Boğazım yırtılırcasına bağırmama rağmen duymamış gibi çıkıp gitmişti. Ağlamamak için gözlerimi kapatıp yutkundum. Gözlerimi yavaşça açtım ve etrafımdaki adamlara baktım. Hepsi bir robot gibi gözlerini duvara sabitlemişlerdi. Biri hariç.. ela gözlerini ,gözlerime dikmiş öylece bakıyordu. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken , anlamaya çalıştım. Bakışlarıyla birşeyler anlatmak istiyor gibiydi. Kaşlarımı havaya kaldırdım ve şüpheyle bu adamı inceledim. Pantolonun kumaşının sardığı bacakları oldukça uzundu. Gömleğinin iliklenmiş düğmelerinin gergin olması kuvvetli olduğunu gösteriyordu. Teni hastalıklı derecede beyazdı. Saçları ise teninin aksine simsiyah. . Bu görüntüye yutkunduğumu farkedince Kaşlarımı indirdim ve gözlerimi gözlerinden çektim. Gözlerini artık üzerimde hissetmiyordum. Zaten böylesi daha iyiydi. Diğer adamlar şüphelensin istemiyordum. Oturduğum sandalyede kıpırdamaya çalıştım. Bütün vücudum uyuşmaya başlamıştı.
Bacaklarım ve kollarım sızlıyordu. Oldukça bitkin hissediyordum. Yüzüm solgun olmalıydı. Daha ne kadar oturacaktım böyle? Nefesimi üfledim ve adamlara göz gezdirip ortaya bağırdım. "Tuvalete gitmek istiyorum ben!" Bunu bu kadar adamın içinde söylemek oldukça utanç vericiydi. Tuvaletim yoktu da aslında. Hareket etmek istiyordum biraz. Kimseden ses duymayınca sandalyede tepindim ve dikkatlerini üzerime çektim.
"Size diyorum! Tuvaletim var benim!"
Sonunda tok ayak sesi duyunca sesin geldiği yöne çevirdim bakışlarımı. O, geliyordu. Ela gözlü , tuhaf bakışlı adam.
Önce ellerimi , sonra ayaklarımı çözdü ve kolumdan tutup kaldırdı. Yüzüme hiç bakmamıştı bile. Ama şuan daha önemli bir sorunum vardı.
Neredeyse yürüyemiyordum. Felç olmuş gibiydim. Topallaya topallaya kapıdan dışarı çıktım ve etrafa göz gezdirdim. Kimse Yoktu. Kolumu elinden kurtardım ve duvara yaslandım. "Dinlenmene kim izin verdi? "Deyip tekrar kolumdan asılınca ofladım ve onu takip ettim. Dar ve pis koridorda yürüdükten sonra beni bir kapıdan içeri itti ve "Bir dakikan var." Dedi.
Şimdiki davranışıyla , bakışları arasında bir bağlantı kuramıyordum. Tuvalet olduğuna bin şahit gerektiren odaya göz gezdirdim. İşime yarayacak hiçbirşey yoktu. Ayna dışında.. gürültü yapmadan nasıl kıracağımı düşünürken bir yandan da kapıyı gözetliyordum. Her an girebilirdi. Suyu sonuna kadar açıp tişörtümü çıkardım ve aynayı duvardan söküp tişörte sardım. Soğuğun tenime çarpmasını umursayamıyordum şu an.
Tişörte sarılı aynayı yere koydum ve sertçe üzerine bastım. Çıkan çatırtı sesi o kadar az çıkmıştı ki duymasına imkan yoktu. Tişörtü açtım ve sivri bir parçayı sütyen kopçamın arasına kıstırıp tişörtü geri giydim. Elimi yüzümü yıkayıp biraz içtim. Elimi şortuma kurulayıp derin bir nefes aldım ve kapıyı açıp çıktım. Ela gözleri aynı keskinlikle baktı ve baştan aşağı süzdü. 'Senin derdin ne!' Diye bağırmak istiyordum bu bakışlarına. Kolumu tuttuve yine önden yürümeye başladı. Bir an kolumu okşadığını hissedince gözlerimi irileştirip ona baktım. "Şşş,sakın konuşma. Kameralar izliyor. Sana yardım edeceğim. "
O kadar kısık sesle fısıldamıştı ki duyabildiğime şaşmıştım. Refleks gereği etrafıma bakındım ve önüme döndüm. İşte şimdi bakışlarının ardındaki gizem ortaya çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLUŞ
Ficção AdolescenteÇok farklı bir histi bu. Sanki, başımda hiçbir tehlike yokmuş, belalı adamlardan kaçmıyormuşum,babam çok kötü bir günah işlememiş gibi hissettiriyordu. Kendimi unutturuyordu. Göğüs kafesimde atan kalbin varlığını unutturuyordu. Hareket edemiyordum...