kısım beş; bir hafta

249 44 3
                                    

The Antlers - Epilogue

kısım beş; bir hafta


Bir melek düşer, onun sıla hasreti ile kavrulan kanatlarından yeni bir melek doğar. Yeni doğan her melek babasına sonsuz bir sevgi ile, kardeşlerine sonsuz bir sadakat ile bağlıdır. Acımasız bir şeydir fakat düşmüş melekler hiçbir zaman kardeş olarak görülmez. Aksine acınası varlıklar olarak düşünülüp hor görülür. Gökyüzünün kanunu budur. Oysa düşen bir melek olmasa yeni doğan var olamaz. Binlerce kardeşin arasına kabul edilmenin verdiği sarhoşluk ve başını okşayan şefkatli bir baba eli sayesinde yeni doğan bu gerçeği fark edemez. Ettiğinde ise muhtemelen kanatlarını Cennet'in yeşil bahçelerinde bırakmış, mavi gökyüzünden düşüyordur.

Benim yaşamımı borçlu olduğum kanatlar Zhang Yixing adlı bir meleğe aitti. Bir insana aşık olmuştu, diğer melekler onu kınarken ben içten içe ona hayran olmuştum. Gökyüzünü bir insan için karşısına alışı çok cesurca gelmişti bana.

Ve sonra babam gelmişti. Önce saçlarımı okşamıştı, böyle düşünmemin yanlış olduğunu söylemişti. Üç kuruşluk aklımla ona inanmıştım, hatta bunları düşündüğüm için utanmıştım. Sonra babam bana görevimi vermişti. Babamın beni sevdiğini düşündüğüm anlardan biriydi, nefret ettiği bir işi yapmak için doğan, kanatları kırık boynu bükük bir melek olacağımı bilmediğim zamanlardı. Sahip olunan en güzel anıları tek dokunuşumla, sanki anılar kağıttan yapılma kulelermiş gibi, yıkmanın gurur verici olduğunu düşündüğüm zamanlardı. Yanıldığım zamanlardı.

Hem de çok yanıldığım.

۝


Kusmamak için direndiğim sırada Jongin yatıştırıcı bir şekilde omzumu sıvazlıyor. Ama bu hiçbir işe yaramıyor, kendimi tutamıyorum ve kusuyorum. Asit boğazımı yakıyor, histerik bir ağlama krizine giriyorum. Jongin beni anlayışla karşılıyor. Çok utanıyorum, oradan kaçmak istiyorum.

"Sorun değil, Baekhyun." diyor Jongin derin ses tonuyla. "İlk seferindi bu."

"Bir şeyi yanlış yaptım." diye fısıldıyorum ona. Hata yapma fikri, babamı hayal kırıklığına uğratma fikri beni çok korkutuyor ama hata yaptığımı biliyorum.

"Baekhyun, hiçbir şeyi yanlış yapma-"

"Hayır, yaptım!" diye bağırıyorum ona. Anında pişman oluyorum, onu üzmek istemiyorum. Ama bir yandan da teselli edilmek istemiyorum. İlk görevimi yüzüme gözüme bulaştırdığım ortadayken toz pembe yalanlara inanmak istemiyorum.

"O kadın," diyorum Jongin'e. "Ona unutturduğum her şey benim zihnimin içerisinde. Yani onun anıları hala bir zihinde yaşıyor. Benim görevim unutulması gerekenleri bir zihinden alıp diğerine koymak değil Jongin."

"Kahretsin, basit bir işi yapamayacak kadar beceriksizim." diye söyleniyorum kendi kendime.

"Senin görevin sadece unutturmak." diyor Jongin. Kendimi ona inanırken buluyorum. Kadına unutturduğum için başarılı olduğumu düşünüyorum, Jongin'in ikna edici ses tonu da beni buna inandırıyor. Başarının damağımda bıraktığı tad beni sarhoş ediyor. Hırs ve daha başarılı olma isteği gözümü kör ediyor adeta. Bir sonraki görevime gitmek için ve babama ne kadar iyi olduğumu göstermek için sabırsızlanıyorum. Babamı çok mutlu ettiğimi sanıyorum, oysa ne kadar yanılıyorum, onun huzuruna çıkmadan önce Jongin beni sakinleştiriyor. Sonra gidiyorum, babam ihtişamlı tahtında oturuyor. Onu gururlu bulmayı beklerken kırgın bir halde buluyorum hatta gözlerinde bana duyduğu nefretin kıvılcımları bile var. Ama ben bunu o anda fark edemiyorum. Babam beklediğim gibi başımı sıvazlamıyor ama bana yeni bir görev verip beni acele ile yeryüzüne yolluyor.

UNUTANLARIN TANRISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin