kız ayaklarını sürüyerek geldi uzaklardan. ağaca doğru kafasını kaldırdı. dalında oturan biri vardı. onu gördüğü andan itibaren ona gece saçlı demeye başladı,
ve öyle de kaldı.gözlerini kapatmıştı kız,
gün batımı saçlarına, burnuna
ayrıca dudaklarına vuruyordu.
dalı tırmanmak için cebelleşti.
onun oturduğu dala tutundu ve sessizce yanına sıvıştı.gece saçlı kız yavaşça gözlerini açtı,
tekrar gözlerini kıstı.
sanki kafasındaki bir göl kenarında,
suya yansıyan kendini izliyor gibiydi,
bulanık, karanlık
ve ay ışığı altında.
yanındaki kıza baktı, baktığı andan itibaren
ona önemsizin teki demeye başladı,
ama öyle kaldı mı bilinmez."merhaba.."
boş gözlere bakılarak söylenmiş bir söz,
önemsiz kızın ağzından çıkan,
asla önemli kılmıyordu bir merhaba'yı,
gece saçlı için.
daha çok gözlerini kısarak baktı önemsize.
bu merhaba sanki.. çok fazla..
yardım çağrısı gibiydi,
yardım et bana der gibi çıkmıştı önemsizin ağzından.aklından ne geçiyor acaba diye düşündü,
ilgi göstermeden tarayıp çıktığı saçlarını eliyle düzeltmeye yeltendi.
gece saçlı ayaklarını bir ileri bir geri sallandırmaya başladı.
"hah.."
bir sırıtma sesi çıkmıştı kiraz dudaklarının arasından.
ya da...
çilek mi demeliydi,
kırmızı mı,
vişne mi?tekrar gözlerini dikti önemsize gece saçlı.
"bana merhaba diyen ilk kişisin."
karnına saplanan ağrıyı boş verirmişcesine yüzünü buruşturdu ve bir anlığına,
gözlerini gökyüzüyle buluşturdu ve
yere indirdi tekrar.
"sana da merhaba.."önemsiz o an,
birkaç saniyeliğine önemli olmuştu,
işte o an.
önemliydi işte.
hissetmesiyle gelip geçmesi ani olmuştu.
bir hikayenin başlangıcı gibi,
herkes gelişme bölümünü ya da
sonucu hatırlar.
ancak geriye dönüp baktığında insanlar,
buraya nasıl geldim sorusunu sormadan asla edemezler işte.nereden başladığını asla hatırlamayacak olan önemsiz kız,
gece saçlıyla tutkuyla baktı.
aşık gibi.
"burada ne yapıyorsun?"cevabı bekledi, bekledi
ama güzel bir şeyler oldu tabii.
gece saçlı kotunun cebinden koparılmış bir,
narin papatyayı avuçlarına aldı
ve önemsize uzattı.
"seviyorum." dedi.
kalbinde birisi koşuyormuş gibi hissetti sonra.
çiçeğin yapraklarını,
ölü bedenini yavaşça okşadı.
sonra bir yaprağını kopardı."ölünce ne olur biliyor musun?" diyerek tekrar konuştu gece saçlı kız.
önemsiz bunu baya düşündü,
ne olurdu?
onun cevabını merak etmişti.
"ne olur?"papatyanın yaprağını serbest bıraktı sonra gece saçlı,
kararan havaya doğru,
gecenin karanlığına karışmasını istermiş gibi..
"öylece uçar gideriz işte.."
bu sefer bunu mırıldanmıştı ama,
sanki emin değilmiş gibi bundan.
uçar gider miyiz?
"diğer insanlar bizi unutur."
unutur mu?
önemsiz, onu unutacağını sanmıyordu,
eğer o ölürse,
o giderse.
şu an aklında kaldığı gibi,
kalbinde de kalacaktı işte.
koskocaman bir iç çekti gece saçlı.
rüzgar saçlarını daha çok savurdu,
iç çekmesiyle rüzgarı o yaratıyordu sanki,
ağacın bir tepesinde.ağacın tepesinde,
başıboş bir Tanrı,
önemsizin kalbini çaldı.kopardıkça koparıyordu çiçeğin yapraklarını,
ağlamaya başladı sonra,
tanıştığı son kişiye baktı gece saçlı.
üstünde kalan son yaprağıyla,
papatyanın ölü bedenini önemsizin avuç içlerine bıraktı.
önemsiz son kalan yaprağı koparmadı.
kokladı,
kokuyordu.
mis gibi.
gece saçlı gibi.sonra yavaş yavaş gün batmaya devam etti,
gökyüzü aşkla kavrulurmuşcasına,
kıpkırmızı bir renk bıraktı arkasında.
güneş gitti,
renkler sevişti.
o günden sonra önemsiz için,
en tanıdık koku gece saçlının ki oldu.
ancak hiçbir zaman anlayamamıştı,
neden ona "iyi misin?" diye sorduğunda,
onu terslediğini.
hiçbir zaman anlayamayacaktı.
iyi misin sorusuna verecek bir cevabı yoktu belki de.
bir daha sormadı.gece saçlı ağacın dalından indi.
önemsiz arkasından koşturdu,
tam gidecekken narin bileğini kavradı,
kendine döndürdü.
ay ışığı yüzünün yarısını aydınlattı.
gölgesi ağacın altına düştü.
yapraklar hışırdadı.
hala yaşayan papatyalara kaydı gözü,
ve elinde sımsıkı tuttuğu tek yapraklı,
ölü papatyaya.gece saçlı neden bileğini tuttuğunu,
kendine çevirdiğini kavramaya çalışıyordu.
ama nedenini anlayamadı,
söylemesini bekledi.
uzun uzun bakıştılar,
bakıştılar,
bakıştılar,
ve bakıştılar.
"tekrar gelecek misin?"
önemsizin sesi mi titremişti?
gece saçlı mı öyle duymuştu?
bileğini yavaşça kızın elinden çekti,
ve ona doğru bir adım attı.
önemsiz içten içe öldü,
nefes nefese kaldı.
"söz veremem.."
ona gece saçlı demek istiyordu hep,
ama adını öğrenmek için can atıyordu şimdi.
kalbinde yara bırakacağını bildiği halde,
adını ağzına süs yapmak istiyordu.
"adını söyle, lütfen.."
gece saçlı kıza anlamsızca baktı.
ve önemsizin saçından bir tutam alıp,
kulağının arkasına sıkıştırdı."adımın bir önemi yok, inan bana."
bilse de bir şey değişeceğini sanmıyordu,
şu an onu tam burada,
terk ediyordu gece saçlı,
mis kokulu gece saçlı.
narin parmaklarını dudaklarında gezdirdi önemsizin.önemsiz gözlerini kapadı ve söz vermesi için,
içten içe yalvardı.
bugün her şeyi içten içe yalvararak geçirmişti,
ancak şu an ellerinde can çekişiyordu.
dudaklarını değdirdiğini hissetti gece saçlının.
ellerini saçlarına doladı.
ölü bir papatyanın yaprakları gibi,
tarif edilemez bir biçimde,
uçup giden,
hassas,
bir o kadar da, bulanık
bir öpücüktü.
sonra gece saçlı bir kaç adım geriye attı kendini,
rüzgar saçlarını son kez savurdu.
gözleri son kez parladı ay ışığında,
adını öğrenemedi asla önemsiz gece saçlının.
kız arkasını döndü,
ilk kendi yok oldu ortadan,
sonra gölgesi.
eğer yapabilseydi,
kalması için gölgesini ikna ederdi.günlerce bekledi sonra önemsiz,
gelmesini gece saçlının.
ancak, gelmedi.
bir ara beklemeyi bıraktı ve
kendine başka bir ağaç dalı buldu önemsiz.ve daha sonra,
çok bir zaman sonra,
bir akşam üstü,
yine gün batımında,
gece saçlının kokusu geldi burnuna,
yolunu tuttu o ağacın önemsiz.koştu, koştu
koşmasını asla durdurmadı.
ama oraya vardığında..
ama, onu o ağaç dalında,
boynunda kendinden daha önemsiz,
bir iple gördüğünde,
ama, üzülemeden cebindeki,
ölü papatyanın,
son kalan yaprağının uçmasına,ama...
işte, son kez bakıştılar o an,
ama,
gece saçlı cevap vermiyordu.
gün bu sefer hızlı batıyordu,
ayaklarını sürüyerek tekrar geldi önemsiz,
aynı ağacın altına
çok sonra farketti,
papatyaların hepsinin koparılıp,
yere savurulduğunun,
çok sonra farketti.iyi misin gece saçlı,
neden beni terslemiyorsun?
bundan sonra hep burada kalacaksın değil mi?
cevap ver, sesini özledim.
sen papatyaları hâlâ seversin,
değil mi?
eğer hâlâ seviyorsan,
seni ilerideki papatyaların yanına götürebilirim.
buradakiler ölmüş,
gece saçlı.
hadi, gel.önemsiz arkasını dönüp giderken,
papatyaları ezip geçti ayaklarıyla,
bir gölge geçti yanından,
son kez esen,
gün batımı rüzgarıyla.
ve sallandı gece saçlı,
çok uzun bir süre,
herkes onu unutuncaya kadar.