Geçen saatlerin ardından nihayet Hermione akşam yemeğini çabucak yemiş ve Gryffindor Ortak Salonu'na gitmişti. Saat henüz sekizi çeyrek geçiyordu. Ortak Salon'da bir ileri bir geri volta atarken biraz erken de olsa buluşma yerine gitmeye karar verdi. Olanlardan sonra kütüphaneye tekrar gitmek onu korkutuyordu ancak Draco'nun ona nemdiyeceğini de merak ediyordu.
Loş koridorlarda ilerleyerek sonunda kütüphaneye vardı. Derin bir nefes alıp kapıyı kendine doğru çekti. Kütüphanenin kapısının bu kadar ağır olduğunu daha önce hiç fark etmemişti. Etrafa bakınıp nereye oturacağını düşünürken Draco'yu gördü. Yasaklı kitapların yakınında bir masaya oturmuş ve kafasını kalın ve tozlu bir kitaba gömmüştü. Henüz Hermomie'nin gelişinin farkına varmamıştı. Onu bu şekilde görmek Hermonie'nin isteösizce gülmesine enden olmuştu.
Hermione, Draco'nun yanındaki sandalyeye oturup gülümsedi,
"Erken gelmişsin.""Evet, sen gelmeden tekrar kontrol etmek istedim, zaten zaman hiç geçmiyordu. Saat dokuz oldu mu?"
"Sekiz buçuk."
"Sen de erken gelmişsin." dedi Draco şaşkınlıkta.
"Zaman hiç geçmiyordu." diye mırıldandı Hermione, sonra devam etti "Ee, yami ne gösterecektin bana?"
"Bunu tam olarak nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Sen kaybolduktan sonra, çok korktum. Ve o gece rüyamda , birisi bana seni bulmak istiyorsam,Labýrinthus'u bulmamı söyle-"
"Bu, ne demek?"
"Ben de bunu öğrenmek istedim ama kime soracağımı bilemedim. Ben de, düşündüm ki... Yani kütüphaneye gelirsem, sen hep gelirdin ve aradığını bulurdun. Geldiğim de yasaklı bölümde parlayan bir kitap gördüm. Üstünde 'Labýrinthus' yazıyordu. İçeri giremeyeceğimi bildiğimden McGonnagall'dan izin aldım, ona iksir ile ilgili bir kitaba ihtiyacım olduğunu söyledim. Gönülsüzce olsa da izin verdi. Kitap ise, başına ne geldiğini tam olarak açıklıyordu."
"Lütfen, ne bulduğunu söyleyebilir misin?"
''Labýrinthus'' Latince'de labirent anlamına geliyor. Ancak bildiğimiz türde bir labirent değil. Sihirle inşa edilmiş ve kendi kendine büyümüş bir labirent. İçinde zaman kavramı yok. İçinde bir dakika dışarıdaki bir haftaya denk olabilir ya da bir ay yalnızca bir kaç saate. Voldemort'un ilk yükseliş yıllarında oradan içeri sızabileceği düşünülerek tüm girişleri ve çıkışları kapatılmış. Kendi kendine yok olması lazımdı ancak yeni bir giriş açmış kendine. İşin garip kısmıysa (Kütüphane Görevlisi) ne bu kitabı gördüğümü ve neyle ilgili olduğunu sorduğumda bana şaşkınlıkla Hogwarts sınırları içerisinde böyle bir kitap bulunmadığını söyledi. Geri gidip kitabı göstermek için alacağım sırada kitap bıraktığım yerde yoktu..."
"Ama, anlamıyorum. Profesör McGonagall'da tüm geçitlerin kapatılması ile ilgili bir şeyler söylemişti. Ancak Dumbledore asla böyle bir şeye müsade etmezdi, yani gerçekten tüm girişler kapatılmış olma-"
"Hermione, Dumbledore izin vermezdi, ama şu an ölü."
''Biliyorum!'' dedi Hermione gözlerini devirerek ''Kastım, Dumbledore'un zamanında tüm önlemleri almasıydı. Yani eminim başka bir açıklaması olmalı...''
''Sorun şu ki bu labirent Yunan Mitlerinde geçen "Minos'un Labirenti" ile büyük benzerlik gösteriyor-"
"Minator'un olduğu labirentten mi bahsediyorsun? Draco bu delilik, o mitlerin çoğunun doğruluk payı bile yok!"
"Ben de ilk başta böyle düşündüm ancak pek çok kaynak labirenti yapan Daedalus'un bir büyücü olduğunu söylüyor. Athena'nın oğlu olması ile ilgili diğer zırvalar ise sonradan uydurulmuş olabilir."
"Ama bu imkansız."
"Hermione, bana sihrin olduğu bir dünyada imkansızlıktan bahsediyorsun. Ayrıca McGonagoll'ın verdiği tepkiyle de uyuşuyor. Her türlü olasılığı değerlendirmeliyiz."
Hermione, Draco'nun ilk kez bu kadar mantıklı konuştuğunu fark etti.
"Bu kitabı nerde gördün Draco?"
"Üçüncü rafın ilk sırasında. Ancak tekrar tekrar baktım, hiçbir yerde yok."
"Belki İhtiyaç Odası gibidir? Gerçekten ihtiyacın olduğunda bulabilirsin."
"Çok mantıklı. O an çok ihtiyacım vardı, yani seni bulmaya..."
"Şimdiyse Hogwarts'ın güvenliği için ihtiyacımız var."
Derken Draco'nun tarif ettiği yerde kalın deri kapaklı ve parlak yaldızlı harflerle süslenmiş bir kitap parlıyordu.
"Vay be, diye mırldandı Draco, bu kadar kolay olacağını düşünmemiştim."
Hermione kitabı aldı. Hızlıca oturdukları masaya doğru gelirken durdu,
"Sence de bu kitabı McGonnagall'a vermemiz daha mantıklı olmaz mı?"
"Yasaklı bölüme nasıl eriştiğimizi bilmek isteyecektir."
"Kitabı kütüphanede bulduğumuzu söyleriz. Bazı şeyleri eksik anlatmanın yalan söylemek sayılacağını düşünmüyorum, Draco."
Onun ağzından kendi adını duymak Draco'nun ürpermesine sebep olmuştu. En sesinden başlayıp sırtından yayılan ve tüm vücudunu gezip parmak uçlarında sonlanan bir elektriklenmeyle kendine geldi. Onu bunca süreden sonra tekrar görmek harikaydı.
İşin kötü yanı, diye düşündü Draco, yine "biz" olamıyoruz. Onca lanet olaydan sonra aptal ve aşık ergenler olarak hayatımıza devam etmektense bambaşka tehlikelerle uğraşıyoruz.
Bunları düşündükten sonra içinden bir kaç küfür savurdu ve Hermione'yi izlemeye başladı. Kaşlarını hafifçe çatmış, kitabın ilk sayfalarını dudaklarını oynatarak sessizce okuyordu.
Ah o dudakları... Tekrar tekrar öpmek için neler vermezdi...
O sırada Hermione kafasını kitaptan kaldırdı ve kendini seyretmekte olan Draco ile göz göze geldi. İlk başta kızardı, hâlâ alışamamıştı bu duruma. Yıllarca kendinden nefret ettiğini düşündüğü Draco'nun, aslında ona aşık olduğunu bilmek garip geliyordu. Daha sonra sıcacık bir tebessüm kapladı yüzünü. Draco'nun gözleriyse dudaklarına kaymıştı. İstemsiz olarak dudaklarını ısırdı Hermione ve bu Draco'yu daha da kendinden geçirdi.
Draco şaşkın ve bir o kadar da hülyalı bir şekilde onu seyrederken hem çok tatlı hem de çok komik görünüyordu. Hermione dayanamayıp gülmeye başladı.
Kızın gülüşüyle kendine gelen Draco'nun içini ise çocukluğundan beri hiç hissetmediği bir sıcaklık kaplamıştı. Sonsuza dek gülüşünü izleyebilirim, diye düşündü Draco ve anın güzelliğiyle dayanamayıp kendisi de gülmeye başladı.
"Draco, bence bu kitabı McGonnagall ile paylaşmalıyız. Eğer gerçekten Hogwarts adına bir tehdit söz konusuysa, bunu tek başımıza halledemeyiz."
Draco onaylar bir şekilde başını salladıktan sonra ayağa kalktı, Hermione de onu takip etti ve beraber McGonnagall'ın odasına doğru ilerlediler.
----
Özür dilerim oldukça uzun bir ara oldu ama bir ara böyle bir kitabım olduğunu bile unuttum dlaödaç
Ayrıca sınava hazırlanmam gerekiyordu ve vakit bulamadım, şimdiyse elimden geldiğince aktif olmaya çalışacağım ama öncesinden not almadığım için aklımdaki fikirler uçup gitti...
Bu yüzden her türlü desteğinizi bekliyorum.
Bu arada bu kitap bitince, yahut biraz daha ilerletince Çapulcular ile ilgili de bir Fan Fiction/Alternatif Kurgu yazmayı düşünüyorum. Hatta ilk bölüme başladım diyebilirim ama o konuda da fikirlerinizi bekliyorum.
Umarım okumaktan keyif almışsınızdır,
Yazarcıktan sevgiler ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dramonie // Fan Fiction *Harry Potter*
Fanfiction''Hermonie, cümlesini tamamlayamadı. Çünkü Draco onu kendine çekti ve dudakları birbiriyle buluştu,,