Bu sabah içimde bir sıkıntı ile uyandım. Aslında bir problem de yok hayatım da. Her şey yolunda. Beyaz atlı prensimi buldum. Derslerim çok iyi gidiyor. Canımın ta içi bir kardeşim var. Her anımda yanımda olan. Bir de hali hazır da kovulmadığım, maddi açıdan, akmasa da damlatan bir işim var. Neden bir sıkıntı ile uyandım bilmiyorum ama değişik bir duygu. Uyanalı neredeyse bir yarım saat oluyor. Korkuyorum ama yataktan kalkmaya. İçim de kötü bir his var. Tadım tuzum yok. Hayırdır inşallah!
Telefonumun sesi ile bu düşünceleri geri de bıraktım. Arayan Hazar
''Efendim kuzum''
''Gölge hemen yurdun önünde buluşabilir miyiz? Lütfen hemen gel çok acil!'' dedi tergin bir ses tonuyla.
Hızlıca hazırlandım. Alel acele çıktım odadan. Yurdun önüne kadar koştum da diyebiliriz.
''Ne oldu? İyi misin?'' dedim nefes nefese.
''Bi kafeye geçip oturalım. Öyle konuşalım olur mu?''
''Tamam''
Yakınlarda bir kafeye geçtik oturduk. Sakallarıyla oynuyor, ayağını titretiyor, derin derin nefes alıyordu. Gözlerimi Hazar'dan alamıyordum. Konuşamıyordum da. İlk defa onu böyle görmüştüm. Çocukluğumuzdan beri ilk defa! Saygı duydum konuşmasını bekledim. Çaylar geldi ve gitti. Yarım saat geçti ve Hazar hala konuşmuyordu. Derin bir nefes aldı. Hafifçe öksürdü.
''Gölge ben çok düşündüm. Kendi hayatımla ilgili endişelerim var. Son bir yıldır bu endişeler bütün benliğimi sarıyor. Ne yapacağımı nasıl yapacağımı bilmiyorum. Evet resim bölümü hayalim. İleri de işsiz kalmak istemiyorum. Annem ve babam çok baskı yapıyor bana. Yine resim ile alakalı eğitimler almak, seminerlere katılmak, kısacası kendimi tam anlamıyla geliştirmek istiyorum. Sen de çalıştığın için çok fazla eğitim ile alakalı birşeyler paylaşıp, tartışamıyoruz. Kendimi okula geldiğim ilk günkü gibi hissediyorum. En basit örnek senin ana dilin gibi ingilizcen var. Ben türkçeden öteye gidemiyorum. Bir rusça macerasına atıldım. Sonu hüsran. Elde dadiana, olga, katya var. Dil yok! Onlar türkçe öğrendi. Ben rusça öğrenemedim. İleri de iş başvurularında bulunduğum zaman 'biz sizi sonra ararız' demelerini istemiyorum. Üçüncü yıllımız bitti bitecek. Ben bu üç yılda gezdim, gördüm, tozdum ama dönüp baktığım zaman ise boş. Koca bir boşluk.Bi kaç ay sonra yaz tatili. Yaz tatilinden sonra ne olacak. Son sınıf öğrencisi. İş aramalarım başlacak. Tez yazmaya başlıyacağım. Kendimi nasıl geliştirebilirim ki. Ne yapabilirim ki. Ben hiç bir halta yaramıyorum Gölge anlıyor musun?'' dedi kendinden aciz bir ses tonuyla. Konuşmama izin vermeden devam etti.
''Ben gidiyorum Gölge! Yurtdışında son yılımı tamamlıyıp, resim ve sanatla ilgili eğitimler alacağım. Yaklaşık bir senedir bunu düşünüyorum. Ailemle de konuştum. Benim için en iyisi bu. Vize, passaport, okul evraklarını yurt dışındaki okul işlemlerini hepsini ayarladım. Bu gün onay geldi. Artık sana söylemem gerektiğini düşündüm. Italya/Milano. Politecnico di Milano... Kendimi orda daha iyi geliştireceğime inanıyorum. Italya benim kaderimin değişeceği yer Gölge! Anlıyor musun beni kardeşim? Belki bu resim yeteneğimi modayla birleştiririm. Belki bambaşka alanlara yönelirim. Belki aynı yerden devam ederim. Hiç bir şey olmazsa gelir yine son bir yılımı burda devam ederim. En azından hiç bir şey olmazsa bile vizyonumu, misyonumu geliştireceğim. Ana dilim gibi italyanca konuşurum. Olmadı yüksek lisans, doktora kasarım. Hiç olmadı köpek gibi çalışır, ales'e hazırlanırım. Bakarsın Akdeniz'de öğretim üyesi olarak başlarım''
Dondum. Nutkum tutuldu. Sözcükler ağzımdan çıkmamaya yemin etmişlerdi sanki. Zor da olsa ağzımı araladım. Yutkundum. Derin bir nefes aldım. Hafifçe öksürerek konuşmaya başladım.
''Çok sevindim Hazar senin için. Umarım hakkında hayırlısı olur. Sadece anlamadığım bir kaç şey var. Bana okul ile ilgili veya geleceğin ile alakalı bir şeyler anlatmadın. Anlatmış olsaydın, seni dinlerdim. Beraber çözüm arardık. Bana dil problemin için bir şey söylemedin. Rusça eğitimi alıyordun, yarım bıraktın. Gölge her gün bir saat ingilizce çalışalım deseydin. Sana tutup bir saatimi ayırmasaydım, o da benim ayıbım olurdu. Sen benden habersiz aylardır böyle şeylerle uğraşıp, kendi içinde savaşlar veriyorsun. Bana anlattın da anlamadım mı? Sana destek olurdum Hazar köstek değil! Sen aylardır benim gözümün içine baka baka bana yalan söylemişsin. Benden sakladın! Sevinmeyecek miydim? Ne düşündün? Ben çocukluğumuzdan bu yana aramızda gizli saklı olmaz diye düşünüyordum. Yanılmışım... Hazar sen bir, iki aylığına Italya/Milano'ya tatile gitmiyorsun. Belki yıllarca görüşemeyeceğiz. Bunu bilmek hakkım değil miydi?'' dedim cızırtılı ses tonumla.
''Sen de gel benimle Gölge! Hem senin çizimlerin çok güzel. Seni hemen farkederler. Bursta ayarlarız sana. Bir ayda bütün işlemlerini yaparım ben. Sende gel!'' dedi heycanlı haliyle.
''Nereye geliyorum ben Hazar? Çalıştığım sürece yaşam standartlarım var. Çalışmasam açım! Hem bir senem kalmış, iyi kötü bir düzenim de var nasıl geleyim? Ayrıca bu beş dakikada karar verebileceğim bir şey değil. Zamanın da saklamasaydın benden bir şeyleri belki aynı olurdu, belki farklı. Gelemem ben kardeşim gelemem. Yolun açık olsun senin''
''Kızgın mısın bana ?''
''Hayır kızgın değilim Hazar. Kırgınım!''
''Özür dilerim Gölge. Haklısın saklamamam gerekiyordu böyle şeyleri. Düşünemedim. Ben emin olmadan sana söylemek istemedim. Seni üzmek istemedim. Ailem de baskı yapıyordu. Ben senin gibi ben çalıştım, ben okudum diyemedim onlara. Babam parayı gönderir isteklerini söyler. Hem bu sefer kafama yattı dedikleri şeyler. Yurtdışına çıkıyorum. Kendimi ne kadar geliştireceğimi düşünsene. Ben burdan gitsem bile yüreklerimiz bir bizim. Sana söz her gün arıyacağım ben seni. Hep konuşucağız seninle. Hatta bir sonraki yaz tatilinde biletin benden. Gelirsin, gezeriz. Bak italyan erkekleri meşhurdur! Belki kafana yatar kalırsın burda! Ayrıca daha gitmeme var ki. Neredeyse üç dört ay. Ben kendimi affetiririm sana''
''Ah Hazar Ah! Üç, dört ay dediğin nedir ki? Göz açıp kapayıncaya kadar geçer! Tabiki de vizyon ve misyon anlamında sana çok şey katacak italya. Çizimlerin bile bir başka olacak artık. Ayrıca kendini çok geliştireceksin. Akademik hayatın için çok mutluyum. Çok başarılı olacağını da biliyorum. Ben sadece koca bir yıl uyutulduğuma üzülüyorum. Yoksa tabiki de yılların bitiremediği arkadaşlığı, italya mı bitirecek? Pehh. Hayat senin hayatın. İstediğin şekilde yaşamak da senin elinde. Dilerim hep mutlu olursun. Belki yıllar sonra senden iş isterim patron! Kalkalım mı artık? Uykum geldi de?''
Bu arada çocukluğumdan beri, ne zaman üzülsem, kırılsam, kızsam bilinçaltım kabul etmiyor. Nerede olursam olayım, saat kaç olursa olsun uykum geliyor. Saatlerce uyuduğum da oluyor, günlerce uyuduğumda. Tıpta bunun için bir hastalık ismi söylemişlerdi. Unuttum gitti! Kaltık kafeden. Yurda doğru yürümeye başladık. İkimiz de konuşmuyoruz. Hazar bu sesizliği bozdu.
''Yarın dersten önce kahvaltı edelim mi?''
''Haberleşiriz''
Koşarak yurda girdim.Odama çıkıp, hemen üstümü değiştirdim. Önce bir temiz ağladım. Sonra yorganı başımın üstüne çektim ve uyudum.
Hayat bizi bazen, öyle bir noktaya getirir ki, o an payımıza düşen tek şey kendi hayatımızın kıyısında oturup, kendi filmimizi izlemek olur. Hayat, kararlar ve tercihlerden ibarettir. Ve her karar başka bir tercihin katili olur... Yol ayrımlarının olduğu noktada seçtiğimiz bir yolla diğer yolları kül ettiğimizin farkında olmadan devam ederiz aynı gökyüzü altında yürümeye...
Nasıl bir geleceğe, bir seçimle imza atarsak atalım, aklımız hep ölen tercihlerde takılı kalır!
Patlamaya dakikaları kalmış bir bombanın, kablosunun mavi mi yoksa kırmızı mı olduğuna karar vermek gibidir o zaman dilimleri.
Dilerim ki doğru tercihlerde yaşansın umutlarınız!
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA BİR SES VER !
Novela JuvenilGölge küçük yaşta babası tarafından terk edilen bir genç kızdır. Sırf 'elalem' ne der düşüncesiyle, dayatmalara maruz kalan annesi hiç bilmediği, sevmediği bir adam ile görücü usulu evlenir. Evlendiği adam sorumsuz, duyarsız alkol bağımlısı ve hayat...