Şebnem ferah-sözlerimi geri alamam●○●
Hayatın ne zaman bir umutla kapınızı çalacağını bilemezsiniz. Baloya yetişmesi gereken bir prensesin iylik perisinin aniden ortaya çıkarak ona yardım etmesi ve mutlu son ile biten tüm o masallar umut ve bir çuvval şekerden ibaretti. O yüzden umut kelimesinin hayatınızda ne zaman size geleceğini bilemezdiniz, özelliklede tam fırlatacaken terliğinizi tutacağını... sanırım hayatım peri masalarının çürük elması yada yan sanayi çakması gibiydi. Elmastan ayakabılar yada beyaz atlı prensler bana pek uğramazlardı. Işıltılı elbiseler mi? onlar kesinlikle birer deli saçmasıydı. Oysa hayatıma umut parçalarını eken en önemli unsurlarından biride o kabarık bal kabağı elbisemdi.
"karetta karetta kaplumbağalarından sadece bir kaçı okyanusa ulaşabilecek."
Yağlı ve baharatlı cipsimden bir tanesini daha tat alıcılarıma gönderdim. Minik karetta karetta kaplumbağaları sarı ve Parlak kumun üzerinde hızlıca geziniyorlardı. O kadar minik ve tatlıydılar ki televizyona girip onların hakki yeşili, tonton yanaklarını sıkmak istemiştim.
"karetta karettalar koruyucu yumurta tabakasından ayrılıyorlar, onları bekleyen hayat için sadece okyanusa varmaları gerekiyor."
Pembe plastik tabaktan bir tane daha cips aldım. bir yandan yağlı ve baharatlı parmaklarımı yalarken bir yandanda cipsimi bitirmek için hızlandım. Ağzımda gevrek şekilde dağılan patates cipsiyi mideme gönderirken hafifçe bana el salayan göbeğimi pışpışladım. Aslında bu günü bu şekilde geçirmek, aptal tv şovları ve belgeseller izlemek şuan ki en cazip plan olmaya adaydı. Oysa bu planları suya düşüren unsur "bu gün mezun olmuştum. ve akşam için okulun kutlama balosu vardı." Ne vardı ki bunda? sadece minik süslü bir kutlamaydı. Peki ya giyeceğim elbiseyi görünce bu fikrimden caymış olmam... elbise ve diğer tüm seçimleri anneme bırakmıştım. Bu tür seçimlerde pek iyi sayılmazdım ve olabildiğince uzak durmak şuan için en iyisiydi, ancak elbiseyi ve ayakabıları süzmem ile bu işi anneme bırakmanın pek iyi olmadığını anlamam uzun sürmemişti.
Fıstık yeşili koltukta hissetiğim titreme ile irkildim. Titreme devam ederken düşüncelerimi şimdilik bir rafa kaldırdım. Yağlı ellerim koltuğun her noktasında gezinirken annemin evde olmaması şükür etmemi sağlamıştı, yoksa annemin sağlam ince terliği bir taraflarıma inebilirdi.
MELİSA ARIYOR...
Elime tutuşurduğum telefonun ekranına bakararak sırıttım. Acaba yine ne gibi bir dedikodu anlatacaktı? Aklımdaki tilkileri kovalayarak telefonu hızlıca açtım. "Ne var melis?" Dedim, sinirli sesim kelimlere yansırken baharatlı parmaklarımı yalamaya devam ettim. Bu işte kedilerden bile daha iyiydim.
"Nasıl ne var hazal ? Bu gün ne var pardon ama?" Dedi melisa. Karşı attağı ağzıma baharatlı bir cips tıkıştırmama neden olmuştu.
Ağzımda dağılan lezzetli parçaçıkları yutarak konuşmaya başladım."Hımm! Biraz düşüneceğim, bulamadım, seyirci jokerimi kullanmak istiyorum." Dedim. Kıkırtı taneleri eşliğinde kurduğum çümle ile melisa minik bir kahkaha attı.
"Sen hiç değişmeyeceksin."
Melisin doğru tespiti ile minik bir tebessüm yerleşi dudaklarıma. En iyi arkadaşlar birbirini tanımalıydı. Benim aksime melis daha süslü ve prenses olmaya müsayit biriydi yada diva, kulağa daha uygun geliyordu. Sanırım boyalı, platin sarısı saçları ve silokon gibi duran büyük göğüsleri ile benden daha üst bir kadamedeydi, En azından erkekler için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PRENSESİN TERLİĞİ(düzenleniyor)
HumorHayatın ne zaman bir umutla kapınızı çalacağını bilemezdiniz. Baloya yetişmesi gereken bir prensesin iylik perisinin birden ortaya çıkarak ona yardım etmesi ve mutlu son ile biten tüm o masallar, umut ve bir çuvval şekerden ibaretti. O yüzden umut k...