymadım. Bir anda ne olduysa ağlamaya başladım. Archie yüzümü görünce hiç bir şey demedi. Çünkü mutluluktan ağladığımı biliyordu ve o an düşündüm ki belki bir krallıkta yaşamıyorum ama beni seven mutlu bir ailem ve bir de Archaimbaud vardı.

Eve döndüğümde ve yatağıma uzandığımda kendimi huzur içinde hissediyordum ve bunun Huzur Ağacı ile bir ilgisinin olduğunu da sanmıyordum.
***
Fazla uyuyamadım zaten gün doğumuna az kalmıştı. Ben de ilk iş kuyudan su getirmeye çıktım. Bahçeden biraz çiçek kırptım. Eve girince de doğruca vazoya koydum ve kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Sofra hazıranınca vazoyu da masanın tam ortasına koydum. Mükemmel gözüküyordu.

-"Tam da doğum günü kızına özel." dedi kalın bir ses. Babamdı. Hemen koştum ve sarıldım. Kulağıma güzel dilekler fısıldarken annem de geliyordu. Tablo tamamlanmıştı. Hemen masaya oturduk ve lezziz yemeklerin tadını çıkarttık.
Sonra annem babama baktı. Babam da:
-"Ne kadar erken o kadar iyi." dedi.
-"Anne, baba ne oluyor?" diye sordum merakla.
Annem sofradan kalkıp yatak odasına doğru yöneldi. Babam anlatmaya başladı:
-"Amelia bildiğin gibi artık 18 yaşındasın ve bu demek oluyor ki artık bir yetişkinsin. Eğer bazı şeyler olursa..." dedi ve annem de elinde iki zarfla gelmişti.
-"İşte o zaman bu zarfları aç ve oku. Gerçeği o zaman öğreneceksin. Önce babaninkini sonra benimkini oku ve zamanı geldiğinde bir kere bile tereddüt etme koşabildigin kadar hızlı koş. Sadece bize ve Archie'ye güvenmeni istiyoruz tamam mı Amelia?" diye devam etti annem.
-"Durun durun durun. Ne gerçeği, ne zarfı?
Burada neler oluyor?" dedim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Çok ciddiydiler ve korkuyorlardı.Onları hiçbir zaman böyle görmemiştim.
-"Tatlım keşke daha önce açıklasaydık ama bunları bilmen bile çok riskliydi. Bunu yapamazdık. Eğer bilseydin hayatını diken üstünde geçirirdin. Lütfen bizi anla. Ne olursa olsun bir tek Archie'ye güven. O ne yapması gerektiğini biliyor." dedi.
Ben, neden sadece Archie biliyor, neden bunları şimdi söylüyorsunuz demeye fırsat bırakmadan at kişneme sesleri eşliginde bazı sesler duyduk. Annemle babam birbirlerine korkuyla baktılar. Sonra ikisi de bana sıkıca sarıldılar. Annem son defa beni öptü ve kulağıma şöyle fısıldadı:
-"Sana her gece okuduğum masalı ve Anka Kuşu'nun 12 öğüdünü hatırla. Sadece bize güven ve Archie'yi sakın bırakma o seni..." cümlesini tamamlayamadan sesler daha da artmaya başlayınca babam hızlı olmamız gerektiğini söyledi. Hızlica siyah kukuletamı giydim ve kılıcımı kuşandım. Mektupları göğsümdeki iç cebe sıkıştırdım. Arka kapıya yöneldik. Siyah bir atın üstünde Archie bekliyordu. Yüzünde daha önce görmediğim çizgiler belirmişti.
-"Amy çabuk atla. " dedi. Elimi uzattım ve ata yerleştim ve annemle babama baktım:
-"Siz..siz gelmiyor musunuz? Ama..ama..." boğazıma bir şey oturmuştu. Karnıma ok saplanmış gibiydi.
-"Biz onları oyalayacağız. Sakın geri dönmeyin. Ne pahasına olursa olsun gidin. Archie lütfen Amelia'ya sahip çık onu koru." dedi babam çaresizce.
-"Merak etmeyin Amy kendisini çok iyi koruyabiliyor ama yine de ben hep yanında olacağım ama gitmemiz gerekiyor."dedi telaşla.
Son kez el salladım. Son kez baktım onlara. At aramıza daha çok mesafe koyarken ben onların yanında olmak istiyordum. Sonrasında bir şey oldu ve annem birden yere düştü. Karnından kan akıyordu. Babam kılıcıyla savunmaya çalışıyordu ama bu kez başaramadı. Hıçkırıklarımı susturmaya çalıştıkça daha fazla ağlıyordum. Sırf sesimi duymasınlar diye tutuyordum kendimi. Oysa bastırdığım çığlıklar serbest kalmayı bekliyordu.



Simurg'un İntikamıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin