31. Bölüm ~Kapatma Gözlerini~

127 13 8
                                    

Gözyaşlarımı sildim. Dimdik karşısında durdum. Kendi başıma herşeyi halledebilecek bir kadın olarak etrafa baktım ve bu konuşma hiç yaşanmamış gibi apartmana girdim. Ağlamak yok! Bu sefer bırakmayacağım, vazgeçmeyeceğim. Onun için ağlamak istemiyorum artık. Ben tek başına bu günlere gelmiş güçlü bir kadınım. Bundan sonrada başımın çaresine bakabilirim. Bu zamana kadar nasıl onsuz geldiysem, bu zamandan sonrada o olmadan giderim. Gelmiş bulundu bir kere. Hayatının hatasını yaptı. Asla ona teslim olmak yok Mavi. Eğer ona teslim olursam buradan giden ben oluyorum. Kaybetmiş sayarım kendimi ve giderim. Yemin ederim. Ona teslim olmak yok, mavi gözlerine kapılmak yok, yakışıklılığına aldanmak yok, kaslı kollarına ve çekici vücuduna bakmak yok, o pembenin elli tonu dudaklarıyla temas hiç yok. And içtim.

Anahtarı çıkarıp yuvasına soktum ve çevirdim. Hala gürültü ile eşya taşıyorlardı. Katlanmak zor değil bir kulaklığa bakar. Odama gidip üstüme yoga için uygun rahat kıyafetler giydim. Yoga yaptığımdan değil de bağdaş kurup düşünmek hoşuma gidiyor, hele de müzik dinlerken. Tüm günümü eski çeteyle konuşarak geçirdim. Olanları kızlarla bir konferansla halledim, moralimde yerine gelmişti. Hemşire Derya'yı da unutmayalım tabii. Sanki tüm olayı biliyormuş gibi soru bile sormadan haklı olduğumu söylüyordu. Haklıyım tabi. Birde haksız mı olacaktım?! Saat on yediye geliyordu. Birşeyler yemek gerektiğini söyleyen karnımın gurultusuna çare bulmam gerekiyordu. Ayağa kalkıp mutfağa gittim. Buzdolabına öyle boş boş bakarken kapı çalındı. Şeytan diyor al şu tavayı kimse yar kaşını gözünü. Bu neymiş ama artık? Bir huzur verin artık. Bir rahat bırakın. Bir yalnız kalayım ben.

"Kim o?" Dedim ama karşılık gelmedi. Kapı deliğinden baktım. Deniz! Ne yüzle geliyorsa hala kapıma? Umursamaz ve soğuk bir tavırla açtım kapıyı durdum karşısında. Yine onu tanımıyormuş gibi davranmayacaktım. Sadece onu tanıyor olup bir yabancı ile konuşuyormuş gibi olacaktım.

"Ne vardı?"

"Şey... ben..." ağzında birşeyler geveleyip saçlarıyla oynuyordu ama hala düzgün bir cümle kurmamıştı. Yoksa özür dilemeye mi geldi? Hayır! Bu özürle geçecek birşey değil dilesede birşey ifade etmeyeceği için boşuna bir çaba içindeydi.

"Deniz? Senden özür bekleyen yok. Sırf haksızsın diye böyle davranma. Eski egolu, narsist, havalı haline geri dön." Kapıyı kapatacaktım ki eliyle buna engel oldu.

"Haşmet amca seni aşağı yemeğe çağırıyor. Gelmen gerektiğini söyledi." Bu muydu? Tamam özür bekleyen yok ama özür dilese fena olmazdı.
"Bakarız... yani bakarım. Senle neden bakacakmışım ki?" Kapıyı daha fazla saçmalamamak için kapattım. Altımdaki şortu çıkarıp kot pantolon giydim. Sonuçta bu bir aile yemeğiydi ve ben şortla gidemezdim. Telefonumu da alıp kapıyı açtım. Karşımda Deniz'i görünce küçük çaplı bir korku geçirsemde hemen topladım.

"Hep böyle kapımda mı bekleyeceksin?"

"Olabilir."

"Sapık mısın pardon? 1 haftalık komşuluğun ilk günden sapıklığa döndü bile. Elinde sonunda gideceksin."

"Bundan emin gibi konuşuyorsun."

"Neden acaba? Buldum, belki de bundan eminimdir. Of... senin yüzünden saçma sapan şeyler konuşuyorum." Merdivenlerden inmeye başladım arkamdanda o geliyordu.

"Özür dilerim Mavi. Amacım asla seni kırmak olmadı." Durdum. Giderken beni üzeceğini bildiği halde gitti. Şimdi de gelmiş bunu mu diyordu? Hakkaten bu mudur?

"Ama bunu başardın. Şimdi lütfen bu konuyu kapatalım mı? Gereksiz."

"Gereksiz mi? Gereksiz olduğunu mu düşünüyorsun? Ben gittim Mavi. Seni kırdım, üzdüm, ağlattım. Gereksiz mi?" Sesini yükseltmesi hoşuma gitmiyordu. Bu artık benim meselem olmuştu ve beni rahatsız etmeyen mevzuyu bu kadar derinleştirmesi acınasıydı.

~MAVİMSİ~ \\ NH \\Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin