3~"Ah, sanırım ağlayacağım!"

2.2K 131 84
                                    

Ders Sihir Tarihi idi. Ve herkes -her zamanki gibi- uyumak üzereydi. Tabii bazıları çoktan uyumuştu bile. Tam bir işkence gibi geçen ders sonunda bittiğinde tüm sınıf boşaldı. Ancak James gözleri kapalı olmamasına rağmen uyuyor gibi davranıyordu. Sirius onu dürttüğünde nihayet gözlerini boş duvardan çekip gerçekliğe döndü.

Sirius bu halinin gördüğü kabus ile ilgili olduğunu biliyordu. Sirius, James'i yalnız bırakıp Remus'un yanına gitti. Bu sabah olanları ona anlatmak istiyordu. Sonuçta bunu içinde tutmak hiç de Sirius'a göre bir şey değildi.

"Aylak'ım!" dedi Remus'un koluna yapışırken. Remus bıyık altından gülerken "Pati'm!" dedi şefkatle. Sirius boğazını temizledi ve "Pekala, şimdi ciddiyet gerek." dedi. Ancak Remus'un gözlerine baktığı ikinci sayenin sonunda gülmeye başlayınca Remus sinirlendi ve "Ne anlatacaksan anlat Pati, daha kütüphaneye gitmem gerekiyor." diye azarladı onu.

"Bu sabah kalktığımda James kabus görüyordu. Terden sırılsıklam olmuş bir şekilde birinin adını sayıklıyordu. Kylie'ydi sanırım. Sence kim bu kız?" diye sordu.

Remus onu çağıran Hufflepuff'lı kızı görüp "Neden bunu ona sormuyorsun? Eminim seni kırmaz ve cevaplar." dedi. Sirius ise eli kolu bomboş kaldı. Remus gerçekten de o kıza aşık mı oluyordu? Bizim bildiğimiz Aylak ve aşık olmak ha? En az Sirius'un aşık olması kadar uzak bir ihtimaldi.

Ama şuanda Remus'un aşk hayatından daha önemli bir mesele vardı. Kylie gerçekten de kimdi? Neden James onun hakkında bir kabus görmüş ve bu kadar etkilenmişti? İçinde binbir duygu barındıran gri gözler etrafı taradı ve James'i buldu. Biriyle takışıyordu. Sirius gözlerini kısıp baktı. Bu Slytherin'deki Snow'du. Eric Snow.

Sirius son süratle James'in yanına doğru koştu. James öfkeden köpürmüş bir halde "Sana bu yaptığını ödeteceğim!" diye bağırdı. Etraftaki çoğu öğrenci durmuş olup biteni izliyordu. Eric'in asasına davranacağını anlayan Sirius hızla asasını çıkarttı ve "Expelliarmus!" diye bağırdı. Eric'in asasını eliyle yakalayınca Eric "İkiye karşı tek. Hiç yakıştıramadım Potter. 'Yiğittir Gryffindor'da kalan çocuklar' felsefene ne oldu?" diyip sevinçten uzak bir kahkaha atınca James asasını bir kenara bırakıp yumruğunu çocuğun yüzüne doğru geçirdi. Tüm kalabalık bu hareketle nefesini tutarken McGonagall çıkageldi.

"Potter, Black ve Snow. Profesör Dumbledore sizi odasında bekliyor." dedi sert sesiyle. Sirius, Eric'in asasını ona doğru attı ve McGonagall'ın peşinden yürümeye başladı. Olayın ne olduğunu bilmiyordu. Tek bildiği şey James'i hiç bu kadar sinirli görmediğiydi. Gri gözler tekrar James'i bulduğunda ellerini yumruk yapmış ve dişlerini sıkmış bir şekilde yürüdüğünü gördü. Eric ise bir eliyle burnunu tutarken pis pis sırıtıyordu. Bu Sirius'un merakını daha da arttırıyordu. Yine de Dumbledore'un odasına varana kadar sesini çıkartmadı.

Profesör Dumbledore üç genç adama baktı. Potter'ın öfkeden kıpkırmızı yüzüne, Black'in kafasındaki soru işaretlerine rağmen arkadaşının yanında olduğunu belirten kendinden emin ifadesine ve Eric'in kırık burnuna.

Dumbledore asasını aldı ve ufak bir büyüyle kırık burnu düzeltirken, Eric acıyla inledi. "Pekala. Şimdi konuşabileceğimizi umuyorum." dedi sesindeki -her zamanki- sakinliği koruyarak.

Dumbledore aynı ses tonuyla devam etti. "Mesele nedir?" Eric hiddetle "Potter bana saldırdı!" dedi. James sessizliğini korurken, Dumbledore "Evet, bunu görebiliyorum." dedi Eric'in kan bulaşmış gömleğine bakarak.

ÇapulcularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin