Heyecandan yanaklarımı kemirip duruyordum. Ben kendi küçük mahallemden çıkmış en ünlü kolejlerden birine gelmiştim. Şimdi hep hayalini kurduğum okulun bahçesindeydim. Ilk defa tam olmaz diyip umutlarımdan vazgeçtiğim de olmuştu bir şey.
Bu yüzden mutluluğum tarif edilemezdi. Ama o...
O burda olmaktan o kadar nefret ediyordu ki. Gözleri doğduğu andan beri kördü. Tek bir rengi görmemişti. Aynada kendisine hiç bakmamıştı. Annesinin yüzünü saatlerce inceleyip santimi santimine aklına kazımamıştı.
Hiç arkadaşı yoktu. Hiç.
Bir tek ben vardım. Bense onun için yalnızca bir bakıcıydım.
Adı Umut'tu. Umut Barlas Atagök. Ama ben umut kelimesinin anlamını bildiğinden şüphe duyuyordum.
Ailesi Türkiyenin en zengin ailelerindendi. Vergi rekortmeniydiler. Bu tarz listelerde mutlaka ilk 5'te olurlardı.
Oğullarının böylesine yalnız olması canlarını yaktığı için uzun zamandır düşünmekte oldukları bir şeyi yaptılar ve beni ona günlük hayatında yardımcı olmam için bir nevi işe aldılar.
Derslerde başarılıydım. Bu okuldan burs dahi kazanmıştım. Ancak okul en fazla %80 burs veriyordu. Kalan parayı ödemek içinse bütün aile yemeyip içmeyip 2 yıl boyunca çalışmamız gerekiyordu.
Maaşımı beni bu okulda okutarak ödüyorlar. Yani ödeyecekler. Umarım. Bu işin altından kalkabilirsem.
Bugün okulun ilk günü. Okulda kalabilmem için Barlas'ın (o umut etmeyi öğrenene kadar ona Barlas diyeceğim) beni bir arkadaş olarak kabul etmesi gerek. Ya da bakıcı. Ya da ona yardım edebilen biri.
Ama o benim gereksiz bir aptal olduğumu (bizzat kendisi söyledi) ve onun başına bela açmaktan başka bir şey yapamayacağımı düşünüyor.
Bense ona öğretmeye kararlıyım.
Gözleri kör olduğu için göremediği tek şeyin renkler olduğunu...
Ve aslında gerçekten görmek için gözlere gerek duyulmadığını...
Hissetmeyi öğrendiğinde her şeyi görebileceğini...
En önemlisi de hissetmeyi...
Yürekten, gerçekten hissetmeyi ...
Ona öğretmeye kararlıyım.
Ona umudu ve hayatı öğretmeye kararlıyım.
Bu benim yeni hayatım.
Barlas'ın da öyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Mavisi
Teen Fiction"Deniz benim için bir bilinmezlik sense ona benliğini saklamışşın ve ben sen hangi renkte gizlisin bilmiyorum. Mavi nasıl bir renk ben bilmiyorum." Hafif bir tebessüm ettim. "Zaten ben sende mavinin kimsenin bilmediği bir tonuna dönüşüyorum. Ve de...