5

90 5 0
                                    

Bugün günlerden cuma en sevdiğim günde diyebiliriz. Her cuma günü içimi tarif edilemez bir enerji kaplıyor ve bu hoşuma gidiyor.

Öğle teneffüsü yine en aktif olduğum teneffüstü. Küçük bir grubumuz vardı. Matthew, Sydney ve ben. Matthew ve Sydney hayatımda gördüğüm en büyüleyici çift diyebilirim ! Bazen aralarında fazlalıkmış gibi hissediyorum ama biz üçümüz yıllardır çok iyi arkadaşlarız.

Kantinde genellikle oturduğumuz masada tost yiyorken Matthew ve Sydney'in aşk dolu sözlerini işitip gülümsedim.

'Keşke beni de birisi böyle sevse, ben de birisine böyle bağlansam' diye düşünmeden edemedim.

Efkarlı gözlerle etrafa bakınırken Justin'le göz göze geldik. Bana gülümsedi, ben de ona karşılık vereceğim sırada kafasını telefonuna gömdü.

Kaşlarımı çatıp önüme döndüm ve içimden Justin'e saydırdım. Gelen bildirim sesiyle Matt ve Syd bana döndüler.

Telefonumu elime alıp kimden geldiğine baktım. JUSTIN MESAJ ATMIŞTI!

"Yüzünde güller açtıran bu çocukta kim Hails?" dedi Syd.

"Kimse!" dedim hızlıca. Matt erkeklerle konuşmamı istemediğini bana her zaman belirtiyordu. Nedeni sorduğumda bana 'erkeklere güvenmiyorum' diyordu ve ben, sen de erkeksin dediğimde Syd sert bakışlarını bana yolluyordu ve Matt 'ama ben Sydney Carlson'a sahibim' diyordu. Ve tabii ki sonra öpüşüyorlardı, ben yokmuşum gibi...

"Yoksa..." Matt tam ağzıma sıçacağı sırada Syd onu susturdu.

"Sevgilim sence hangi fotoğrafımı instagrama koymalıyıııım?"

"En kapalı olanını bebeğim." dedi Matt, Syd ve ben kahkaha attık.

Justin'in mesajını hatırlayıp okumaya başladım.

Justin: Hey, yarın buluşuyoruz değil mi?

Heyecanla parmaklarımı hızla klavye üzerinde gezdirdim.

Hails: Buluşuyor muyuz???

Justin: Evet

Hails: Saat kaçta?

Justin: 3te geçen buluştuğumuz parkta ol

Hails: anlaştık

Yazdım ve Justin'e yandan bakış attım. Telefonunu masaya koydu ve arkadaşlarıyla olan sohbetine geri döndü.

"Matt, sevgilim ama Cumartesi beni avmye götüreceğine söz vermiştin!" dedi Syd.

"Vermiştim ama maç var güzelim evde takılsak olmaz mı?" dedi Matt.

"Ben mi yoksa maç mı?" İşte bu bir erkeğe sorulacak en zor soruydu. Ama Matt çok kısa sürede cevapladı.

"Tabii ki sen bebeğim bu soru bile olamaz."

"O zaman gidiyoruz. Vuhuuu!" diye bağırıp elini yumruk yaparak yukarı kaldırdı.

"Hey sen de bizimle geliyorsun sarı şeker." dedi Syd.

"Gelmeyi çok isterdim biliyorsunuz çocuklar ama arkadaşımla buluşacağım. Yani özgürce sevişin!" dedim Syd koluma şaplak attı ve Matt bana göz kırptı.

"Oyun bozan!" dedi Syd ve Matt'e dönüp arkadaşlarıyla yaşadığı olaylar hakkında konuşmaya devam etti.

Saatler ilerledi ve okul bitti. Eve vardığım gibi yatağıma yapıştım. Ve şunu söylemeyi unuttum. Ben, Matt ve Syd aynı evde kalıyoruz. Bu çok çılgınca ve eğlenceli, her gün başka bir olay oluyor.

Bilgisayarımdan birkaç bölüm dizimi -American Horror Story- izledim ve uyudum.

Sabah kalktığım gibi duş aldım güzelce süslendim ve aşağı aşk kuşlarımın yanına gittim.

Matt eline gitarını almış Syd'e yeni yazdığı şarkıyı okuyordu.

If the alcohol and drugs don't kill me
I don't know what will
Other than you

And it's all because I dreamt of you
And woke up alone
What a wonderful tone
To bring you back home

Konuşmalarından duyduğum kadarıyla şarkının adı "Hell Is Where I Dreamt Of U And Woke Up Alone"

Matt gerçekten çok başarılı söz yazarıydı ve sesini de çok seviyordum.

Syd gözlerindeki yaşları silip ona kocaman sarıldı. Matt onu kucağında döndürdü ve yanağına öpücük kondurdu.

Birbirlerine güzel sözler söylerlerken araya girdim.

"Matt şarkın süper fena olmuş adamım ama hemen gitmem gerekiyor, seviliyorsunuz." dedim ve havadan öpücükler gönderip evden çıktım.

Parka vardığımda Justin'de oradaydı. Gülümsedik ve arabasına doğru ilerledik.

Müzik Çalar // jaileyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin