James Potter gözlerini yanındaki Sirius Black'e çevirdi. İkisinin de yüzünde muzip bir gülümseme belirdi ve aynı anda dokuzuncu ve onuncu peronlar arasındaki duvara koşmaya başladılar.
James bir an için duvara çakılacaklarını sansa da, duvar her seneki gibi onları bu büyülü dünyaya getirmişti. 9 3/4 platformu. Hogwarts Express'i tüm ihtişamıyla hareket etmeye hazır görünüyordu.
Bir sürü Hogwarts öğrencisi ve onların ebeveynleri ile doluydu burası. Aileler çocuklarını öpüyor ve onlara veda sözcükleri söyleyerek trene bindiriyorlardı. James, Sirius'a "Bizimkiler çoktan trene binmişlerdir. Aylak'ın huyunu bilirsin. Geç kalmak istemez."dedi sırıtarak.
Sirius "Ya bilmez miyim." dedi gözlerini devirerek. Trene binecekleri sırada kızıl saçları gördü. Yıllardır onu büyüleyen kızıl saçları. "Evans," dedi James selam verircesine. Lily ailesi yanında olduğu için son derece insancıl bir şekilde "Potter," diye selamladı onu.
Sirius James'e doğru fısıldayarak "Keşke ailesi hep yanında olsa. Baksana ortada herhangi bir lanet yok!" diyince beraber kahkahalarla güldüler.
Ailesinin yanındayken Lils'le uğraşmak istemeyen James trene bindi. Sirius da öyle. James saçlarını karıştırırken her zamanki kompartmana ilerliyordu. Birkaç kız Sirius ve James'i yan yana görünce iç çektiler. James bıyık altından gülse de kimseye bir şey çaktırmadı ve kompartımana girdiler.
Remus bu senenin ders kitaplarını incelerken Peter ona bir şeyler anlatıyordu. Ancak Remus pek de onu dinliyormuş gibi görünmüyordu. Peter "Hey, Sirius! James!" diye bağırdı ve sırayla onlara sarıldı.
Remus kitapları çantaya sıkıştırdı ve ikisine de sıkı sıkı sarıldı. En sonunda herkes yerine yerleştiğinde, yaz tatillerinin nasıl geçtiği hakkında konuşmaya başladılar.
Nihayet herkes hikayesini anlatıp sustuğunda James "Harita sende, değil mi?" diye sordu Remus'a.
Remus son derece bilmiş bir edayla "Sizde kalsa iki günde kaybedeceğiniz için tabi ki de bende." dedi. Haklıydı da. O içlerinde her zaman en aklı başında ve mantıklı olandı. Tabi ufak tüylü bir sorunu vardı ancak bu diğerlerini hiç mi hiç rahatsız etmiyordu. Hatta hayatlarına aksiyon kattığını düşünerek bu durumu seviyorlardı.
Tabii Remus'a bunu bir türlü anlatamıyorlardı. O sürekli bunun ne kadar kötü bir şey olduğundan, insanların ondan korkacağından yakınıp duruyordu. James elinde olmadan gülümsedi ve dostlarına baktı. Onlara sahip olmaktan o kadar mutluydu ki!
*****
Nihayet Hogwarts'a varmışlardı ve büyük salonda oturuyorlardı.Birinci sınıfların heyecanı gözlerinden okunurken diğerleri rahattı. Remus "Bu sene de zor olacak." dedi isyan edercesine. Sirius alayla "Evet, James yine 'Evans, Evans' diye kafamızın etini yiyecek." diyince Remus omzuna vurdu ve "Dersleri kast ediyordum pati." diye mırıldandı.
Peter "Sirius da haksız değil hani," diyince hep birlikte güldüler.
Seçmen şapka geldi ve şarkısını söylemeye başladı. Ancak James gözlerini Alice ile konuşan Lily'nin kızıl saçlarına dikmiş, sadece ona bakıyordu. Onu tekrar dünyaya döndüren şey Dumbledore'un konuşmasına başlaması ile Remus'un onu dürtmesi oldu.
"Hepiniz Hogwarts'a hoşgeldiniz. Yeni gelenlere bir şey söylemek istiyorum. Burada isteyen herkese yardım edilir. Çekinmeden söylemeniz yeterli. Ve bir konuya daha değineceğim. Büyücü dünyasını karanlık günler bekliyor olabilir. Bu muhtemel." Bakışları tüm binaların masalarında gezdi ve Slytherin'de biraz daha uzun kaldı.
"Yaptığınız seçimlere dikkat edin. Çok dikkat edin. Şimdi, yumulun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çapulcular
Fanfiction▪️Lumos! Tüm ciddiyetimle yemin ederim ki, hayırlı bir şey düşünmüyorum. Bu hikayede sıradan büyücüler yok. Onlar Çapulcular. Her daim bir muziplik peşinde olan 4 yakın arkadaş. Patiayak, Aylak, Çatalak ve Kılkuyruk. Hepsi birbirini tamamlayan müthi...