Bölüm 39

118 16 4
                                    

Gemi Malezya limanına yanaşırken zorlu deniz yolculuğu da nihayet bitmişti.

James Carter ilk geceki olaydan sonra genç kızı muhatap almayıp onu yalnız bırakmayı tercih etmişti. Bu Yoon Hee nin de işine geliyordu. Zira bu yabancıya laf anlatmak deveye hendek atlatmak tan da zordu.

Aynı kamara içinde birbirine olabilecek en uzak noktalarda yaşamışlardı günlerce.

Akşamları yemek masasında karşı karşıya geliyorlardı sadece. Ufak bir göz temasıyla birbirlerini selamlayıp hiç konuşmadan yemek yiyorlar, sonra köşelerine çekiliyorlardı.
İniş vakti geldiğinde Yoon Hee yine bagaj kutusundaki yerini almıştı. Saatler sonra kutunun kapağı açıldığında Carter ın ilk emri genç kızın tuvalete götürülmesi olmuştu.
Yoon Hee, James Carter ın yanına getirilince, masadaki evrakları gösteren tercüman açıklamaya başladı.

"Bu evraklar senin pasaport ve evlenme cüzdanınmış. Bay Carter diyor ki; Yeni kocana sayıda kusur etmeyecek mişsin!"

Yoon Hee anlamayarak panikle sordu.
"Ne kocası? Benimle dalga mı geçiyorsunuz? Ben evlenmedim ki?"

James tekrar anlatmaya başladı. Genç kız karşısında sırıtarak konuşan adamın ne dediğini anlamak için dikkatle çeviriyi  dinliyordu.

"Bay Carter herşeyi ayarlamış. Tebrikler şu dakikadan itibaren Bay James Carter ın karısıymışsın!"

Yoon Hee şiddetle karşı çıktı.

"Bu ne demek? ! Ben  evlenemem! Bu saçmalık. Benim onayın olmadan mümkün değil!"

James sakinliğini koruyarak konuştu.

"Hey sakin ol! Bende senin gibi saygısız bir kadınla asla evlenmek istemem! Ancak buna mecburuz. Seni yanımda götürmenin başka yolu yok. Ülkendeki savaş yüzünden seyahat etmen yasak. Ancak benim gibi bir İngiliz vatandaşı sayesinde sınır giriş çıkışlarından sorun yaşamadan geçebilirsin. "

Yoon öfkeyle Carter a döndü. Masaya elini vurarak konuştu.

"Asla olmaz! Ben sizi seviyorum ki . Hani sizin verdiğiniz söz! Deniz ne olacak? Beni kandırıp kendinize mi kaçırdınız?

James in bu kızı himayesine almak gibi bir niyeti yoktu. Ancak  sözünü yerine getirirken, bu kızla alay ederek eğlenmekte de bir sakınca görmedi. Üstelik bu şekilde olmazsa, yanındaki adamlar da dahil olmak üzere bu pavyondan çıkma, ukala, şiddet düşkünü ayaklı belanın güvenliğini sağlayamayacağını biliyordu.
James Carter ın karısı demek dokunulmaz demekti ve Türkiye deki dostları bu kızı ısrarla istiyordu.

"Görevim seni sağ olarak götürmek. O askerin seni kadın olarak değil de can borcu olduğu için istediğini düşünüyorum. Evlenmemize birşey diyeceğini de sanmıyorum. Şimdi kapa lanet çeneni de çekici, yakışıklı, centilmen bir erkeğin kollarına kendini bırak! Bak seni nasıl mutlu edeceğim karıcığım."

Carter bunları söylerken genç kızın sinirden moraran yüzünün rengine bakarak keyif den kahkahalar atıyordu. Gemideki terbiyesizliğin elbet bir rövanşı olmalıydı. Ve nihayet James durumu berabere getirmişti. Şimdi ise girdiği evcilik oyununu sürdürüp, öne geçmesi gerekiyordu.
Ancak düşünmediği şey, Yoon Hee nin boş durmayacağıydı.

Genç kız ani bir hareketle masadaki kalemi yakalayıp Carter a doğru bir hamle yaptı. Yanındaki adam müdahale etmese, Carter gözünden bile olabilirdi. Neyse ki Yoon Hee ıskalamış ve Carter yanağında bir sıyrıklarla kurtulmuştu.

Yoon Hee götürülürken Carter arkasından bağırıyordu.

"Seni haddini bilmez küçük şıllık! Nerde senin geişa ruhun? Sana ben artık senin kocanım diyorum ve sen bana itaat etmek zorundasın. Güzellikle değilse de zorla!"

Yoon Hee de giderken haykırıyordu.

"Seni aşşağılık fırsat düşkünü adam. Ben Japon değilim ve Kore'de geişa olmaz. Ben de asla sana teslim olmam."

Yoon Hee bunları söylerken bile dilini bilmediği bu ülkede bu adamlara boyun eğmekten başka çaresi olmadığını biliyordu.

CAMDAKİ iZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin